Hello,
Yeni kitabımın ismi Bir Dombilinin Aşırı Acıklı Hikayesi olacak.
Uzun süredir sağlıklı besleniyorum ve bu inanılmaz sıkıcı/aslında değil sadece ilgiye ilgiye daha çok ilgiye ihtiyacım olan günlerden biri. Evdeyim, Captain America: The Winter Soldier izliyorum, yanımda limonlu suyum var.
Yıllar içerisinde formumda meydana gelen değişiklikler, işimin yoğunluğu ve seyahatler nedeni ile spor salonu üyeliklerimin boşuna ödenen üyelik bedelleri(süper bahane bulurum), hayatımı toparlamaya karar vermem, yooo hayır senin bana şişkosun demenle ilgili değil bütün bunlar.
Geçen günlerden birinde Izy ile buluştum, konuştuk biraz, bildiğiniz gibi kendisinin biraz diyet takıntısı var, sağlıklı yaşam bağımlısı... Yıllardır diyetisyenler ve şahane listeler(oradan buradan bulduğu) ile periyodik olarak karşıma çıkmaktaydı. Neyse life stayllarımızı değiştirme zamanıııııı diye konuya devam ettik, hayatı harika gidiyor, performans dönemi, terfi alabilir. Izy, 30larının başında, o bir merch, sevgilisi manager olması halinde kendisine MAL MÜDÜRÜ diyeceğini ifade ediyor. Izy, mutsuz, Izy gıcık olmuş hissediyor, bense çok eğleniyorum. Olm, sevgilim bana mal müdürü dese, ayaklarını ellerini bağlar, ayaklarına tuz döker, keçiye yalatırım, keçiyi nereden bulurum sorusunu hiç sorma kendine, bulurum, bağlama konusuna gelince bu kadar okuyucusunuz biriniz yardımcı olursunuz herhalde. Ama en büyük sorunumuz önce bana mal müdürü diyecek şuursuz adamı bulmakta sanırım.
Bu arada Nick Furry'i kıstırdılar, arabalar paramparça oldu, hayır siz yine filmi izlemişsinizdir de, bilgi geçeyim, bakalım film bitene kadar 25 sayfa yazabilecek miyim?
U know hormonlarım aşırı kilo kaybı, mevsimsel bir döngü ve yaşanan büyük bir üzüntü ile takla atmıştı, o nedenle endokrinologa gitmiştim, öküz gibi kan testlerim sonucunda bi'şey bi'şey çıkmıştı ve kontrollerim olacaktı, bu nedenle o arada hem çocuk yapmayacak(bense eşeysiz üreme-bölünerek üremeyi hayal ediyordum) hem diyet yapacak hem de hayatıma devam edecektim. Kan değerlerime baktı, domuz gibiymişim, düzenli kan bağışına devam...
Sonra işte ya o zaman ben diyetisyen yollarına düşeyim günleri başladı.
Asistana programı ayarlaması için bilgi verdim, takvimi açtım, seans için gün belirlendi, bıdı bıdı... gittim, ölçüm yapıldı, ciddi bir ifade ile suratıma höykürdü, küçük hanım hakiki bir dombilisiniz, afiyet olsun. Okeay dedim, tamam bu kez komple kurtuluyoruz hatta bir süre ekmeği bile kesebilirim. Kahramanımız Doktor hn, bir test yaptı besinlere karşı duyarlı olup olmadığım ölçülecek, listeyi aldım, taksiye bindim işe döndüm. tüm ekip bekliyor, listeyi aldılar, onayladılar! uhm, hımm, aslında zor değil falan dediler. çocuklar 20 kişilik bir ekibiz ve herkes minnoş, destekleyici, meraklı ve pozitif. Bu süre içerisinde koruyucu ve hatta kollayıcı, hayır sen bundan yiyemezsin çünkü küçükken kazana düştün falan diyorlar.
2 hafta sonraydı, güneşli bir cumartesi günü öğleden sonrasıydı, mail sesi ile irkildim(yek yea) bir de ne göreyim test sonuçları geldi, kırmızı sütunda hayatınızdan çıkması gereken besinler olmalı. Diyetisyenin ofisinden çıkarken "bak bu testi yapıyoruz inşallah makarna falan çıkmaz, bak inşallah buğday falan olmaz" derken yaradana el açmıştım, gülüyordu bir yandan. Sonuç geldiğinde ekrana denyo denyo bakıyordum, sonra duvarlara bakmaya başladım, yalnız olunca evde kedi, köpek, ayı beslemeyince kimse ile paylaşamadım bu durumu.
Ofisine girdiğimde I hate you! dedim, bizimki yerlerde, ya gülmesene şu sonuçlara bak, Alman Viskisi, bira, fındık diyor, buğday diyor, çıldırmıştım bir kere, tanrım ekmek beyinli biri olarak ekmeksiz bir hayat, buğday salatasına tapan biri olarak no makarna no bulgur no nothing mantı :( ağğğhhhhhrr dramatik bir şekilde kendimi yere atıp tepinerek ağlamak istiyordum. Aslına bakarsanız onun da kaçacak noktası kalmamıştı, buğday ya, kepekli ekmek, makarna falan yırtacak bir nokta olmayınca. Yulaf aynı şekilde.
Mısır, pirinç, glutensiz ekmek falan leş günler başlamıştı. Shirataki pirinci diye tutturdu, 100 gr 7 kalori, tanrım, ne kadar iğrenç bir şey olmalı ki bana şimdi bu sevimsiz şeyi övüyorsun dedim, sakin bir şekilde normale dönmemi bekliyordu. Yahu düşünsene twitter profilimde son çikolata ve pasta bükücü yazıyordu ama ben bunları yiyemeyecektim. İntolerans olayı biraz flu, gitmeden önce okudum, bilime saygılı bir insanım sonuçta ama ona da güveniyordum. yeni listelerle hayatıma devam ettim. Hayır niye kapuskaya intoleramsım yok ki, anlamıyorum, beni çürük yapmışlardı da bu kadar çürük olmak zorunda mıydım?
Günler geçiyor, listeye uyuyordum, kilo verdim tabii, dolapta bekleyen giyilmemiş elbiselerin içine girmek mi dersin, küçülmeye başlayınca gelen iltifatlar mı, günler hızlı geçti. Hala bitmiş değil devam ediyor, çavdar unu ile yapılan krepler, haşlanmış sebzeler ve yenilemeyen makarnalar... Hediye gelen çikolataları fakirlere verme.
Helvanı yiyelim mi tatlı qıs??
Ne oldu? İlham aldın mı? Kaldır kıçını da spor yap halkımız.
Yıl sonunda(2015) turtle duruşu yapmayı hedefleyen kahramanınız COCO, belki şişkoyduk ama çok iyi bir insandık karşim, cami falan yaptırmamıştık ama olsun iyi bir insandık, aykümüz de 156 falandı.
Her süper kahramının zayıf yönü vardır, superman'in kriptonite, batman'in sevdikleri falan kırılgandır bak onlar Tony Stark'da duygusaldır, hislidir. Ben de karbonhidrat seviyordum ne yani, küllerimden doğamayacağımı mı sandınız? Metabolizma yaşım düştüğünde görüşeceğiz sizinle bayım.
Ruh hali: tavukları pişirmiş hacıyı da çarşıya göndermiş superhero tontişliği
Yazının fon müziği: Mika- Big Girl
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder