İzlekler için Sosyal Medya

10 Kasım 2014 Pazartesi

Uyku düzeni vs. İş hayatı





Erken uyanma sorunu yaşadım bir dönem. Bünyem, 6'da uyanıp yola çıkmayı kaldırmadı, ya tamam seyahat olayından bahsetmiyorum, bu bildiğin her sabah kıta değiştirme.
Aslında sabah insanıyım, zibilyon kez blogda dile getirdim, bu blogun kahramanı Coco sabah insanı, ruh hali ne olursa olsun günaydın der ve teşekkür eder, teşekkür ederim. Benim istediğim sabah ürettiğim enerjiyi komple işe yansıtmak öncesinde 45 dakika yol gidip 1 saatte 1 haşlanmış yumurta ya da yoğurtlu müsliyi yemek değil. Sonra saat 10:00'a doğru hamster gibi dolanıyorum ortalıkta, ofisteyim tipler Afyon patlaması falan diyor, ne patlaması ne afyonu bildiğin yanardağ gibiyim.
İstanbul, 3 imparatorluğa başkent olmuş, 2 kıta arasında salınan güzel şehir( bu noktada Çanakkale'nin kötü pazarlamaya kurban gittiğini söyleyeyim, sorry Çanakkale evropa işe yaramadı).
Burada yaşamanın cilvesi; trafik. Bu şehirde doğdum, büyüdüm ve hayatımın bu şehirde sonlanmasını istiyorum. Denyo gibi uzak Doğu fırsatını teptim, hatta bir kez korn ferry grubundan gelen bir görüşme talebini geri çevirdim, fak. Halbuki her şey iyi gitse belki de tanışamayacaktık, negzel olurdu değil mi okuyucu?




Evinize yakın işyerinde çalışıyorsanız çok şanslısınız. Bugüne kadar evimi işyeri yakınlarına taşımayı düşünmedim, o da bir seçenek tabii.
Mordor'a gideceğim sabah 04:00-05:00  gibi uyanıyorum, akşam gitmediysem, Atatürk Havalimanı'ndan gitmek gözümde büyüyor da bazen. İşte şöför falan alıyor, bu konu da ne battı... Geçen gün lisans sınıf arkadaşlarımız pate'ye gitmişler, vertigo olan kızı hatırlarsınız, hah işte o sormuş beni, pate'ye durur mu yapıştırmış cevabı high flyer oldu o. Olay aslında evlenip evlenmediğimi sormalarıyla başlıyor  çünkü o çiftlerden biri hala evli çoluk çombalaklar, geri kalanlarımız ayrıldık, ben dahil. Samuel boşanmış, bir de oğlu var...

Konuya geri döneyim, duş alırken uyudum mesela, ayakta, feci bir durum. Insan suyun içinde uyumak ister mi ya, noolur biraz daha diye duş başlığı ile konuşuyordum. Gece eve gel, türbülans falan, oradan bara geç, konser dinle, eve gel tekrar saat 2, yığıl yatağa, sabah 6'da uyan duş al, servise bin işe git veee mesaiye daha 1 saat 20 dakika var, sen bize Naap biliyor musun, haşlanmış yumurta yap bize...

Benim bile uykuyu özlediğim zamanlar oldu, 7'de uyansam kurban kesecektim. Yoo daha önce uykusuz kaldım, 5'te uyuyor 9'da uyanıyordum ve tüm günü pc başında geçiriyordum, yazıyor yazıyor yazıyordum, öyle de yazıyordum tabii uuu beybe. Gerçi o zaman 20lerimde idim, 30lar daha değişik dostlar. Bünyesel bir probleminiz yok ise eşek değilsiniz, tencere sesi, su kovası, alarm, çalar saat, uçan tekme falan bir şekilde uyanıyorsunuz. İşte size daha rahat uyumak ve kolay uyanmak için şahane bilgiler:
1- Yorun kendinizi, egzersiz, ev işi, oyun bir şekilde yorulun ve uyuklamaya başlayınca hoop yatağa geçin
2- Haftaiçi her gün aynı saatte yatın, aynı saatte kalkın, haftasonu mu? Ya manyak mısın tabiisi haftasonu da erken uyanacaksın burada bir yaşam şekli kurguluyorum çökelek kılıklı
3- Uyanmak için güzel yok yok yakışıklı bir sebep bulun.
4- Sabah yoga, pilates, spinning sınıfı falan bulun, gidin.
5- Perdeleri açın, bırakın güneş içeri girsin. İçimde yayın yapan bir radyo kanalı var ve let the sunshine çalıyor sürekli, keşke kafamın içinde olsanız.
6- Çalar saat kullanıyorsanız uzağa koyun, diğer odaya, kapı girişine, banyoya bak orada güzel eko yapar ekhooooooooo. Aynı şekilde telefonunuzdan kurtulun. Son birkaç aydır ne şahane bir hayatım var bilseniz, mesaj atan yok, kimseye iyi geceler demek zorunda değilim, naber, Nörüyon, seni özledim falan demeyince horul horul uyuyorsun. Avi denedi 1-2 kez sorry dedim, uğraşamayacağım, malumunuz şehirler arası ilişki bende alerji yapıyor.
7- Gözlerinizi açın uyanınca sonuna kada böyle kocaman, karşı koyun uykuya.
8- Yataktan çıkın ve bir bardak su için, limonlu, naneli, ballı ne bileyim salatalık falan olmadı ahududulu...
9- Birini sevin, aşık olun, o zaman huzur içinde uyuyor ve uyanıyorsunuz.

Bir yerden sonra vücut alışacak aynı saatte uyanmaya, biyolojik saat falan, pazar günü tavanı izleyen beyaz yakalıların dramı.
Evet, yine bir "çok biliyorsun sen" köşemizin daha sonuna geldik. Oysa ki ben de isterim sevgilim öperek uyandırsın, gıdıklasın, kulağını ısırsın, yüzüne hapşursun, sümükten baloncuk yapsın, burnuna tüy sürsün  ya da eskimo gibi şaapsın. Ama yok.

Avucunuzu yalayın, hatırlatın da bir ara arkadaşlarımın bana ayarladığı blind dateleri anlatayım, çok hareketli bir yıldı. Yazın boş durmadım herhalde otel dediğimiz şey bazen çok sıkıcı.


Hadi öperler.

Yazının fon müziği: Uyku Kardeşim/ Fikret Kızılok bu şarkıyı dinlemeyen kırsaldır, yatıcam ben uyumıycam ki

100 yıllık uyuyan prensesiniz,

Coco

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder