İzlekler için Sosyal Medya

ınspector clouseau

27 Haziran 2015 Cumartesi

İnsan Sevmeyen İK'cı

İnsansız hava aracı gibi, drone gibi, HQ'dan yönlendirilen kendini tamir eden baz istasyonlar gibi.

Bir işi iyi yapmak için o işi sevmek mi gerekir? Sanırım duygularımız bizi ele geçiriyor ve tuvaletler bizi esir alıyor, işlenmiş şeker iç organlarımızı tahrip ediyordu. Şeker kullanımı azaltın lütfen sonra diyabet falan oluyorsunuz bir sürü sıkıntı oluyor, üzülüyorum sizin için.

Herkesi kendileşmiş görme arzusu ile dolu günlerden merhaba, çevremde değişik tipler görüyorum, farklılığa dayanamayan, kendi gibi olmayana tahammül edemeyen. Hayatlarını kendilerine ve çevresindekilere darlıyorlar. Eskiden birlikte çalıştığım ekip beni bir whatsapp grubuna ekledi, ölüyorum, bildiğin içim çekildi. Eski ekip liderini almamışlar bu gruba onun dışındaki herkes var, bebeğim, aşkımlar havada uçuşuyor, telefon sürekli blink blink kaçing yapıp duruyor. Mesajlaşma ortamlarından o kadar uzak bir haldeyim ki delirmek üzereyim ne gruptan çıkabiliyorum ne de başka bir şey, hemen soruyorum izleklere bunu susturmanın yolu var mı diye meğer varmış yardım ediyorlar. Yazışma ile ilgili sabrım sınırlı tırnaklar uzun olduğundan telefonda cevap yazmak sabrımı zorluyor bu gibi durumlarda telefon ediyorum bilen bilir.
Konumuz eski ekip arkadaşımız, yeni işi, yeni işinden ayrılması, acaba şut mu yemiş olması vesaire. Taylan cinslikleri olan bir insandı, direktöre insanın kendini bilmesi iyi diyerek laf sokabilen, ben merkezcil, kendisini çok seven, insanlara tahammülü olmayan bir ikacı düşünün rica edeceğim. Hepimizin tepesinin tasının attığı durumlar oluyor bazen kendisine hak vermiyor değildim benim karşı çıktığım nokta ise insan odağım düşük benim diyerek bununla övünen insanlar. Muhteşem'i hatırlarsınız çağrı merkezine yönetici olarak gitti, 30 kişilik bir ekibi yönetiyor, insanların sıkıntılarını dinlemeyi sevmez, sorunlara iş odağında yaklaşır bu da bir tarz. Vektör ise iletişime çok önem verirdi, herkesin hayatına kimse karışamaz. Taylan dışarıdan çok sert ve ters görünse de 1. saatin sonunda teşhisi koymuştum, uslanmaz bir romantikti, eski sevgilisinden şut yemiş,  kitaplara gömülmüş, hoşlandığı mühendis ofise gelince saçları ile oynamaya başlayıp bütün kazuletliğinden sıyrılıyor ve kur yapmaya başlıyordu. Kadınlara mı gidiyorsun, kırbacını unutma*swh. Ekibe biraz tuhaf davranıyordu, sabahları suratı asık geldiğinde onun modunu değiştirmeye çalışıp şakalar falan yapıyorlardı, ben neden bunları görüyordum çünkü geri zekalılar bana ofiste masa bulamamışlardı ve kendisi ile masasını paylaşmamı teklif etmişti. Ohhhhh bir serinlik geldi fark ettiniz mi? 

Consultant in Constantinapolis, bu, masası olmayan ikacıların hikayesi. 

Çok umursamıyorum, ilk gün prosedür falan okursun, birileri ile tanıştırılırsın bilmem ne, benim bilgisayarım 1 hafta gelmedi masama ise aylar sonra kavuştum. Sanırım tanrı tarafından sınanıyordum ve aslında bağlılık konusunda zirveye ulaşacağım noktaya yaklaşıyordum. 
Geçmiş mülakat notlarını okudum, görüşmeci notları oldukça eğlenceli, yetkinlik kitapçığını, organizasyon şemasını, nükleer saldırıda yapılacakları, yangın tüpünün üstünü falan. 2. hafta görüşmelere girdik, tarzları, yöneticilerin profillerini falan inceledim. 3. hafta sonunda garip bir olay yaşadık, bunun devreler yanmış yine o sabah heyheyleri yerinde adaylardan biri beni aramış, onun masa telefonuna aktarmışlar "senin telefonlarını buraya aktarmasınlar yaaaaaa" dedi. 

Bu bir ilkti, hayatımda ilk kez telekinezi yoluyla adayla görüşme yapmam bekleniyordu, oldukça fantastik, bence de harika fikirdi. 

"Oradan nasıl gözüküyor bilemiyorum ama ya bu masa işini bir çözüme ulaştır ya da ben artık evden ya da starbucks'tan çalışacağım, sen seç" dedim. Açık ofis olduğundan ekip dumur olmuştu zira bu çıkışını ayıplayan bakışlarla izliyorlardı. ONA BIR MASA VER BABA. Gerçi ekibe yaptığı cinslikleri bana yapmıyordu hatta ilerleyen dönemde ofisin sol köşesine yerleşecektim ve sırf onları şikayet etmek için bana gelecekti, şehir dışı organizasyonlarda akşam yemeklerini benimle yiyecekti(teklif ondan geliyor merak etmeyin), sosyal medya hesaplarımdan takip edecek takip istekleri hep ondan gelecekti. Oh camon bittabi zekama hayrandı, her akşam düzenli caps atacaktı, hani bizim 6 ay önce tükettiğimiz, öğüttüğümüz capsleri atacaktı ve her seferinde kısıtlı kullandığım emojilerden biri ile cevap verecektim. Aslında olay insan sevmemesi değildi, insan seviyordu hatta beni bile seviyordu ama kendini çok seviyordu, buna alışması gerekirdi onunla yeni tanışan birinin. Yıllar içerisinde oldukça renkli yöneticilerle çalıştım, ben diyeyim renkli siz deyin prosedürün dışında bölge ofisinde beyaz yaka çalıştıran, SGK bildirimi yapılmamış adaya eğitim veren ve ben bunu fark edince manyağa dönen bölge müdürü. Dolayısı ile stress yönetimi ile ilgili gelişme kaydetmiştim, ayrıca ergenken bu tip duygusal çıkışları olan arkadaşlarım vardı, fak denyo mıknatısıydım. Ve bir şekilde bu insanlar gelip sıkıntılarını bana anlatıyorlardı, bu küçük kulaklar iyi bir dinleme aracıydı sanırım. 

Taylan iK yapma konusunda çok ısrarcı değil, bunun yanında çok iyi ik yaptığını düşünüyor hatta, bana göre normal İK yapıyor, ekiptekilere göre seçme yerleştirmeleri (c-). Yani bilmiyorum, şimdi düşünüyorum ben farklı bir alanda başarılı olur muydum, manyak mısın tabii ki olurdum, sanırım konu  motivasyonun ve içsel dengenin sağlanması, zen hali, anksiyeteleri falan yönetme ise bunlar yönetilebilir.  Yani keskin çizgiler olmak zorunda mı hem öyle olup hem böyle olunamaz mı, Bilişsel Uyumsuzluk mu yaşıyorum, bu kadar doğal karşılamam suç mu? Aranızda psikolog olan varsa anlatsa ya şu konuyu, biraz vaktim var dinleyebilirim. Insan sevmeden ik yapılabilir, hatta aşık olmadan da insan yapılabilir. 5 dakikalık zevkin ürünü olan çocukları üzdünüz.


Vurmayın, öldüm. Iyi be, ik yapmak için illa insan sevin, hııı çok, siz de bayılıyordunuz insanlara zaten.



Yazının fon müziği: tutun kollarımdan düşerim şimdi 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder