İzlekler için Sosyal Medya

ınspector clouseau

12 Ekim 2018 Cuma

10 Yıl Sonra Pişman Olma


Aşırı gelecek garantili planlar yapmamızı isteyen ebeveyn çocuklarıydık.

60'larda doğmuş, 80'lerde çocuk yapmaya başlamış bu pek de çiçek çocuk olmayan bireyler 80'ler Türkiye'sinde türlü türlü zorluklarla çarpışmış, verdikleri savaşlar sonrasında güzel anılarla birlikte hayatlarına devam etmişti.
Çoğu zaman köklerim olmasın, bir yere bağlanmayayım diye aldım kararlarımı. Kariyerim özgürlük ve ayak bağım olmaması üzerine şekillendi diyebiliriz, normal hayatımda da farklı bir yön izlemedim.
Kazandıklarımı tamamen dünyevi ihtiyaçlar için harcıyordum, bence harika bir hayat.
Günlerden bir gün Louise ile seyahat ederken-kendisi sonsuz bir merhamet kaynağıydı-Laertes ve beni dünyaya getirmişti-Alien olsanız da yavrumsunuz diye severdi-küçükken kendisini Visitors dizisinden bir karakter sanıyorum, yani dünya dışı bir uzaylı, geleceğe dair endişelerini dinledim.
10 yıl sonra pişman olma??? Endişe derken benim hayatım üzerine olanları, o zamanlar 20'li yaşlardayım ve inanın bana hiçbir şey şu anda olduğu kadar umrumda değildi, şu an ne kadar umrumda olduğunu biliyorsunuz zaten. Favori çocuklar olmayı denesenize, hayat ne kadar zor o zaman anlarsınız.

80 tane kuzenimden biri evlenmiş ve kısa süre sonra boşanma kararı almıştı, bense her zaman olduğu gibi kafasında soru işareti varsa boşansın fikrini savunuyordum. Hatırlayın Aylin hani psikolog olan ile bir gün Çınaraltı'nda karşılaşmıştım kocasından boşanma fikrini anlatmaya başladığı anda avukat bulmamı ister misin diye sormuştum ve Atlas'ın avukatına ulaşmaya çalışmıştım. Değişimi severim.

Ne yapıyorsun diyordu? Louise. Onlara göre insanlar doğmalı, büyümeli, gelişmeli ve genişlemeliydi ve evet sigortalı işi olmalıydı ya da kendi işini kurmalıydı ama çalışmalıydı, çalışmak çok önemli, bildiklerini başkaları ile paylaşmalısın da. Uzun dönem ilişkilerin insanlarıydı, kanaat etmek denen kavramı biliyorlardı, yaşıyorlardı, evet şu anda kuşak mızırdanmalarımı dinliyorsunuz.

Kariyer kavramı 5 yaşımdan beri hayatımda, ilk kazandığım paralardan biri Peder Bey için dönemsel Galatasaraylı oluşumdu, iyi para kazanmıştım sanırım 2-3 aylık bir işti, yaz dönemi. Bir gruba ait hissetme saçmalığına bakış açım farklıydı. Ayrıca futboldan tiksiniyordum ama bunun önemi yok, çadırlı tatiller yapıyorduk ve doğaya bu şekilde yakın olmak, bilemiyorum modern hayatın kölesiyiz.

O zamanlar Kısırkaya'da eski Yeşilçam filmleri çekilirdi, Sami Hazinses(Samuel Agop Uluçyan) bağırırdı falan, biraz asabi bir beydi, develer geçerdi ve Karadeniz dalgaları sizi alaşağı ederdi. Neredeyse eğlenceli bir çocukluk, deve ne ya, deniz kenarında deve alo. Yıllar sonra kendisini Gezi Parkı'nda görecek ve haline şaşıracaktım zaten birkaç yıl sonra da hayata veda edeceği haberini alacaktık.
10 yıl sonrasını düşünüyorum bugün, farklı bir anket grubunda olacağım, 10 yıl önce de farklı bir anket grubundaydım yaş olarak. 10 yıl sonra pişman olmadım, harika bir kabul durumundayım, alternatif maliyetleri içselleştirdim, benim seçimim benim kararım falan diyorum. Haydi ama yapılan testlerde çıkan sonuçlara göre insanlar benim sonuçlarıma ulaşmak için eğitime gönderiliyor.  Elimde olanları düşünüyorum, kaybettiklerim, kazandıklarım, kayıtsız kaldıklarım, sanırım bir ölmeden önce yapılacaklar listesi yapmalıydım, yani yıllar yıllar önce bu kavram Türkiye'de trend haline geldiğinde yapmıştım ama kronikleri karıştırmam lazım. Hey sizinkinde neler var??? Mesela hatırladıklarım,
Helikopetere binmek vardı,
Koruma ile gezmek,
Nükleer bir fasilitede patlamayı durdurmak,
Şoförü kaybolacağı bir adrese yollamak,
YK toplantısında yapılan bir eşek şakası,
48 saat açlık ve hayatı idame eğitimi,
30 yaşından sonra sarhoş  olup kusma(bununla ilgili efsane bir anım var ama bu başka bir yazının konusu),
Taksi ile geri geri çıkarken şoförün ikiz kardeşinin motoruna çarpması, evet kardeşin motorun üzerinde,
Bir fizik deneyini sabote etmek,
Aya bakıp uluyarak ağlamak,
Tuzlu fare yemek,
.
.
Hayatındaki birine sağlam yalan söylemek ya da sevdiceğini aldatmak(woooohaaaaa bunu yapabilir miyim bilemiyorum, monogamistler şok).

Tüm bunlara ek olarak, tekrar yaşasam yine aynı şeyleri yaparım diyenlere bakıyorum. Kesinlikle aynı seçimleri yapmazdım, bu simülasyondan uyanıp yeni fırsatım olacaksa diğer fırsatları da denemek isterim, sıkıcısınız.
Hayatınızın bir döneminde farkındalık yakalamak ve kendinizi daha iyi anlamak isterseniz belki yardımcı olur diye birkaç soruyu bırakacağım aşağıya. Sonra gelip bana ağlamayın, fiziksel kondisyonum iyileşirse(şu anda 10 yıl önceki kiloma geri döndüm ve 200 metre koşabiliyorum yey) K2'yi görmeye gideceğim Nepal'e ama onun öncesinde Frank Lloyd Wright ilhamlı 1000 metrekare bir ev istiyorum.



Sevgili Weirdos,

  • Cesur musun?
  • Bir yerde takılıp kaldın mı? Kaldıysan nerede/ne? Patinaj çekmene neden olan sence ne olabilir?
  • Sence ortalama sonuçlar mı üretiyorsun?
  • Bir yerlerde fark yarattığın oluyor mu? Anlatsana peki neden ben?
  • Gerçekten özel bir şeyler yapıyor musun?
  • Seni benzerlerinden ayıran özelliklerin neler?
  • Özel bir şeyler yaratmayı hedefliyor musun? Evet yaratmak Allah'a mahsus.
  • Kendini kandırıyor olabilir misin?
  • Çabaladığın ne var? Bununla gurur duyabilir misin, bunu birilerine/sevdiceklerine anlatabilir misin?


Bazı şeyleri görülebilir ve duyulabilir hale getirmenizi tavsiye ederim. Ne yapıyorsun sorusuna gelince o zamanlar İstanbul'da 2 evde yaşıyordum, şimdi 3 evde yaşıyorum, başarı kriteri konusunda kendime karşı çok anlayışlı değildim şu anda bu tip şeyleri düşünmediğimi sanıyorum. İnsanları dinliyordum, hala da dinliyorum, içlerindeki kara delikler çok tuhaf. Önceden de kitap almazsa ölecek hastalığı vardı, şimdi de var. Kök salmıyorum bakalım önümüzdeki 10 yılda neler olacak.

Neyse, önce kendinizi kurtarın sonra başkalarını kurtarırsınız, bakın bana gereksiz yere süper kahramanlık yapıyor muyum? Toplantıya girmem gerek, öptüm byeeeeee.

Alemlere Uza demek için gönderilmiş kahramanınıza,
Coco

9 Ekim 2018 Salı

Yönetici Asistanı-Dişiliğine Son Derece Güvenen Bayan

Merhaba Weirdos,
Öyle sıkıcı bir gündü ki olay ufkunda zamanın yavaşlamasına ve hatta durmasına ihtiyaç duydum. 36 saattir salı gününü yaşıyormuş gibi bir gündü.
Bir telekonferans, bir koçluk görüşmesi sonrasında tam öğleden sonrası kahvaltı modundayken telefon geldi su arıtıcısı ister miymişim. Hayır.
Millenyallerden yılmış olan Izy'nin mesajlarına cevap verdim, ekibi işyerinde uyuyan, analizi kaydetmeden bilgisayarı kapatan 93'lü bebelerden-pardon genç dimağlardan oluşuyor. Sıfır sinir Polyanna Izy birkaç haftadır çok gergin, 27 senelik arkadaşlığımız boyunca onu hiç böyle görmedim. Beni gerçekten sinirlendirdiniz diyerek bayrağa ve ekibine konuşma yapıyor. Bu kadar.

Derken gün daha da iyi bir hale dönüşüyor. Hanidir bu diyarlarda denyo ilan paylaşımı yapılmıyordu, İzlekler sağolsun SEN SEVERSİN BUNU BAŞLIĞI altında mesaj göndermeye devam ediyor. Günün talihlisini paylaşmaktan onör duyarım, içerik sağlayıcı sahibinden.com, bu arada ben o platformda iş ilanı yayınlandığını bilmiyordum, my bad, konu oradan hiç alışveriş yapmamamla ilgili olabilir. Sonuçta şato satılmıyor. İlan bu:






Nereden tutsan elinde kalacak çeşitlikte Özel Asistan kavramını bilen, hımmmm şöyle oluyor PA özel hayatını ve iş hayatını yönetiyor, takvimde yer açıyor, kız arkadaşlara özür çiçeği gönderiyor, golf organizasyonlarını takip ediyor gibi... Dizilerden anlatalım Kiralık Aşk Defne-Ömer. Favorim Harvey ve Donna olsa da Ece-Haluk ikilisini de severim. 

  • Dişiliğine son derece güvenen, so memeleri olsun. 
  • Açık görüşlü, açık evlilik gibi düşünün, iki tarafın da rızası var. 
  • Yakın çalışmaya önem veren, 1-1 correspondence.
  • Başörtülü adaylara pozitif davranış olacaktır, hahahahhahahahahhaha sanırım reikiden bahsediyor, olumlama falan yapacaklar. 

Linki bulamıyorum, bu arada ekşi, twitter karışmış, sanırım linki uçurmuş sahibinden. Serbest piyasa koşullarının hüküm sürdüğü iş ortamlarında daha neler göreceğiz diye sormuyorum, efsane hikayeler var ama o hikayeler başka bir yazının konusu. Bitirirken;
Bir de şunu izleyin derim, içerik olarak gayet uygun ya da serbest çağrışım ile beni o tarafa götürdü, Seattle'ın genç dahisi Harvard terk Christian Grey, Ana Steele ile iş görüşmesi yapar ve özel hayata dair yapılan bu iş için sözleşmenin üzerinden geçerler. Halkımız kendini Christian Grey sanıyor, olur öyle. 




Blogda daha önce de ilan paylaşmışım;

Mesela -1-

Bu kadar magazin yeter, kahvaltımı bitirmem lazım. 
Due diligencesever kahramanınız,
Coco

2 Ekim 2018 Salı

Anlam Arayışı, İnsanın

Şarap&Peynir gecesindeyiz, biraz toparladım ve tavuskuşu mode on, sadece görüntü olarak değil, servisler kaşıklar, Alfie şarapları almaya gitti, konuklar ağır, 1991'den beri tanışıyoruz #sororitymodeon ve de #sisterhood

Metaforlu şarkıların en iyisi mesela Zülfü Livaneli'nin Gözlerin şarkısıdır, haydi bu yazının da fon müziği olsun. 

In vino veritas


Değerler ruhun parmak izleridir derler değerlerimizle, farklılıklarımızla kucaklıyoruz birbirimizi bu gece konuşacak çok konu birikti ve zaman yine yetmeyecek... 

News: İkizlerden biri kendisinden 8 yaş küçük bir erkek bireye aşık olmuş, aşırı seviniyoruz, babası ünlü bir oyuncu olan Simya ise kocasını hala aldatmaya devam ediyor, Bengi boob job olayına girmiş...

Başımıza acayip saçma şeyler geldi son dönemde bir yandan onu konuşurken yine 4 kişi 11 meslek ve bakış açısı ile ne yapabilirizi konuşuyoruz. Ben en iyi ne yaparım oyunu oynuyoruz. Çıka çıka benden insanları iyi dinlerim çıkıyor, Izy'e göre iyi konuşturursun. Ok kabul ediyorum. Karmaşık bir hayatım olmadı, çok çok zorlanmadım, büyük savaşlar vermedim, ayrıca vermek zorunda da değilim, hepimizin aynı yoldan geçmesi saçma olurdu. Ama yine de anlamaya çalışıyorum, insan sahip oldukları nedeni ile yargılanmamalı, yakın bir arkadaşımızın enteresan bir öfkesi var, hayatın ona hiç adil olmadığına dair, ok, bunu nasıl kolaylaştırabiliriz diye düşünüyoruz. 
O değil, biz düşünüyoruz, çünkü o bu konuya o kadar saplanıp kalmış durumdaki sürekli bir kurban hallerde, patinaj çekiyor, alternatif yol ne olabilir acaba? Sabırlı olmaya çalışıyorum, masadaki 4'lü tam bir çözüm grubu masada olmayan 5.yi mutlu etmek istiyoruz, isterse dönüşsün, isterse reiki enerjisi alsın, masaja gidebilir, isterse ben koçluk yapayım, isterse gelsin evlerden birinde kalsın, büyük bir kütüphane var oradan faydalanabilir, Monako bu ne ya, sabrım tükeniyor. Sonuca hızlı gidilmesini seviyorum ama herkes olayları aynı zaman aralığında proses edemiyor(n'aber plaza gülü bu sana). 

Sonuç: Herkesi kurtaramazsın.

Müzik olarak 70'ler konseptini açmıştım, biliyorsunuz ben 60-70-80'leri oldukça severim. Ve bir şarkı  geliyor, so Sezen Aksu'nun da eski dönemlerini severim o nedenle konserlerine gitmiyorum siz şok. Elbette yeteneğinin yadsınamaz boyutta olduğunu söylemek bir görev. Şarkı cuk oturuyor, Sızı, ne arıyoruz, ne oluyor yeaaaa falan derken kendi hayatımdan minik kesitler izliyorum gibi geliyor. Her şeyi bilmek sıkıcı olurdu sanki. Belki geçmiş hayatımda olmuştur who knows, aklınız başınıza gelsin diye sizi şarkının sözlerini içselleştirmeye davet ediyorum. 

Sızım sızım sızlar içim
Gözümde akmayan yaşlar
İçimde yıllardan kalma birikim
Bilmem ne zaman patlar
Bilirim sonu var bunun
Bilirim sonu gelir her sorunun
Bilirim sonu var bunun
Çaresi bulunur bilirim her sorunun
Hiç aç susuz yaşamadım ki
Hiç parasız pulsuz kalmadım ki
Hiç aşksız sevgisiz olmadım ki
Neden neye kime bu özlem
Hiç aç susuz yaşamadım ki
Hiç parasız pulsuz kalmadım ki
Hiç aşksız sevgisiz olmadım ki
Neden neye kime bu özlem?


Masa dalgalanıyor, lisans zamanı geliyor aklıma, yıllık hazırlanıyor, popüler kızlar arasında çekişme var hangi fotoğraflar kim kime ne yazmış, editörlerin elinden geçiyor. 20'li yaşların ilk dönemi çok gerzek, hormonlara da kafam girsin, notlarımı vermediğim salağın biri yazmıştı bir ekmeği bölüştük, parasız kaldık, zart zurt felaket bir Ankara öğleden sonrası pembe dizi modu... Okuyorum ve anlamsız şekilde bu ne ya diyorum sanırım yıllar sonra aklıma gelmesinin bir nedeni var. Bazı şeyler değişmiyor. Ve tekrar yukarıdaki sözlere bakıyoruz siz isterseniz göğe bakın, şarkı fena değil. Anlamını bulan çıksın site kasıyor. Sabaha yürüyüşe gideceğim, koruda buluşalım.


1 Ekim 2018 Pazartesi

Yükümlülük Merdiveni

Konumuz değişim, kımıldamak, dönüşüm, farkındalık, disiplin, kıçını kaldırmak, yeni kararlar, kariyer falan hakkında konuşacağız bugün, konuşacağız dediysem ben yazacağım siz de okuyacaksınız. Kimde ne yoksa ondan varmış gibi bahsettiğinden benim de bir kariyerim yok varmış gibi davranacağım size.


Bizim hanedan da kızlar da taç takabiliyor. 


Ama öncesinde sizlere bu hafta neler oldu onu anlatayım. Yılın beklenen ve benim giderken ayaklarımı sürüdüğüm düğünününden sonra ben bir hasta ol, bir yataklara düş, Haydar Abi is back bitchez.
Klasik enseden başlayan bir ağrı ile başlıyor anlıyorum minimum 3 gün kilit vaziyetteyim, o 3 gün kimse ile konuşmak, dinlemek, sosyalleşmek istemiyorum, sırasıyla boğazım ağrıyacak, burnum tıkanacak, hapşırmalar, burun tıkanıklığı again, diş eti kaşınması ile devam edecek, sonra ses kısılacak, ağlarmış gibi de çıkabilir ve tatsız uykusuzluklarla tamamlanacak. Bu hastalığımda emeği geçen herkesin ABV, 1200 kişilik bir sosyal çevreniz olmamalı...
Gerçi bir anlamda Hall of Fame gibi de olmuyor değil, törene 1,5 saat geç gittim hala başlamamıştı, tipimi gören komşum Coco nereye böyle baloya mı diye sorunca gülümsedim hayaller maskeli balo hayatlar balkabağı ile piste inilen düğün organizasyonu. Gecenin sonunda tüm geleneklerin tamamlandığından emin bir şekilde eve dönecektim ama önce sahilde kuzen klanı ile toplandık you know.
Eve gelip içmeye devam ettikten sonra ertesi gün öğleden sonra başlayan boğaz ağrısı ile yaşam destek ünitesi moduna geçiyordum. Alfred yok dolayısıyla bitki gibi yaşayabilirim, günde maksimum 300 adım atıp evden çıkmadım. Yatağın içinde Mac, yanıbaşımda Umca, 5 tane kolay okunur roman, tek derdim ciğerlerime daha fazla oksijen gitmesi. 1. akşamın sonunda 900 sayfa okudum, 2 saat uyudum tekrar uyandım evet Kayserili kökenlerden pek de keyif almıyorum hastalık beni yine çok duygusal yaptı.
Koçluk çalışması yaptığım öğrencilerden biri arıyor bu harika, üzerine danışmanlık yapan aday bulamayan bir arkadaşım arıyor, müthiş sabah 4'te uyandığım yetmemişti zaten, sonra Izy arıyor çalışanlarının milenyal olmasından şikayetçi.
Senin sesine ne olmuş? Default soru olarak geliyor, Tansel'e yeni bir teklif gelmiş, İzmir'e gitmesi isteniyor, önceleri fikre sıcak bakmış ama şu ara sevgilisi hamile ve şehir değişikliğine hazır değil nasıl hayır demeliyim isimli muhteşem soru ile geliyor.
Kafa dağıtan filmler izleyip komaya girmek istiyorum, hatta romantik drama falan olur, anneannem gelmek istiyor bana bakmak amacıyla, kirpi gibiyim kimsenin şu anda beni sevmesini istemiyorum, uzak durması için iyiyim ben sorun yok diyorum, kuzene mesaj atıp kendisini gelmemesi yönünde bir şekilde ikna etmesini istiyorum, gerekirse alıkoysun, mikroplarımla yalnız kalmam lazım. İlaçlar, kitaplar, diziler, telefonlar derken efsane iyi rüyalar görüyorum, beyin ne harika bir şey, o efsane iyi rüyaların birindeyken sabah 6'da Selin'in mesajı geliyor askdjasjkdşfdfkjşfdj NOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOO! Uyanmamalıydım.
İyi haber, yaşamak için yemeye başladığım için kilo vermişim, Aylin buna çok sevinecek, arada Izy için blog yazısı yazmam lazım ama kafamı o kadar toplayamadığımı fark ediyorum. Çok tatlıyım.
Şarap&Peynir gecesi yaklaşıyor o güne kadar toparlanmam lazım, hayat ne tuhaf, doğuyorlar, büyüyorlar, evleniyorlar, ürüyorlar ve ben hasta oluyorum.
Reklamcı kuzenin aklında soruları var hazır onları da cevaplarken dur diyorum; Weirdos'un da haberi olsun, gezegenin en önemli liderlerinden birinin bahsettiği performans için durmak bilmeyen davul vuruşunu anlatıyorum. Antik zamanlarda sefere giden askerleri, gemileri, ve gemide davul çalan o tipleri getirin aklınıza. Davul size sürekli bir farkındalık getiriyor, ne yapman gerektiğini hatırlatıyor ve kendi hayatında bir şey değiştirmek istiyorsan da bir şeye tutunmak, hatırlatıcı bulmak, destek istemek seni bir adım yukarı taşıyabilir. Lider olarak kendini konumladığında da kendini ve ekibini(your people) merdivenin en tepesine taşımak istersin(yani medeni olanı bu kimse tek başına yükseleni sevmez, hayır ben K2'de tek başımayım benden ne kadar nefret ettiklerini sizi biliyorsunuz). Bu demek değil ki onlara tekme atıp aşağı yollamayacaksın, olur öyle.

Amaç: İşini sürdürme, çözümler bulma, sahiplenme, gerçeği kabul etme, gücü elinde tutma, kontrol, yapabilirim ben bunu hissi yaratma. Çaresiz değilsin, kurban değilsin, her şeyin hesabını verebiliyorsun. 
İŞ hayatı komik, genelde fırsatlar gümüş tabak içersinde sunulmuyor, ben öyle olmasını isterdim, çaba göstermeyeyim de, armut pişsin, şaka şaka yok öyle hepiniz sürüneceksiniz, so kalabalığın içinde bir adım öne çıkanlar kurtaracak dünyayı ve en iyi ikinci adamlar.
Bir amacınız/hedefiniz varsa onu anlatın, reklamını yapın, böylece görünür hale gelecek. Mesela; ekipten biri maraton koşmayı hedefliyorsa onu anlatsın diyorum yani, bakın bizim danışman tayfaya ironman'ler, turnuvalar, kürek yarışmaları ne ararsan var hepsini gönülden tebrik ediyorum. Böylelikle insanların seni desteklediğini de görme şansın olur İzlek, parlamaktan korkma.

Koçluk, mentorluk, mihmandarlık durumları için kullanılan araçlardan biri de Yükümlülük Merdiveni, diyor ki yükümlülük duygunuzu güçlendirmek için;

  • Yapacağınız şeyi düşünün, onu ne zaman tamamlayacağınıza karar verin, bu noktada kendinizle çalışma iradenize güvenmiyorsanız destek alın. 
  • Karar verdiniz mi? O zaman yazın bunu, söz uçar, yazı belki kalabilir. Ne zaman sonuca ulaşacaksınız??
  • Peki sıra bunu başkalarına anlatmakta, görünür hale getirin, kurumsal hayatta nice planlar bilinmediğinden ve vahiy inmediğinden görünmez başarılar harcanıyor, yetenekler saklı kalıyor, fazla tevazu alternatif maliyet olarak döner Weirdos. 
  • Duyurunuzu yaptıktan sonra diğerlerinin bu konu ile ilgili geri bildirimlerini dinleyin, gerekirse fikirlerini sorun. Camon çok zor değil. 

Bir mesajınız var bunu anlıyorum, anlatın onu, illaki keyifle dinleyecek birileri vardır. Yok ben yapamam diyorsanız lütfen diğer yazıya geçin. Kahvaltıda cips yemek için avm'ye gitmem lazım.
Çelik gibisiniz guyz, kendi içinizdeki çeliğe dokunun pls. Tepeye çıkan haber versin, sizden gelen haberler beni mutlu ediyor, şahitlerim var.

Pencereden dut ağacının yapraklarının sararmasını hülyalı gözlerle izleyen ve birazdan avm'ye gidecek burnu tıkalı kahramanınız,
Coco Uzak Durun Benden Sizi Hasta Ederim Maya de Medina