İzlekler için Sosyal Medya

ınspector clouseau

1 Aralık 2015 Salı

Nasıl Blogger Oldum?

"Boş vaktim çoktu." yazıp bitirebilirim bu yazıyı ve yine Sevgili Serhat'ın kendini koltuktan attığı bir yazıya imza atmış olurum. Aşırı ötesi minimalist tavrım, elitistliğim ve de sofistike bakış açımın bir yansıması olarak tarihin tozlu sayfalarında, siber dünyanın ise bir yerlerinde yerini alır.

Bu aslında bir sonraki yıl yapacağım konuşmanın taslağı da olabilir.






Kompozisyon dersinden hoşlanmazdım, kalıplar beni hep zorlardı sanırım pek değişiklik olmadı hayatımda. Zavallı Validem bu konuya çok üzülür, ikizimle benim bu kazulet hallerimize dertlenirdi. Gerçi Laertes ayrı bir denyo idi, mağarada büyütülmüş gibi bir hali vardı ben daha medeni bir çocuktum, "Buzdolabından meyve alabilir miyim?" diye sorardım. Her çocuk kadar renkli bir hayal dünyam vardı, kompozisyon yazarken sıkılıyordum lakin liseye geldiğimizde fantastik uzay maceraları, hikayeler, komikli kısa yazılar falan yazıyordum. Yıllar içerisinde bu alışkanlıklar günlüklerle devam etti. Hatta bir gün yazdığım tek sayfalık yazılardan birini Sonny bir kitabın arasında bulup aklını yitiriyordu...Mecburen ona o sayfada yazanların derste sıkıntıdan yazılmış şeyler olduğunu falan söylediğim oldu.
Sonra işte sözlük yazarlıkları, metin yazarlıkları, ıvır zıvır şeyler. 2006'da ilk blog, sonra 2007'de bir pastacının maceralarının anlattıldığı ikinci blog, sonra iş hayatının anlatıldığı başka bir blog... Yani olayın sadece sizinle alakası olmuyor, bir şey anlatmak istiyorsun ve anlatıyorsun.


Yazmasanız da olur da kaça olur? Ne katkısı olur?


  • Konulara başka kafa ile bakarsın.
  • İmla hatası yaptığında izleklerin uyarır.
  • Klout Score için profiline eklersin VIP davetiyelerden yararlanırsın.
  • Daha sorgulayan bir tavırla değerlendirebilirsin.
  • Yeni gelişmeleri takip eder, ettirirsin.
  • Türlü okazyon daveti, hediye kitap gelir, okuyup eleştirmen istenir, konserlere, maçlara gidersin, en azından ben gittim, hatırlayın Amerikan Güreşi falan izliyordum bir ara. 
  • Açalım, kongre, konferans, zirve, sempozyum daveti alırsın, mihmandar karşılar seni, benim kadar şanslı isen CEO alır kapıdan. 
  • İçerik kraldır tabi, içerik ürettiğin, trendsetter falan olduğundan kitleleri peşinden sürüklersin. Be a Voice not an Echo, papağan gibi aynı şeyleri tekrarlama. 
  • Konuşmacı olarak katıldığın organizasyonlar olur.
  • Kurumsal blog yazman istenir, seve seve kabul edersin.
  • Başka bir şehire davet edilirsin, bu konuyu iyi düşün her organizasyona katılma, her şeyin bir bedeli var unutma, kişisel imaj, bireysel imaj. Senin için bir deyiş var her salatalığa...diye giden.
  • Eğitimlere davet edilirsin, katılırsın, sertifika alırsın. 
  • Uçak biletin yollanır, first class uçarsın, çikolata+viski kombosu mesela bunlar güzel şeyler.
  • Otel yazısı, yemek yazısı yazarsın. Kral dairesinde, gül yaprakları falan karşılanırsın. *swh
  • Masajlar, personal trainerlar, kişisel aşçılar falan.
  • Ortamı koklarsın, bir şeyler olacak hacı falan dersin, orada aldığın bilgiyi başka yerde satarsın, network yaparsın.
  • İşine katkısı olur, hem finansal açıdan getirisi hem de repütasyon açısından getirisi olabilir, mümkün. Mesela son 3 yılda yaklaşık değeri 20K olan organizasyon giriş ücretini ödemedim çünkü blogger candır gerisi amcandır. Twitter'da hashtag ile trendtopic kasarsın.
  • Taklit edilirsin, çok önemli değil, nasıl olsa senin stilin başka, giriş, tanım, gelişme, sı.ış olmadığından seni sarsmaz. Zaman içerisinde tarzın oturur. 
  • Fark yaratırsın, yeni bir soluk getirirsin.
  • İşe alırlarken ilgi gösterirler, hatta üst yöneticiye tanıtırken X'in bir de blogu var, sosyal medyada takipçi sayısı XK falan derler. Sonrasını düşünmelisin, burası Türkiye, çalıştığın tipler limitli yeteneklere sahip, sonradan blogun ile ilgili sorun çıkarabilir. Daha önce de söyledim, yaptılar, yapıyorlar. Benim öyle sorunlarım yok, iş görüşmesinde baştan söylüyorum: "Bu yıl 4 organizasyona katılacağım, kabul ediyorsanız süreçte ilerleyelim, tşk.".
  • Popülarite getirir.
  • Belli bir topluluğa ait olursun, ait olma ihtiyacın varsa giderirsin. Bir title'ın daha olur. Team Coco'cular çıkar mesela, mutlu olursun, takipçilerinle etkileşir, buluşur, kahve falan içersin. 
  • Yazılarını beklerler, yazmadığında sorarlar; "Sen hayırdır?".
  • Yemekler, davetler, partileri de bir grupta toplayalım, üniversite aktiviteleri var bir de. 
  • Kitap teklifi gelir, üşenme yaz, güzel olabilir.
  • Yazıların oyunlaştırılabilir, ben teklifi reddettim, sorma neden.
  • Farklı bir platformda üyelik verebilirler, bir filmi ilk izleyenler arasında olabilirsin, ünlü yazarlar, artistler vs. ile tanışma, formula 1 davetleri...
  • Blogunda reklam yayınlarsan hesabına para yatar.  
  • Gelişirsin, değişirsin, büyürsün, eğlenirsin. Ben çok eğlendim mesela. Ayrıca motivasyonum arttı, teknik eğitim gibi bir de katıldığım organizasyonlar, workshoplar.
İkinci bir kariyerin olur yani diyorum...

Tabi bütün bunlar oldu. Sen istiyorsan senin de olsun. Yazıyı yazarken bir müzik kanalı açık ve Cem Özkan unplugged var, denk gelen şarkı manidar. O nedenle;

Yazının fon müziği:


Çok da şey yapmamak lazım, hayat güzel, her şey bir siber fırtınaya bakar sonra yine günlüklere kalırsın.


Eğitim sistemine tepki olarak doğmuş Kahramanınız,

Coco dame de sion

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder