İzlekler için Sosyal Medya

ınspector clouseau

8 Aralık 2013 Pazar

Senin Elf Ağzın neler diyor, Coco?


Bugün de aramadın aybolmuyor mu?


Sanırım yavaştan tartışıyorduk, genelde ben saçmalıyordum, o sessiz kalıyordu pek yansıtmıyordu bana, daha sonra toparlayıp devam ediyorduk ama ben farkına varmıyordum zaten.
Derken bir gün yok oldu, her sabah mülakatlara başlamadan konuşurduk mutlaka, bugün kaç görüşmem var, hımm bayağı fazlaymış, bugün bunu giydim, lacivert dana yakışmış, evet killing them softly izlemesem mülakat öncesi sanki daha iyi olurmuş falan... Tam 3 gün boyunca ses çıkmadı ondan, merak ediyordum bir yandan, bir yandan da yiğitliğe bok sürdürmemek için ben bişey yapmadım ki diyordum kendime. Sonra merhaba diyordu, gün daha da güzelleşiyordu. Kayboldun sandım diyordum, mümkün olan en zarif şekilde kaybolmadığını açıklıyordu. Bir keresinde her sabah günaydın diyebilemeyeceğini söyledi, bazen ters tarafından uyanıyordu. Bir keresinde günaydınlarımı geri istiyorum dedim, evet önce o günaydın demeliydi, önce o seni seviyorum demeliydi, çünkü toplumumuz bunu gerektiriyordu, ayrıca ben bir prensestim.
Florence Littauer'un bir kitabını okuyordum, kişilik tipleri vs. üzerine merak etti testleri ona da yaptık, sonra sonuçları paylaştım, hoşuna gitmedi, ikcı sevgilisi olanlar bence kendilerine böyle şeyler yaptırmasın. Bir gün çorba yüzünden kriz çıkardık hem de mercimek çorbası, ikimizde çok seviyorduk. Bu nedenle değilse de buna benzer bir nedenden dolayı sanırım ilk kavgamızı ettik, en minnoş zamanlardı. Tabii bunun üzerine 896. kez the lake house'u izledim ve alex'in elinde kesekağıdı ile eve girerken mektupta kate'e "sanırım bu ilk kavgamız" dediği sahneyi buldum önce(dk.57)

Kate: Biri bu sabah kahvaltıda palyaço yemiş...
Alex: Harika bu ilk kavgamız, hakkında şarkı yazıp gidip San Francisco' da söyleyebilirsin...diyor

Sanırım ikimizde kafamızda birbirimizle tartışıp duruyorduk. 
Sakinliği bana iyi geliyordu, ilginç bir şekilde huzurluydum, bir iki pürüz vardı hayatımızda onları da gidersek sanki her şey şahane olacak gibiydi. Gülüyordum, gözlerimin içi gülüyordu...
Ağırdan alma konusunda bir dünya markasıydım, sabırlıydı.
Bir gün saçma bir Temmuz günü bir çok şey terse döndü.

Kullandığımız dil oldukça steril, ne demek bu? falan diyorduk, balık iğrenç diyordum, hiç yakışmıyor sana böyle konuşmak diyordu, hiç hoş değil. 

Çok sevilmeyi istiyordum, ayrıca sevilmekten korkuyordum da, çünkü daha önceleri çok sevilmiştim ama sonu iyi olmamıştı.


Mesafeler bok yesin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder