İzlekler için Sosyal Medya

ınspector clouseau

10 Mayıs 2021 Pazartesi

Bu Ne Saçma Bir Hayat

Ölmüşüm de üzerime toprak atılmış, sonra da solucanlar tarafından yenmiş ve azot döngüsüne girmiş gibi bir yıl. 

İnanılmaz saçma bir yoğunlukta geçiyor günlerim. 

Uyanış, kedileri selamlama, bahçede ve sokaktakilere mama verme, yaraları var mı kontrol etme, hamile olanları kontrol etme,  ilk yürüyüş turu, çiçeklerle ilgilenme, gülleri ilaçlama, Lionel'ın kapıya doğru gitmesi ve eve giriş. 

Luna'nın günlük bakımı ve sevilmesi, kahvaltı ve bilgisayar açılışı. 07:03

Gün artık başlayabilir, işten çıkartmaların kısıtlanıp, herkesin ama heeeerkesin evde kalıp çalışmaya çalıştığı, akıl sağlığının yerinde durmadığı, her gün bir ölüm haberi aldığımız saçma sapan bir döngü. 

İş arayanlar, stresle başa çıkmaya çalışanlar, hedeflerini gerçekleştiremeyenler, geri bildirim toplantıları yapıp isyan edenler ve ödül alanların benimle buluştuğu, üst yönetimcilerin toplantılarda hala ve hala biz bir aileyiz klişesini kullanıp ekiplerini darmaduman ettiği klişeleri dinliyorum. 

Peki ne olacak?

Çok şey. Kendiniz kabul etmeyip direnirseniz çok yorulacaksınız, kabul edip yola devam etmek isterseniz daha zor şeylerle de karşılaşacaksınız, gereken terapiye başlarsanız iyi bir adım olacak, istediğiniz şirkete girmek için üzgünüm iş kovalayacaksınız, fırsat yaratacaksınız, çaba göstereceksiniz. Değişeceksiniz. 

Hayatı kucaklamak o kadar da zor değil gibi. Şükür moment egzersizleri kimilerinde işe yarıyor, ben günü doldurmak için ekstra bir şeyler yapıyorum, yetmiyor yeni bir iş fırsatı çıkıyor, 3 pozisyon için hayır diyorum, o arada bir şeyler yazıyorum, çok az makyaj yapıyorum, hiç topuklu ayakkabı giyiyorum, alerjik deterjan kullanıyorum, sabah yürüyüşlerine devam ediyorum, 147 adet sebzeyi suluyorum, pazıların tohuma kalkmasını ve çileklerin kızarmasını izliyorum, günde 11K adım atıyorum. Her gün maske takıp her gün söyleniyorum, huzur evinde yaşıyor gibiyim, sokağa çıkıyorum soldaki yaşlılara selam veriyorum, sağdaki sataşıyor ona da selam veriyorum, karşıdaki pencereden sohbete başlıyor, haydi bu yaşlıyı da üzmeyeyim diyorum. Mezopotamyalı Dede(82 yaşında incir ağacına dalan) her gördüğünde bu kediler evcil mi? diye soruyor/günde yaklaşık 28 kere, kafa gidik önkabulü ile her seferinde başka bir cevap veriyorum. 

Okumalar devam, yazmalara da devam ediyorum, online dünya çok yorucu, toplantılardan çıkışta leblebi tozu gibi hissediyorum. The Real Housewives of Beverly Hills izlimliyorum aşırı kafa boşaltıcı, Tony Stark öldüğü için hala yas tutuyorum ve Marvel filmleri için heyecan duymuyorum. 

Hapşırıyorum. Evet. 

Şimdilik böyle bazı detayları henüz veremiyorum ama haberler iyi, Coconuz Başgan olacak. 



27 Şubat 2021 Cumartesi

Marco de Medina

Dünya üzerindeki en şahane kedi. 



17 Temmuz 2020'de hayatıma giriş yaptı, eski evin duvarına dayalı tahta kutuların üzerinde uyuyor ya da kendini temizliyor halde görüyordum onu. Lionel'den bir süre sonra geldi, Lionel ne kadar yakın, dokungaçsa Marco bir o kadar mesafeli, kendi alanını seven, tamamen kendine özgü bir yaratıktı.

Önce sütlerden başladı, onun için ayrı mama, su kapları koydum bahçeye 2 metreden fazla yaklaşmazdı, 2 hafta sonra mesafe kapandı ve beni görünce sırt üstü yatıp göbeğini açtı. Kimilerine göre bu davranış güven göstergesiydi. 

Miyavlamayı pek sevmez, hamakta sallanmaya bayılır, Lionel'ın alfalıklarından sıkılırdı. 

Geriye dönüp 8 ayı değerlendirdiğimde göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş diyorum. 

Bahçeden diğer diyara göçen her kedi vücudumda farklı tepkilere neden oluyor, Şimon, Leonidas, Loki, Siobhan... Marco'nunki boğazımda kocaman bir düğüm oldu, yutkunma zorluğu yaşatıyor ve de ses kısıklığı. 

Duvardan atlayıp bahçe kapısına doğru koşmasını özleyeceğim, balkonun altında mırıldamasını, mamasına patisini koymasını, yerde yuvarlanmasını, Luna'yı temizlemesini, Lionel ile didişmesin, kimseye pas vermemesini ve bana düşkünlüğünü, sabaha karşı 4'te bahçede gezinmesini, zil sesine jet hızı ile cevap vermesini, poz vermesini belki, koltuğu bir taht gibi kullanmasını, yaşamasını...

Bir enfeksiyon nedeni ile kaybettik onu, saklanıp ortadan kaybolmasa, saçama sapan yerlerde gezmese, sokak kedisi gibi davranmasa belki de... diye ah ah edip vah vahlamasak ne olur bilemiyorum.

Özlüyorum. 

Yorgunum.