İzlekler için Sosyal Medya

ınspector clouseau

29 Mayıs 2014 Perşembe

Harikulade işyeri isimleri


Çocuklar, export-import işine girdim, FAS/CIF/FOB/CFR falan


28 Mayıs 2014 Çarşamba

Şahane ilanlar

Paradoksal Türkler 


Gelecekteki Sevgiliye Mektup

Kredibilite-Konsantre kötülük

İki gözüm kadar eminim sen yoksun.

Yaşanan bu trajedinin ruhumuzda açacağı derin bir yara olacağını biliyordum.
Muhtemelen yıllar sonra, o olay sonumuz oldu diyecektim, çok kıymetli bir dosttu ve çoğu zaman beni anlamadı.
Bana düşen, usûl gereği adım atmaktı, aynı zamanda bu adımı atmayınca sonsuza kadar uzaklaşacağımızın da farkındaydım.
Bendeki yeri bambaşkaymış lakin bu hikaye çok uzamıştı, 1,5 yıllık başarısız bir yatırım projesi gibi değerlendirilebilir-uzun vadede başarısız değil kısa vadede. Bir yere götürmeyecek. Izy'nin dediği çıkmıştı, Liya umudunu kaybetmeyip beni boşuna gaza getirmişti ve Atlas sen kocaman bir çılgınsın, Şanelman ise çok tepkiliydi, Daisy ve Tarçın net bir tavır bekledi benden. News: artık zayıf bir noktam yok.




Aramak ile aramamak, mesaj atmak ya da yazmamak arasında gidip geldim. Yazmadım ona 1 kez bile... Günler ve geceler boyunca yazmadım.
Hem zaten bazı şeyleri yapamadığım için beni suçlayamazsın demişti, sevmiyorum seni süt oğlan yaptı bana, ilgi gösteremem. Buna rağmen konuşmaya devam ediyordu, hem sevmiyordu hem konuşuyordu anlayamıyordum.
O adımı atmadım,
Herkes olduğu yeri bilecek(merhaba kezban), o adımı atarken basamakta birinin elimi tutuyor olması gerekti, so ben hiç bir el göremedim.

Bulduğu çözüm harika oldu, karşı hamle yaptım, tarzım olmayan bir şey, görmeyince konuşmazsın, basit ve etkili, daha başka nasıl tutmalıyım kendimi... Her şeyi sildim, No nothing, telefonu bile yok artık. Senin bulduğun çözüme sokayım.




Sonra aklıma her kızdığında saçma bir şekilde gittiği geldi, sinirlenince kaçıp gitmek benim de en sevdiğim ata sporudur.
Sana o kapıdan bir kez çıkarsın dedim, bravo, sen iki kez çıkmayı başardın.
Sonra dedim ki kendi kendime "benim izin verdiğim sürece benimle iletişim kurabilir insanlar, benim izin verdiğim kadarını bilebilir".
Bu hikayenin kahramanı benim.
Arka bahçe denen sonsuzlukta kimler gömülü değil ki.
Adam sevgilim değil hayatımda kapladığı yere bak.

Hiçbir haber alınamayınca daha kolay silinir hafızadan, Lerzan mutlu Sen mutlu.
O gece rüyamda yine deniz gördüm, deniz iyidir deniz candır. Btw, tekrar rüya görmeye başladım, kitap okumaya, film izlemeye, boş vaktim çoktu .

So, uzun bir aradan sonra merhaba, şimdi size pilot insanları ile olan maceralarımı anlatacağım.

Hey, bugün de aramadın, aybolmuyor mu?




26 Mayıs 2014 Pazartesi

Kendimi Bulmaya Gittim Gelicem(ceğim)..

Kalbim seni ignore etti

Kaçtım yine, Kapadokya civarlarındayım.

Profesör'ün yanındayım (şöyle hayal edin sihirli oyuncakçı rolündeki Dustin Hoffman), daha doğrusu o benim yanımda, haftasonu kullanmadığım izinlerimi birleştirdim, o da konferans mı ne yapacakmış bu civarlarda, Dedeman'da buluşuyoruz, günlerden Çarşamba çarşafa dolanıyor yani, çaydan nefret ettiğimi bildiğinden ama bana sürekli böğürtlen çayı içirdiğinden, büyüyünce vazgeçti, bir kahve söyledi.

Aslında "1 Mayıs için 4 günlük küçük bir tatil yaparım diyordum" olmadı, İstanbul'da geçirdim, Abant'a falan gidemedim ya da yıllar sonra Assos'a, sonra 19 Mayıs'ı planlamıştım oradaki durumu anlatmama gerek yok, hepimiz şok yaşadık, kelimeler kifayetsiz, kifayetsiz muhteris...


Haberleri izlerken Sonny'nin kardeşini görüyorum, önce Sonny sanıyorum, aslında önce fotoğrafta görüyorum Soma'da tutuklanırken, o benim evde gelip kalan, Harry Potter okuyan çocuk büyümüş ve de... Neyse işte.

O günler zor, ekip olarak dağılmış haldeyiz, otele geliyorum hipnozlu gibi tv izliyorum, Uçum konuşuyor ders anlatırken de bu kadar kasvetliydi TV'de de en az o kadar kasvetli.
Ertesi gün dönüş var, uçakta 3 saatliğine falan unutuyorum, dedim ya sanki kabus gibi uyanacağız ve aslında böyle bir şey olmayacak, eve gidiyorum, anlamsızlık, üzülmek ve zırlamak dışında bir şey yapamamak...


Sabah Bursa'ya yolculuk, sanki hiçbir şeyin rengi eskisi gibi değil...
Bir sürü sıkıntı, bir sürü kapris, toplantılar, toplantılar, eve dönüş.



Şanelman geliyor akşam, biz küçüklüğümüzden bu yana gece araba yolculuğunu çok severiz, anlattım, kendisi benim için bir Jason Statham, "sen kullan" diyor "mmeh, istemiyorum, biraz hız yapalım" diyorum kullandığım ilaçlar sayesinde motor becerilerim biraz şey oldu. Normalde herkesin güvenliğine önem veren ben, ara ara biraz hız yapalım derim, emniyet kemerini takıyoruz ama, İstanbul Park'a doğru yola çıkıyoruz, synthy pop falan sever o, katlanamıyorum loop'ta depresif listemi paylaşıyorum, normal insanların(makul ve mantıklı-geride bir şeyleri olan) çıkmayacağı bir hızda gidiyoruz. Buna neden izin veriyorum dersen, araba civa gibi kayıyor otobanda because of him/Şanelman'in superyeteneği bu o çok iyi bir sürücü, ona güveniyorum/tabii ama çevresine güvenmiyorsunuz değil mi, 220 km hız sonrasında emniyet kemeri bir işe yaramıyor... Bu dünya üzerinde bunu yapmasına izin vereceğim tek kişi kendisi, sıkıntı olduğunda anlar, çok sorgulamaz, yağmurda pek denemeyiz, aslında yağmurda da deneriz, o da yavaştan "Noldu pamp?" sorularına başlar... Bir keresinde hiç konuşmadan gece 3 saat doğuya doğru gitmiştik nereye vardık söylemeyeyim, sonra dönelim artık dedim, sabah gün doğarken evdeydik...
Demek ki Almanya'da olsak şu Ruf'un 380'e çıkan :) arabalarından olsa mesela, tanrım!
Almanya için konuşursak, yani otobanları için,
  • Iklim şartlarına uygunluk çok önemli, ortalama asfalt kalınlığı 70 cm ABD'de yarısı kadar,
  • Yüksek standart söz konusu,
  • Güvenle yüksek hız yapılabilir,
  • Mega donanımlı otoban her köylünün hayali,
  • Güneş enerjisi ile çalışan sensörler var, bunun dışında bir de doğrudan bağlı güvenlik sistemi,
  • Alman mükemmeliyetinin bedeli yıllık 460 milyon Euro, so hızın bir bedeli var,
Otoban: Nirvana'ya giden yol-hız yapmayın lan

Hıza hızla karşılık veriyor Alman polisi ve BMW, W, Audi, Porsche gibi markaların üzgünüm ama diğer arabalara üstünlüğü vardır sayın abiler, görünmeyen ama bilinen hiyerarşi autobahn da onları görünce rütbe gereği yol vereceksin,
792 serisi bir uçağın ortalama 290 km kalkış hızı var mesela(küsüratlı sayı vereyim de salladığım belli olmasın aranızda aviation sektöründen biri varsa buyrunuz çekinmeyiniz yorum yapınız) hımm bu yüzden uçmayı seviyor olabilirim aslında sırf kalkış için seviyorum desem bak yine kalkış dedim aklınız uçtu, eyes on screen people, bu aslında başka bir yazının konusuydu atlas jet ve berbat reklamı...çirkin erkek yoktur bamya pipi vardır temalı, hofffff tamam sustum.
Çirkin erkek yoktur az vodka vardır? Az epilasyon vardır? Rus kızları vardır??Zevksiz anne vardır, düşük IQ vardır, bakımsızlık vardır...
Çirkin erkek yoktur esmer İtalyan apaçileri vardır, mmmh 

(Bkz: insanları tipi ile değil pipi ile yargılamak)

Fak arama sözcükleri coşacak yine...
Ok, o ara sözlük arkadaşlarımla da buluştum, İzmir-boyos-Çiğdem gereksizliğini konuştuk ondan böyle.

Ürgüp çukurundaki otele geldim, sığınmam gerekiyor. Obama'nın 2. kez başkan seçildiği sabah, 6'da canlı yayını izliyordum jakuzide, değişik bir sabahtı. Sonra köpeği alıp gezmiştim, fotoğraf falan çekmiştim, Kapadokya'da bir umursamaz... 
Yineliyorum evlenmeden önce de herkesten kaçıp buraya geleceğim bu çok net, gece fasıla gidip humus yiyeceğim ve ev yapımı şarap içeceğim. Gökyüzü çok yıldızlıdır burada biliyor musunuz? Kesin biliyorsunuzdur, milkyway'i bir de burada izleyin.




Gotham'ın suyuna zehir karıştı, toptan delirdi ahali. Saçma sapan şeyler oluyor, toplu olarak zıvanadan çıkmış haldeyiz, bireysel olarak da iyi değiliz.

Kahvem geldi.
-Ne oldu? diye sordu Profesör.
-Yine bok ettim, dedim.
Profesör mezuniyet töreni sırasında yaptığım konuşmayı çok beğenmişti, aslında fikri de önemliydi benim için, gerçi beğeneceğini de biliyordum. Şımarmamam için bazen takdir edeceği varsa da etmezdi ama benden kaçmıyordu, o nedenle bazen onu bilinçli olarak kızdırırdım. Sonra herkesin içinde "O, bizim gözbebeğimiz" demişti de her türlü piçliği yapan ben kulaklarıma kadar kızarmıştım. U know i'm a rockstar bir insandım ve biz ayrı dünyaların çocuklarıydık.

-Ne oldu?

Özet geçtim, onunla konuşurken oldukça rahattım, aslında kımpılitliy açık olarak konuştuğum sayılı insanlardan biriydi, genç beynimi mıncıklamak için ne sorması gerektiğini bilirdi zaten onun tarzını sevdiğimden 8 tane ders almıştım ondan lisans boyunca. Yine akademik kariyer teklifinde bulundu, olmayacağını bildiği halde. Yeni dönem akımlardan ve plaza hayatından konuştuk, matmazel derdi bana hala öyle sesleniyor, geçen gün patron dedi hö? aslında yıllar sonra bu tür bir iletişim mutlu ediyor. "Konferansa katıl, hatta bir iki gıcık soru sor" diyor, kabul ediyorum. Hayat zaten anlamsız, diğerlerinin hayatlarını renklendireyim de anlatacak bir hikayeleri olsun.
Sabah balon turuna katıldım, bilmezsiniz kışın da şahanedir mutlak sessizlikte süzülür balon, masalsı bir sahnede...Güneş doğar...

Peyami Safa'dan alıntı yaptı: "ümitsiz bir aşkın panzehiri ise nefrettir".
-Bunun konumuz ile ne alakası var Profesör? 

Sonny'den bile nefret etmeyen ben, daha neler..

Ruh hali: Adenozin trifosfat dışında değişen bir şey yok
Günün sorusu: Naber? Gerçek bir sosyalist gibi slogan attın mı bugün?


Bugün İK için ne yaptın? diye sorma, varlığım yeter.

Coco



Sanki Picasso!


Ne kadar sincapsınız?

Ne kadar sanatçısınız? Ne kadar şair? Ne kadar yazar? Ne kadar oyuncu? Ne kadar sopranosunuz? Ne kadar çapkınsınız, doğru hiç çapkın değilsiniz.

Evet rollerden girerek buraya gelmeyi planlıyordum.

Vakti zamanında çalıştığım koç, bana bir test uygulamıştı online, sonucunda da en altta yani raporun en altında kendini değerleme kısmında kendime çok haksızlık ettiğim ortaya çıkmıştı, tabii bunun üzerine çalıştım ben de.

Bundan 3 önceki işimde Japon bir arkadaşım vardı, kendisini tepsi boyama kursuna verdi, kocası ile de arası kötü, la pompa el pompei konularında da şeyler, çocuk mocuk yok, işte bizimki her gün yeni bir tepsi, takı kutusu, peçetelik boyayıp geliyor, her sabah bugün ne boyadı sorunsalı var, uykulu halde dinliyorum. 

Günlerden bir gün, şuursuz şekilde "kızım" dedi bana, ben burada boya yapıyorum, "işte o konuda haklısın kardeş" dedim sen dandik 3 tüp akrilikle peçeteden dekupaj ile boya yapıyorsun, ben elime o tepsiyi aldığım zaman oryantalist bir tablo çizebilirim ve boyayabilirim, ben sanat yapıyorum, aramızdaki fark bu. 

Pull the trigger, kullandığı aptal bir sözcük beni delirtmeye yetmişti. 
Hiçbir şey mükemmel olmak zorunda falan değil kendimizi kandırmayalım, obsesif halleri maskemelemek adına ben detaycıyım demeye gerek yok, insanlar mükemmel değildir, şehirler değildir merhaba sedanter yaşam. Biraz keyif almaya bakarım, biraz göğe bakarım, biraz da boğaza bakarım ohhh mis.

Tavana resim çizebilirdim, soyut resim yapabilirdim, akrilikle ya da yağlı boya ile çalışabilirdim, ezbere O'nun yüzünü çizebilirdim sonra da yırtıp atabilirdim, özellikle portre çalışmam ben, camı boyayabilir, Kapadokya'dan aldığım amfora'nın üzerine eti'lerden kalma figürleri sabırlı bir şekilde çizebilirdim özel kalemi ile. Evimi boyayabilirdim ki yaptım, balkonuma çiçekler çizebilirdim çizdim, vitray bile yapabilirdim, ham seramik tabaklar alıp sırlayabilirdim. Heykel yapabiliyordum ama tırnaklarımın arasına çamur ve kil giriyor diye devam etmedim, gitar çalıyordum elimdeki kisti bahane ettim ve sol elimin tırnaklarını kesmek fazla geldi, bırak işlerini başkaları övsün falan derken benim ayar kaçtı.  Bittabi herkes resim yapabilir, şarkı söyleyebilir, kayabilir i mean kayabilir :) yatay düzlemde, ow yea yıldızlar da kayar minnoşlar.

Hayatınız boyunca tek bir iş yapmak zorunda değilsiniz, aynı rolde sıkışıp kalmak zorunda değilsiniz, işsiz kaldığı dönemde hobilerinden para kazanan insanlar tanıyorum, bi' arkadaşımın başına gelmiş...


6 karma sergiye katılıp, önünüzdeki 5 yıl içinde de kişisel serginizi açmayı planlayabilirsiniz, kimbilir belki bir gün tablolarınızı almak için sıraya girerler ya da arkadaşlarınıza hediye edersiniz.
Kurumsal hayatı bırakıp sahil kasabasında dandik bir kafe açabilirsiniz, kitapçı açabilirsiniz, kasap olabilirsiniz, sizi ne mutlu ediyor ise onu yapın. Ibıhça öğrenin mesela. Yeter ki yanınızda sürekli yaşam sevincinizi emen enerji süngerleri olmasın, sizi tüketen, pesimistin önde gideni tiplerden kurtulun ya da onları görmezden gelin, yokmuş gibi yapın, aslında hiç olmadılar, şakaklarıma kar mı yağmış? bir sinek mi vızıldıyor?

Gerekirse baştan alın, en baştan başlayın, istediğiniz bölümü okuyun, pasta yapım kursuna gidin, şarkıcılıktan yoga eğitmenliğine geçin, kimin sizi yargılamaya hakkı var?
Yalnızca, kurumsal hayata geri dönmeye çalışırken görüşeceğiniz ikacıya tatmin edici bir açıklama yapın, mesela param bitti, babam evden kovdu, karım dehledi gibi...

Kimim ki ben, sana rüyalar taşıyan?
Gökkubbe alçak,
Hırka dar, 
Tecrübem eksik,
Söyle!
Kimim ben?

Şaka ya, ben resim falan yapamıyorum. Anca bu :(



Offf tamam, bazılarından yetenekliyim, i'm gifted, special one, 10 parmağımda 13 marifet sadece kendimi gerçekleştirmek adına çalışıyorum yoksa ruhum hep güzel sanatlar

Zamandan ve ışıktan azade kalmış kahramanınız,

Coco

Harikulade işyeri isimleri


Ver subliminali canım, her yer hormon a lot of hormon



25 Mayıs 2014 Pazar

Bir obsessive compulsive bölümünün daha sonuna geldik




İmla, cv'de önemli diyoruz ya hani annen baban seni beslemiş büyütmüş, bu yaşa gelmişsin, şu okulları bitirmişsin, icq, msn, chat, SMS, sözlük falan sonrasında bozmamış olmanı temenni ediyoruz. Sonuçta iş hayatı, yazışmalar falan. Önemli konular, bizler işleri ile evli olan kişileriz, yarın bir gün istifa ederken apostrof falan kullanmak gerekir. Mazallah kardeş, ibretlik şeyler bunlar.

Ama size daha kötüsünü söylüyorum, sevgilinin dahi anlamındaki de'yi bitişik yazması, Allah onların evlerine ateşler salsın.

Kusura bakma hacı ben seni her halinle sevemem, Serdar Ortaç dinleyemem...
Sen daha bir -mı, -mi, -mu ayrı yazamaz, bunun sorumluluğunu alamazken ben elimi sana nasıl veririm?

Sen "herkez" yazan biri adına üzülmek nedir bilir misin?
Sen aşk nedir, bilmez misin? Sen aşk nedir sevgilim bilmez misin? Zeki Müren'den geliyor sizler için bittabi.

Şükürler olsun yanımda hep düzgün tipler oldu, üzgün tipler oldu, No azgın tipler olmadı.
Gaçhayım,

C







Kış Uykusu/ Winter Sleep

Kimi utandırır kimi gururlandırır aslında sözün özü.
Milyonlarca kez teşekkürler Nuri Bilge Ceylan!

Bugünlerde 24 saat içerisinde bir çok duyguyu yaşayıp sakin kalmaya çalışıyoruz. En acı olanı her sene NTV de falan böyle canlı falan izlerken ödül törenini bu yıl 3 maymun olan ana akım medya falan tv işte ne varsa miting dışında bir şey göstermiyor bizlere.

Halıya aşık olmaya başladığım dakikalarda öffff öyle değil be, ayık kafa ile çekilmiyor konuşmaları bir de kafam güzelken tv açık şebeklikler yapıyordum evde.

Allah'tan Twitter falan var da Yekta Kopan'dan an be an takip ettim Cannes da neler olduğunu. Fibresci'yi aldığında ayrı sevinmiştim, oyuncular/ekip  #soma yazılı kartlarla fotoğraf verdiğinde ayrı. Mevcut davar iktidardan sanata ve kültüre dair iyi işler çıkmasının mümkün olmadığından bari elimizdekilerin kıymetini falan bilsek... Sanatçı duyarlılığı, seviyeyi yükseltme durumları işte

.


Şu yumruğun güzelliğine şu zaferin anlamlılığına bakar mısınız?

Bir başkası adına üzülmediğimiz ve utanmadığımız günler görmek istiyorum artık, çok mu zor imkansız mı?

Kış ve Kapadokya ayrı bir güzellik, neyse daha fazla ciklemeden en beğendiğim replikler ile bitireyim bu yazıyı ve ne kadar mutlu olduğumu söyleyerek.

Haluk Bilginer sen ne harika insansın aynı zamanda, o nasıl bir ses, ayrıca dublaj türkçesinin hastası olduğumu da biliyorsunuz, hem dün aksanımın pürüzsüzlüğü hakkında bir övgü aldım mmmh, olm ne kadar minik şeylerden mutlu oluyorum:


"Karşımızdakini olduğu gibi görmeyip onu tanrılaştırmak sonra da sanki böyle bir tanrı olabilirmiş de olmuyor gibi ona kızmak. Bana biraz haksızlık etmiyor musun?"

Bir de şu var;

"bütün meselen ne senin biliyor musun? sen acı çekmemek için kendini kandırmayı tercih ediyorsun."



Harikulade işyeri isimleri


Daha önce paylaşmış olabilirim, hatırlamıyorum, ben ne yaptığımı biliyor muyum ki zaten hiç.

Ben de Rüyaların Yapıldığı Maddedenim


Merhaba, iyi günler.

Bakıyorum da yine helak olmamışız.


Naber? Anlayışsız, gerizekalı, öküz ve kaba bir denyo taklidi yapmaya devam mı? Nays.


Kapanış cümlesinin beyaz bir odada uyanarak başladığını hatırla. 
Merhaba, ben Coco...
Chorus: Merhaba Coco


İşim gücüm var benim, biraz yoğunluğum var, baş edilemeyecek gibi değil, kendimi geliştirmem gereken yönlerden birinin bu olduğunu daha önce söyledim. Aman bende bir konu beklemesin, deadline falan o baskıyı yaşamamak için, mail birikmesin falan diye stres yaratıyordum kendime.





Halbuki insanoğlu tutarsızdır. En baştan beri bunu anlatmıyor muyum? 
Tutarsısız minnoşlar, tutarsızsınız. 
Ya, ben değil miydim sonsuza kadar kaybettik birbirimizi falan deyip sonra konuşan, hatırlayan neredeyse baştan başlayacak olan, iş değiştirmeyeceğim iyi böyle yea bu sefil hayata devam derken iş değiştiren, herkesin içinde bir OÇ(evet öyle dedim) var ve sadece ne zaman devreye alacağı belli değil. Ben de yaptım tutarsızlık, kararsız kalıp ya da karar değiştirip, işte bunlar hep insan faktörü.


Yine de bir çok beyaz yakalıya göre çok şahane çalıştığımı biliyorsunuz, şöförler, uçan araçlar, bol seyahat, bol alkol, bol muhabbet, bol istihdam, bol kriz...

Her şey iyi hoştu da bir sağlık kontrolü gerekti, terminal hastası olup olmadığımı bir kontrol ettirdim, değilmişim lakin o tepetaklak olup normale dönen hormonlarımda bir sorun varmış. 

Guys, aslında ben erkekmişim o_O




Olm, o yüzden sevgilim olmuyormuş, bu dallama, öküz, denyo halimin nedeni buymuş. Seni seviyorum dendiğinde biliyorum/evet/hıı çok/sağol falan demem hep ondanmış.

Mart gibiydi sanırım mülakatların arasında yeni bir outsource proje için toplantıya girdik, Grima Solucandil olarak adlandırdığım şapşal, Coco Bey'de bizimle aynı fikirde dedi. Hasssssss..tir hahahaha Coco Bey mi? Owwwww yooooo, bu baltaların arasında kala kala bro olmuştum, dude olmuştum, bu salaklar onlarla rakı içiyorum falan diye beni iyice şey kafalı Japon askeri sanıyordu zaar. Olm, ben bir super hero'yum U know? How lucky r U ?

Böyle şeylere takılmam ama Grima beni oldukça zorlayan bir profildi, yanlış anlaşılmasın, kendisi tam bir göttü ve algıda düşük, duygusal zeka bakımından eksik, sinsi, ikili oynayan, aptallık bir tuğla olsa(tekrarlıyorum ama) kendisi Çin seddi olmadı bir piramid olacak kapasitede kıllı bir ayıydı. Gördüğünüz gibi sadece sabrımı zorluyordu. O nedenle kafamı  kaldırdım, o arada ajandaya gelişi güzel şeyler çiziyordum(bu arada bir parantez açayım da gidin grafoloji falan inceleyin, sağa italik isim ya da saçma sözcükler yazarım, diyez işareti ve oklar, ağırlıklı kareler çizerim, küpler, bazen kafam iyiyse güneş ve kaplumbağa, toplantı uzunsa transilvanya'da gece manzarasına ve şatolara kadar gider, konsantrasyonumu bu şekilde kaybetmiyorum, ayrıca çok güzel bir adım ve şahane bir imzam var) göz göze geldik, "Coco Bey, işte bu gerçekten komik" dedim.
Grima mahçuptu, uzatmadım gözler ile anlatmak negzel.

Neyse, artık bir Bey olduğuma göre ona uygun davranmalıydım, bir kere ben bir öküz olmamalıydım, içimdeki öküze oha demeliydim, jestler yapmalı, iltifat falan etmeliydim, uzun saçı hatırlayın mülakat öncesi masama Gül bırakmıştı, işte bunlar hep erkeklikten, vakti zamanında bir bey tanıdım, kendisi çok şahane iltifat ederdi onu örnek alabilirdim, evet. Kapı açmalar, bu renk sana çok yakışmışlar falan, üşümüşsündür ceketimi almak ister misinler, alkol almadan canım, seni özledim diyebilmeler, dark chocolate yanında şekerli Türk kahvesi sipariş etmeler bana sormadan, sen seversin deyip sevdiğim grubun Cd'sini hediye almalar, sen de çok mızmızsın dememeler, çiçek göndermeler, elimi öpmeler,  hep bir anlayışlılık hali ve sinirlensem bile kendini tutma ve hakim olma durumu, ne olursa olsun hatun kişiler/kız kısmı/bayanlar/kadınlar/leydiler-leydilerimiz onlara her zaman şık davranılması gerekir. Çok kızarsak buz sokabiliriz, evet çünkü erkeklik bunu gerektirir, çok kızdıysak, şu an sana çok kızdım canım, sakinleşince konuşalım falan demek gerek. Telefonu surata kapatmak olmaz, messengerı surata kapatmak vb(uzatmayayım da saçma yerlere gitmesin). Allam işalla kamyoncu gibi sahiplik eki falan kullanmam.



Örnek veriyorum:"Andre'm naber?" kıro kıro...
arabanın arkasına "meraba, ben evren, ne kiralık ne devren" falan yazmam, ay kaşınır mıyım, böyle tombala çeker gibi, ay kızım falan der miyim yavşak gibi ya da hoşlandığım kıza tekme atar mıyım, tanrım sen aklımı koru.

Coco: such a child, such a gentleman, such a sığır

Olm, erkek olsam var ya...diye cümleler kurardım ama erkekliğe adım attığım şu ilk dakikalarda... Ha ha! ya Yanak Çocuk'a bir yandan bu sorunumu anlatırken "tebaayı da bilgilendirmen gerek" dedi o yüzden yazıyorum, yoksa size ne benim östrojen seviyemden. 



Doktor sonuçları açıklarken çok ciddi bir surat ifadesi takındı, sıçtık dedim içimden kesin b.k gibi bir hastalığım var(farkındaysan doktora her geldiğimde bu saçma sırayı izliyoruz)kesin kene falan ısırdı böyle dandik bir nedenle öleceğim, tanrım bana reva mı bu, autobahn da 240 ile giderken değil de böyle saçma sapan böbrek üstü bezinde meydana gelen dandik bir hasar yüzünden mi öleceğim, hapşururken mi... Neyse ben kafamda yazarken bunları o 3 sn.'de şükür konuştu, şeker normal, troid normal, ldl bilmem ne... Eeeee, sonuç, "önümüzdeki 6 ay boyunca çocuk yapmaman" gerekiyor dedi.


Çocuk mu?

???? Hahahaha şaka bu değil mi, olm nasıl yapabilirim çocuk, hayatımda biri bile yokken, olsa zaten adımı Hz. Coco yaparım Merry'e gönderme olarak, buna kediler bile poposu ile güler.

-Ya doktor istirham ediyorum meslektaşlarınızla hep böyle cici şakalar yapıyorsunuz, tamam siz isteyin 1 yıl yapmam dedim.

Zaten hayatımda major bir değişiklik olmuştu, artık gündemimde başka şeyler vardı ayrıca itlik ve hergeleliğe devam edecektim. Kimseyi önemsemeyip kimseye değer vermeyeceğim,sevil de sevme, ağlama ağlat yapacaktım, me me me me me i'm so vip. So medikal destek ile devam, bol egzersiz, ıvır zıvır.
Yek yeaa. Ne erkek olujammmmm olm, o kadar topukluyu baban mı giyecek? O kadar kilo verdim, dolabı değiştirdim. Hem manikür-pedikür yaptırmam gerek. 




Onu kendi haline bırakın. Unutmayın, bir kadın her şey yolundaymış gibi yapabilir her zaman. Çene yukarı Darlin', burnumuz düşse yere eğilip almıyoruz.

Coco 

24 Mayıs 2014 Cumartesi

İşyeri falan



Evet bence her şirkete lazım birincisi doğum yapmış çalışanlarınız için, süt-inek eğrisini hatırlayın, emzirme odası dediğimiz şey aslında bu.

Bir diğer nedene geçiyorum la pompei yani libidosu yüksek çalışanlar için, arşivde/toplantı odasında basılmasınlar diye belki de rahatça çocuk yapsınlar diye.


Bu da alakasız bir eleme aracı, siz bilirsiniz tabii 






Yalan söylerken dikkat edilmesi gerekenler



  1. Kendi hafızanızı dikkate alın
  2. Karşınızdakinin hafızasını dikkate alın/karşınızdakinin dimağı çok güçlü olabilir
  3. Kurgunuz iyi olsun
  4. Bir yılan kadar kıvrak olun/şarkınız binlerce dansöz var olsun
  5. Doğal gülümseme yapay gülümsemeden daha büyüktür, uzun sürer(milisaniye cinsinden) ve asimetri işin içine girer, mesela erkeklerin gülümsemesi ne kadar geniş ise o kadar az seks düşünürler, ne kadar seks o kadar dudak büzüşmesi, adeta bir çemçük ağızlılık neyse beyler sezon açılmış siz düşünün... Guys, pişmiş kelle gibi sırıtmaya devam.



  • Salağa yatma da ayrı bir beceridir mesela, takdir edilmeli

Bunun dışında hormonlar falan da devreye giriyor lakin bir profesyonelin günde minimum 1.58 yalan söylediğini unutma bahaneden bahsetmiyorum...

Bir dahaki sefere birini salak yerine koyup yalan söylediğinizde daha iyi çalışın! 

Bön sono hööç yolon söylömödöm.

Hiçbir şeyiniz,

Coco

Dünyayı yerinden sarsmaya hazır mısın?

Rock'n roll bebek/Mart 14' İstanbul yakınları





Yine self motivation halleri. En büyük derdin kendin, en büyük rakibin kendin, ehlileştirmeye çalıştığın egon ve galip gelmesini istediğin beynin olduğunda, kalbini susturman gerekir. Fortress of solitude mode on, geçtiğimiz günlerde kendime iyi salladım, öyle böyle değil, arada sırada olan biteni ters çevirmek gibi bir huyum vardır, Frederick'i hatırlarsın kaplumbağam onu da ters çevirirdim, gerektiğinde hayatımdaki insanlara da aynısını yapıyorum fazla saçmalarsam kendime de. Hadi ben gerizekalıyım 6 aydır görmediğim...

Erken kalktım bugün hemen her gün olduğu gibi, evin içinde dolandım, kahvaltı yaptım, biraz kitap okudum, bahçeye indim çimenleri yoldum, pilates yaptım. Yazmam gereken bir yazıyı bitirdim, kafamı bunlara rağmen dağıtmam gerekiyordu, U know aslında bir şey unutmuş falan değilim sadece çok kızgındım. Amaaaan kısdıysan buz koy tedavisi.

Jo'yu(joe) görmem gerekiyordu, sevgili büyükannem ve jo ne zamandır onlara gitmediğim için gönül koyuyordu, bu da ne enteresan bir laftır, en sevdikleri torunlarıyım, sürekli seyahatte olmamdan, otelde yaşamamdan çok rahatsızlar, arabaya atladım, güç metalini açtım sonuna kadar evet, oldukça ordinary bir pazar, mantı yemek için ideal, hayatında biri yok mu sorularına hızlıca cevap verip geçiştirmek için muhteşem bir pazar(beni bozuk yapmışsınız kimse beni sevmiyor!!). Mantıyı yiyince kendime geliyorum tabi bir minnoşluk çöküyor "kabul edelim" diyorum "siz ölmeyeceksiniz sürekli bununla duygu sömürüsü yapmayın bana, sonsuza kadar birlikte yaşayacağız".

Jo, 8 yıl sonra 100 yaşına basacak, harika bir yaş alma durumu var kendisinde, tedavisi devam ediyor, kullandığı ilaçlar ne yazık ki kollarında döküntülere neden olmuş, günde 4 kez uyuyor birlikte kedileri seviyoruz, kazlara yem veriyoruz, bahçesinin bellenmesi gerek, alıyorum küreği dalıyorum bahçeye, içeriden hasır şapkalardan birini getiriyor U know onun da bir şapka koleksiyonu var, kendimi amele gibi hissediyorum, tshirtin kollarını sıvıyorum, güneşin altındayım country müzik stayla.

Yemek sonrası anneanne kahvesi içmek harikulade, yaşlandıkça aile büyükleri ile geçirilen her anın bir lütuf olduğunu düşünüp Tanrı'ya şükrediyorum, şanslıyım çok şanslıyım beni çok seven bir aileye sahibim.

Kahveyi içtikten sonra salıncağa gidiyorum yatıyorum, hırkamı giyip gece yıldızları izlediğim sallanan bu şey güneş altında mantı sonrası harikalar yaratıyor.




14 Mayıs 2014 Çarşamba

Moria



Kaybettiğimiz tüm cevherlerimiz için...
En zor işi yapanlar için...

Tanıdığım tüm madenciler adına...

Binlerce umut ile Doğanlar... Kalplerimizde yeriniz, hatırlayacağız, acı ile, düş ile, utanç ile...
Anılacaksınız...

#soma #işkazasıdeğilcinayet

13 Mayıs 2014 Salı

Lotr: Yüzüğü düşürmüşsünüz abi




Yahaaaa şunun üzerine 10 sayfa yazı yazarım ama şu an hava sıcak, işim bitti ve siesta taym, kafamın içinde nazgûller tepişiyor ahahahahahah tipe bak, ahahahahah

Frodoluk sana çok yakışmış, tip.

Tişikkirler bobiler.örg

12 Mayıs 2014 Pazartesi

İşe Alım'da kullanılan araçlar: test falan işte, yok ya hamilelik testi değil

Son dönemlerde sıkıldığım konulardan biri 

İKA ne yapıyooooo yeaaaaaaaaaa

Evet bunu duyuyorum ve bambaşka bir boyuta geçiyorum, bakıyorum karşımdakine, karşısında en rahat en kendim gibi davranabildiğim insan yaptığım işi sorguluyor, sırf uyuzluğuna başka bir şey değil. Sanki karşısında bir idiotta var, sanki sığ, boy ver dese 1.59 boyuyla boy veremeyecek, algı kapalı, gerizekalı taklidi yapan burnu havada bir evil hr girl var sanki, bak yine sinirlendim.

Bugün sizlere kullandığımız enstrümanlardan bahsedeceğim, 

Sanatçı yönüm çocukken de fark ediliyordu, yan flüt ile başlayamayan maceram, gitar, piyano, keman ve ıslıkla  devam etti... Yok ya bunu anlatmayacağım.

Bizler ik insanları, plaza Azrailleri yani(yooo hepimiz plazalarda çalışmıyoruz) pozisyona en uygun niteliklere sahip adayı bulmak için çeşitli araçlar kullanırız. Bunu da konu üzerinde çalışmış, böyle bilimsel falan işler çıkaran firmalardan servis olarak alırız. Öyle eski şirketteki doküman kopyalarını kafamıza göre değiştirip maliyet adına çapsız hareketlerde bulunanlar var ama burada ne yazık ki isim paylaşamayacağım ve de sırf onları anlatmak amacı ile yeni bir profil uyduramam, kimse kusura bakmasın. Evet evet bu blogdaki karakter oldukça kurgu bir karakter, kitapta olsa gülerdiniz, blog diye hiç gülmüyorsunuz...

Yeni mezunlar için hazırlanan testleri kullanırız, 
Yetenek testleri kullanırız, 
Mekanik testler kullanırız, 
El-kol koordinasyon testleri kullanırız,
Dil testi kullanırız(hayır öyle değil hınzır, aaa ne ayıp),
Sözel-Sayısal-Genel Yetenek-Genel Kültür testleri kullanırız,
İmla testleri kullanırız/ow yea kurumsal iletişim tarafı için başvurup -de/-da ayıramayan tipler görüyorum,



Teknik test kullanırız, 
Kişilik envanteri kullanırız...

Mavi yaka için ayrı, beyaz yaka için ayrı test kullanırız, turuncu yaka için bir testimiz yok, hatta beyaz yakalar için ayrı zorluk derecesi olan testler kullanabiliriz, mavi yaka için de kullanabiliriz, ya bizim test bütçemiz hayvan gibi hacı!
Online yapabiliriz, aday geldiğinde kağıt kalem kullandırabiliriz, üniversite amfisi kullanabiliriz, olmadı Plaza'nın konferans salonunu kullanırız, olmadı kübik ofisler kiralarız, olmadı tedarikçinin ofisinde yaptırırız, olmadı danışmanlık şirketinin içinde... Bize her yer Trabzon moruk.

Sonuç, bu testler sizin bir bölümden mezun olup bunun yanında bazı teknik şeyler bilip, detayları görüp, yorum yapabildiğinizi, zamanı yönetebildiğinizi falan gösterir işte.

Değerlendirme Merkezi uygulamasına falan da alırız sizi,

Rol oyunu,
Grup çalışması,
Stratejik planlama ve sunum yaptırırız, 
Üzerine ajandadaki işler falan ekleriz, 
Yanına da mülakat yaparız.


Geçmiş olsun, nurtopu gibi bir çalışanınız var ya da tebrikler! Terfi ettiniz. Firma ismi vereyim mi?
Hayır vermeyeceğim.


Ruh hali: senin istediğin gibi olmayacak... Benim istediğim gibi olmayacaksa senin istediğin gibi hiç olmayacak yalnız moruk, fyi.

Iliski durumu: sabah dağlar kızı Reyhan falan dinleyeceğim, bundan sonra hep itlik hergelelik falan, No more minnoş Coco.




Yetenek mi Fark Yaratmak mı?




Bittabi yetenekli bir adamdır rahmetli lakin işi bilmeyenler içindir. 

Yaptığı tabloların sanatsal olarak güçlü bir yanı yoktur, bazı elementler kullanılır, ortalama zeka ve ortalama beğeniye hitap eder.

Aslında asker kökenlidir, ordudan ayrılma sonrası bir boya firmasında işe başlar ya da onun gibi bir şey ve sonrasında boyalar ile Show yapmaya başlar, Türkiye'de bu kadar popüler olmasının nedenleri arasında bence dublajın rolü büyüktür(hatırlayın; Firdevs Yöreoğlu'nun sevgilisini oynayan beyaz saçlı amca-Burçin Oraloğlu). O'nun doğum gününde 4 Temmuz'da, sanırım lenf kanserinden hayatını kaybetmişti.

Mahalle arası esnaf lokantalarının ya da düşük bütçeli sanatseverlerin duvarını süsler, o tip resimler.

Renkler konusundaki bilgisi ya da anlatım şeklidir onu biraz farklı kılan, mutlu çalılar, gülen ağaçlar, afacan dereler, fısıldayan ırmaklar, hoppidi bulutlar, yalnız kulübeler çizer(di). Bir nesil, sayesinde  Van Dyck kahverengisi, Krimson kırmızısı, Titanyum beyazı,  Kadmiyum sarısı nedir öğrendi, yoksa kırmızı bildiğin kırmızı, kahverengi düz kahverengi, renk paleti nedir bebek.

WE JUST HAVE HAPPY ACCIDENTS

Bakış açısının güzelliğine gel, evet bebeğim hayatın boyunca hatalar yapacaksın, o nedenle bakış açını değiştir, kendine ufak mutlu değerler kat, kendine karşı acımasız olma, haksızlık etme, ne çok uç ne çok giriş...

THIS IS YOUR LITTLE UNIVERSE/EVERTHING IS POSSIBLE HERE

Buradan bakınca çok doğru, ne yapmak istiyorsan onu yap, balık ol, su ol, güçlü ol, hırslı ol, gerekirse salağa yat(şaka). 


Kusur benim imzamdır der kitabın kahramanlarından biri Suskunlar kitabında, bu kabul edilebilir bir şey.

Şöyle yetenekliyim böyle yetenekliyim değil konu ya da tevazudan ölelim başkaları yeteneklerimizi övsün de değil aslında, iş dünyası kurt sofrası bir yönüyle. Sen kendi becerilerini parlatamadığında bir başkası önüne geçebilir bu nedenle suçlama onları.
Bu yüzden lütfen güçlü olduğun yönlerini keşfet, diğerlerinden neyi daha iyi yapıyorsun? Zayıf yönlerin bırak zayıf kalsın, güçlü yönlerine yoğunlaş ve daha da güçlen.

Yeni bir şey üretemiyorsan sus rica ediyorum,
Yapay baloncuk alanlarından kurtul, plaza insanlarının umrunda değil birbirinin aynı yazılar,
İçerik kraldır yaz hatta content is king yaz ama rica ediyorum tekrar, lütfen yeni bir şeyler söyle, içi dolu bir şeyler olsun.

Minnoşluktan öldüğümüz nice günlere...

Coco


11 Mayıs 2014 Pazar

Klişe ama linkedin yapınca paylaşıyoruz

Eller Kadir Kıymet Bilmiyor Anne





Annem bir gün ayağına dumble düşürdü, biz de Laertes ile onu acile götürdük, tekerlekli sandalyede giderken şimdi düşse ne olur falan derken, rampa gibi bir şeye denk geldik, annemiz öne doğru fırladı, neredeyse düşüyordu. Ama biz refleksleri şahane çalışan iki zebani olarak kendisini havada yakaladık(şimdi apronda neden uçaksız uçmaya çalıştığımı biliyorsunuzdur). "Ne canavar çocuklarsınız" diye sitem ederken bir yandan diğer yandan dumble ayağına neden düşüğünün açıklamasını yapmaya çalışıyordu. 

"Alien da olsanız benim çocuklarımsınız" diye severdi bizi.
Üniversitede zehirlendim geceyi hastanede geçirdim, ertesi gün aradı "Coco, Noldu sana" diye yok bir şey dedim, yemedi, rüyamda gördüm sana bir şey oldu falan dedi, en sonunda anlattım, ya zehirlendim önemli değil falan,
Bir gün Laertes'in görmüş böyle rüyasında yılan mılan, bir lokasyon da belirtti, Laertes'in kafasını yardı adamın biri-silahın kabzası ile-o akşam hem de bahsettiği noktada, yeşil ışıkta karşıya geçerken bizimki,  adam arabayı üzerine sürmüş, meğer o gün tahliye olmuş falan, hastaneler, kan, dikiş...
Aman zaten deprem görürdü rüyasında kilise görürse yabancı medeniyetlerde cami falan görürse biz de olurdu o gün ya da gece...
Göğsünde kist oluştuğunda operasyona gidip, geldikten sonra hiçbir şey yokmuş gibi davranan oydu, bankanın asistan hizmeti dışında ev kazalarına karşı kendini sigortalatan, açıklamayı da "ama ben ölünce size xxxxxx tl kalacak" diyen neredeyse düşerek öle yazan da oydu.
Bir gün eve geldiğimde kendisini güneş gözlüğü ile yemek yaparken bulmuştum, "hayırdır Ray Charles?" dediğimde önce göstermek istememişti ama öğlenleyin bir operasyon daha geçirmişti, göz kapakları düşüklüğü nedeni ile sağlık sorununu giderdiğini söylemişti, 12'de muayeneye gidip 1'de operasyona girip 3'te eve gelmiş sonra da yemek yapmıştı.
En zor olanı, malign melanom olup olmadığını öğrenmek için yaptırdığımız testin sonucunu beklediğimiz zamandı.

Sonuç olarak annem sakar bir insandı.

Yes, bugün anneler günü, 


Annesi olmayanlar Barış Manço'nun üzmeyin sakın annenizi isimli şarkısını dinleyip ağlayabilir,
Siz hiç yatağın bir tarafını boşluk bırakıp yanında o varmış gibi uyudun mu? diye özlü söz paylaşabilir,
Yapmadığı şeyler, almadığı hediyeler, söylemediği sevgi sözleri, jestler falan için denyoca pişmanlık duyup vicdanını hafifletebilir, çiçek miçek alırsınız işte, çikolata gönderirsiniz, brunch falan yaparsınız. Her şeyi bir güne sığdırıp geri kalan 364 günde öküzlüğe devam edilebilir.

Geçen sene de söylediğim gibi, annesi olan küçük altın taksın annesine.

Bundan sonra Özcan Deniz dinleyeceğim, sokarım rafine müzik zevkime, insan müzik zevki yüzünden laf yer mi ya?

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Ve sonra döndüm dedim ki



Neden yazmadığımı biliyorsun
Bunu biliyorsun...
Sadece biz birbirimize iyi gelmiyoruz.



Ve kabullendi hemen, nasıl da hazırmış, ne meraklıymış...

İşini bilmeyen çavuşlar


Neden oryantasyon neden çalışanın el kitabı



Just an ordinary day



Yurdum insanı çok girişimci


Bu sabah mırga uğradım, ölülerin selamı var size


I hate hospitals


Just a ordinary hero kahvaltısı çünkü kan verdim



Her şey hazır, yola çıkma vakti Tony gidelim. Bugün Yunanistan sayılan biylikdizi ne gidiyoruz aşklarım.



Batıya doğru gidince acayip şeyler oluyor...


Cenazelerinizin gözyaşı nişanlarınızın halaybaşı kahramanınız,

Coco


9 Mayıs 2014 Cuma

Tertemiz mizah

Lisans öğrencisiyken arkadaşlarım yurtdışında amelelik yapıyorlardı, biliyorsunuz ben öğrenciyken yurtdışına çıkmadım.

Hem okuyup hem çalışanlara gelsin



6 Mayıs 2014 Salı

Look up

Sanırım uzun süredir izlediğim en anlamlı video. Sevgili Efe'ye( @sickvigilant) teşekkürler buradan fark etmemi sağladığı için.

Ne zamandır bilmiyorum, kapatmak için kaydır/ slide to unlock yazısını görmüyorum, uykum kaçtığında gece elimi sola atıyorum ya telefonuma ya da tablete çarpıyor, bir gözüm kapalı bakıyorum, ne var ne yok, uyurken neleri kaçırdım acaba?

Ben uyurken dünya çok mu döndü?

Ben uyurken dostlarım çok mu şaka yaptı, çok mu güldü, çok mu üzüldü, ben uyurken sevgilim diyen oldu mu, iyi gecelerimi aldım mı, sabah günaydınım erkenden geldi mi, üzerimi örttü mü, suyumu başucuma bıraktı mı? Ne kadar özlediğini söyledi mi?

Doğru, yüzyüze bir şeyler paylaşmak dururken teknoloji bağımlısı  manyaklar haline gelmemiz harika oldu, aptal aptal ekrana bakıp yazılanları kompılitliy yanlış anlamak dururken birlikte vakit geçirmek neden, kafada kurup çıkarımlar yapmak dururken, boyun fıtığı olmak dururken, sosyal medyanın kölesi olmak, goygoy yapmak dururken hayatı neden yaşıyorsun ki?




Huzurlarınızda

5 Mayıs 2014 Pazartesi

Bittabi Satürn'ün doğal uydusudur...

Pandora'nın kutusunda umut kalmıştı.

Belki de inanmak istiyorduk ama kahramanların savaşları hep zorlu geçerdi, sonunda bir kazananı olurdu elbet.


Prometheus bir titan Olympos'tan ateşi çaldı, insanlık için bir hırsız çünkü kalbimizi çaldı. Ve sonsuza kadar sürecek bir ceza verildi kendisine, her gece karaciğeri kendini yeniledi ve her yeni gün bir kuş onu yaraladı.


4 Mayıs 2014 Pazar

Yoda ben ayrılmak istiyorum



Bir B planının olması gerekliliğinden daha önce de söz etmiştim buralarda bir yerde. Evden cenaze çıkmış gibi üzüntü yaşamak istemiyorsan-araştırmalar onu gösteriyor ki işten atılma/çıkartılma/dehlenme/yeni yapılanma/küçülme(downsizing)/kıçına tekmenin basılması/arkadan Nanik yapılması/bileği şaklatıp büyük fika yapılması ölümden sonra 2. sırada depresyonda.  Bak gördün mü? araştırmalar falan dedim yazı hemen bilimsel oldu, keşke oran falan da paylaşsaydım o zaman harikatto olacaktı.

Yanlamasına yiyeceğini anladığında yapılacak 1-2 şey var, önceden bunun sinyallerini falan alıyor olman gerek, biliyorsun şirket bilgilerinin kopyalaması falan yasak, işin boka saracağını anladığında mesai saatlerini şirketin önüne getirdiğin noterle tasdik ettirebilirsin, ogs kayıtlarını falan kullanabilirsin, haftasonu çalıştırdıklarını ispat edebilirsin haftasonu telefona gelen taciz maillerinden, hepinizin başına gelir demiyorum lakin sözleşmeyi burnunuzun dibine soktuklarında öyle kefal gibi atlamayın.

Bahanenizin adı division kapanıyor olabilir, şu kısacık kariyerimde gördüm ki şirketler, sorun sende değil bende diyerek çatır çutur çalışanlarını çıkarabilir. Selin'in bir yazısı vardı her canlı bir gün kovulmayı tadacak(tabii bu kadar sert değil kovulsanız iyi olur gibi bir şeydi) inanın kovulmak size çok şey katıyor ilk ciddi iş deneyimimde başıma geldi, anlattım direktör cumhurbaşkanı gibi imzanız var Coco demişti, hey hey... Her şey o ibranameyi imzalayana kadar. 

Üzerinden yıllar geçtikten sonra 2 kez toplu işten çıkartma ve şirket kapatma olayına dahil oldum, bence bir ikacı için çok önemli bir deneyim. Up in the air mode on.
Neyse işine yarayacak her türlü doneyi kullan.


Sana yeni bir ücret paketi sunup grade düşürebilirler, tek yol araba diyebilirler, ev geçindiriyor, kira falan ödüyorsundur, çoluk çombalak vardır, anlayabilirim. Ya da işte kapı derler, işte bu da sapı. Bu noktada şunu düşün, tatlı tatlı mı ayrılmalıyım, savaşarak mı çarpışarak mı gitmeliyim? Sanırım risk almak daha iyi, yeni ücret paketine baktığında daha düşük bir rakamla karşılaştın, 35 olan garde 34 oldu diyelim, senin hizmetlerine ihtiyaç yok o bölüm de yok falan, hımmm biraz düşün, seni yeni sözleşmeyi imzalatıp ertesi gün gönderirlerse daha az tazminatla yallah diyecekler, hacı fışfış. 70.000 tl tazminat almak varken neden daha azı olsun? İşte negotiation taym, beni üzmeyin ben kutumdakini alıp gideyim deyin. Genelde şaşırırlar bu tavra, acaba yeni bir işe mi başlayacak yeni ufuklar mı.

Performansını da veriyoruz hem işsizlik maaşı da alacaksın gibi senin yanında tavırlar ah ne minnoş. Bilmez ki performans notun bir point verildi sana daha az ödeme yapılacak, yani hak ettiğin not da verilmiş olabilir genelleme yapmayayım.



O nedenle güzel kardeşim, işini sahiplen, detayları öğren, hemen atlama, hiçbir şey yapamıyorsan SGK dan telefon hakkını kullan, çağrı merkezinden yardımcı oluyorlar, ihbar-kıdem vs. konusunda, or avukatını da al git, şeqil yap mmmh ne zevkli oluyor bir bilseniz. Yoksa Almanların Polonyalıları gaz odasına göndermeleri gibi ya da odaya alıp kafalarına bir kurşun sıkıp indirmeleri gibi(evet böyle insanlık dışı bir şekilde), kurbanlık koyun gibi, kesimhanedeki tavuk-cücük gibi kelleniz kopar oldu bittiye getirilen bir şekilde down grade olursunuz.

Son olarak sodexhonuzdaki :) 1200 tl ile gidip market alışverişi yapın, alışveriş sünnettir ananızın ak sütü gibi helaldir. 

Biliyoruz da konuşuyoruz.

Öpiyim mi?

Coco

Ikea ile acı gerçekler


Tek ihtiyacım olan bir pöang'dı :( mecburen kalori kaybettim.

3 Mayıs 2014 Cumartesi

Long long weekend




Insanın başı ağrıyana, salyası akana kadar uyuması ne kadar şahane bir durum. Böyle öperek uyandırılmak, siyah beyaz şiş gözlerle gülümseyen fotoğraflar çektirmek, saçın başın dağılması, sevgili tshirtü giymek, sonra ne bileyim kahvaltının yatağa gelmesi... Değil mi? Günaydın, sana da günaydın...

Çok uzun süredir günaydın diyerek uyandırılmayan bünyem yine İstanbul'da, bahar, kuşlar, cıvıltı, uçuşan kavak şeyleri, alerji, yüksek doz ilgi ve sevgisizlik, sen naber ya?

1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı tatili, bir çok şirkette resmi tatil oldu ve yetmedi bazıları zorla izin kullandırıp cuma gününü de birleştirdiler haftasonu ile 4 gün çalışmamak, ow yeaaaaa. 

Uça uça bir hal olan, yıpranan, çok yorulan ve beyni dönen kahramanınız bu 4 günü malak gibi yatarak, dolanarak, alışveriş yaparak ve yemek yiyerek geçiriyor. E bir yere davet edilmediğimden icabet edemedim, dolayısıyla balkonda oturup hem çikolata yiyorum hem kahvemi yudumluyorum, şekerli evet Türk kahvesi No more başka kahve. Sabahlığımı giydim, evet hala serin sabahları, ara ara da öksürüyorum ama o eski halimden eser yok şimdi. Sevgilim olunca ona robdöşambır alacağım, fularlarımdan birini boynuna takıp evde güneş gözlüğüyle gezeceğim çünkü aklı başındalık bunu gerektirir.

Yorulduğuma karar verdim, hatta bu hafta ilk kez moralim bozuldu, motivasyonum düştü, ne yapıyorum ben yea dedim kendi kendime, sanırım bazı günler çok zor geçiyor. Ben bir İKcının kendi kendini motive etmek zorunda olmamasını savunuyorum. İlişki yöneteceğim diye içim dışıma çıktı sanırım, o değil kendi ilişkilerimi nasıl güzel yönetiyorum bir bilseniz! Duy da inanma. Gerçi ekip motivasyonu adına her hafta yemeğe çıkan bir departman da ayrı bir abukluk öğle yemeğinde ortadan 2 saatliğine yok olan IK muhteşem tabii keyfini çıkartmıyor değilim lakin 1 kilo verdim ve daha fazla vermem gerekiyor Trabzon pidecisinde ton balıklı salata olmuyor ne yazık ki.

Eve gittiğinde işi düşünmek köylülüktür, işteyken uğraşıyorsun zaten, servisteyken de işte sayılırsın, No ben şu haftasonu da maillerine bakan tiplerden değilim artık, önceden öyleydim, hatta mesai sonrası telefonlara cevap verirdim, artık No. Geçen akşam kendimi iş ile ilgili bir şey düşünürken buldum ve moralim bozuldu hayır hayır hayır chucky evdesin, koltuktasın git tv izle, klasik müzik dinle, dizi falan bak en kötü belgesel izle kitap oku falan ama hayır iş düşünme sevgili yavrum. Hatırla, Otto yüzünden kaşın dökülmüştü. 
Oturma kemiklerimin üzerine oturdum, küçük Buda halimi aldım, orman müzikleri su şırıltısı sesini açtım, bu saçmalık bir son bulmalı artık.


Hayır hayır, sevgilim olunca ona pusula alacağım hep kuzeyi gösterecek, söylemeyi unuttum değil mi? Boynumdan gerdanıma(bunu yazınca da çok tuhaf oldu yalnız) ya da dekolteme doğru inen BENlerim kutup yıldızı şeklinde, valla bak. O nedenle beni bulsun diye yolunu kaybetmesin diye pusula lazım. Olum süper sembolik yazı yazdım yine boyundan öpmelik haha. Tanrım onu koru kuzeyi falan bulamaz o şimdi.





Bu yazının motivasyon ile ilgili olmadığını kimse söyleyemez.

Love, 

Coco