İzlekler için Sosyal Medya

ınspector clouseau

29 Kasım 2012 Perşembe

plaza dili ve edebiyatı vol.5

push etmek: zorlayalım onu, acil diyelim, beynini yiyelim, baskı yapalım,

sıkeycıl: poroğram

feedback almak/elektrik almak: ilki geribildirim almak ikincisi enerjisinden hoşlanmamak ben var senin hakkında şorolo dediklerini duymak


gol yemek: i hate futbol

park etmek: bu konu üzerinde bir düşünelim

kokarca iş arkadaşı

yıl 2012, oluyor hala böyle şeyler.

Koku ile bayıltarak işten yıldırma başlığı altında incelenebilir. biz kocaman bir aileyiz felsefesine sahip ekiplerde, kıyafet yönetmeliğinin olduğu şirketlerde bile rastlamak mümkün.



ki burada ayrı bir sorun daha ortaya çıkıyor, o da açık ofiste istavroz çıkarırcasına parfüm sıkan ofis kadını, açılmayan pencereli nedeni ile havasız kaldığın açık ofiste seni parfümü, body shop'tan aldığı hindistan cevizi aromalı vücut kremi ile(ki yaz mevsiminde sabah ofiste bacaklarına sürerken görmen mümkün) boğmaya çalışır.


keşke ortası bulunsa güzel kokan iş arkadaşları ile günü bitirebilsek, keşke hoş kokulu insanlar tüm evrene yayılsa.

 ek olarak:
  • parfüm sıkmazsa ölecek hastalığı
  • asansördeki parfüm kokusu
  • titizlik hastası bölge müdürünün kolonya takıntısı
konu ile ilişkilendirilebilir. bunun dışında okunması tavsiye edilen kitap patrick suskind'den das parfum-KOKU






28 Kasım 2012 Çarşamba

negative emphasis

görüşmeyi yapan kişinin adayın olumlu yönünden çok olumsuz özelliklerinden etkilenmesi.

bir çin atasözü der ki;

Hiçbir iğnenin iki sivri ucu yoktur.

snop judgement

mülakat yapan kişinin aday hakkındaki kararını görüşmenin ilk birkaç dakikası içerisinde verme eğilimi ve bu kararı destekleyecek bilgi kırıntısına ulaşma çabası. erken karar verme çabası.

bir çin atasözü der ki;

Yavaş gitmekten korkma, öylece durmaktan kork.

27 Kasım 2012 Salı

tarihte bugün

dün şehir dışı organizasyonu vardı, sabah erken kalktığımdan dönüş uçağında bir uyku bastırdı, neredeyse salyalarım akıyordu.
başkent 0 derece ve oldukça sıkıcıydı dün yine, soğuk keskindi, nero'nun meyveleri kötüydü.

bugün sanki pzt. gibi başladı ama aslında haftayı neredeyse yarılıyoruz, toplantı, referans kontrolü derken hoop yemek vakti, ekip diyette, yulaflı sabah kahvaltıları mı dersin yağ kürleri mi?

öğleden sonra 1 satış müdürleri ile harikalar diyarı toplantısı, sarkma garantili,
danışman firma toplantısı, yeni yeni adımlarını atan süper sempatik insanlar tanımak gerçekten güzel.

meyve saati/ara meyveli yoğurtta olur,
telefon mülakatı ve kapanış.

24 Kasım 2012 Cumartesi

plaza dili ve edebiyatı vol.4


update etmek: güncellemek


asap: eysep, ez suğn ez pasıbıl yani acil çok acil muv muv muv

mülakat diyalogları



coco: icebraker
aday: icebreaker cevap
coco: şirket tanıtımı
aday: sorular sorular

ısınma turları bitti.

coco: güçlü yönleriniz hakkında ne söyleyebilirsiniz?
aday: tabii ki marka giyinmem.

22 Kasım 2012 Perşembe

plaza dili ve edebiyatı vol.2


are we clear? net miyiz demek, soru işaretin varsa kendine sakla, uçmıyım sana buradan.

fyi: for your information your highness evet britanyanın köpeğiyim o nedenle ingilizce yazıyorum ve konuşuyorum.

reputasyon: şanın yürümesi

cumaya gittim gelicem

cuma!

haftanın sonu geldi, bir festival havası var ofiste, yönetici yok ayrı bir salma durumu söz konusu.

pzt şehirdışı olacak, ankara bebeyim, soğuk ve hava kurşun gibi ağır orada.

ankara'ya ayfer'in ablasının iş arkadaşının nişanlısı ile görüşme yapmaya gidiyorum. valla

cv'nin üzerinde bu yazıyor o ayfer'i bulursam çok fena olacak.

varsa bikinin yaparsın birikim
buraları bir aralar dutluktu diyorum

bitse de gitsek

türk'ün yabancı dil ile imtihanı


yabancı dil seviyesi hakkındaki sorular,

mülakat gittiğinde kurumsal bünye çalışanı elinde cv'n olduğu halde bir iş başvuru formu doldurtur. bak artist arkadaşım onu keyfinden doldurtmuyorlar sana, kimse senin harika el yazını okumak için sıraya girmeyecek, bu yaptığın beyan etmek, şuandaki halini, yukarıdaki şeyleri doğruluyorum diyor ve imza atıyorsun v o iş başvuru formu senin sicil dosyana ekleniyor.
işte o formda yabancı diller bölümü vardır, vasat orta ileri anadili gibi su gibi bülbül gibi şakırım bölümlerinden birini işaretlersin, şirket büyük dil okulu ya da bir ölçüm merkezi ile anlaşmalıdır seni oraya yönlendirir. testi geçersen süreç devam eder, diğer tarafta böyle bir uygulama yapmıyor ise ingilizce mülakata katılabilirsin..ya da fansızca ya da almanca ne bileyim.


bu teyzeyi tanımayan yoktur bir de bıyıklı çemçük ağızlı bir buddysi vardı


işte yine böyle bir gün adayın birine yabancı dil ile ilgili soru sorarken rusça biliyorum diye sordum yoksa cv'de yer alan bir bilgiyi tekrar tekrar sormuyoruz adaya(ben ve hayali arkadaşlarım evet).
"rusça biliyorum" dedi, hangi düzey diye sorunca rusça elma diyebiliyorum dedi. ben de yazı ile nazdorovya diyerek adayı kapıya kadar geçirdim.

bilenler bilir

normalden fazla(ki bunun bir ölçüsü yok pilot ya da hostes değilsen normal uçuyorsundur) uçanları ayrı tutuyorum.

uçakta yanına bir pilot oturursa, sivil olarak uçuyorsa bildiğin çene ishali olur ve dökülür, eğitimleri, inişi, kalkışı, mülakatları anlatır, sanılanın aksine değil sanıldığı gibi çapkındırlar, sormasanız da size uçak ile ilgili bir sürü detay anlatabilirler. yukarıda özetlenmiş bilgiyi sunmaktan gurur duyarım.

Take Action: Add Your Voice to Keep the Internet #freeandopen



google, Avrupa'daki internet kısıtlama düzenlemesine karşı  bir kampanya başlatmış... sesini duyurmak istiyorsan



plaza dili ve edebiyatı

deadline: ölü zaman, şaka şaka, bitilmesi ve iletilmiş olması gereken son tarih

toplantı set etmek: meeting request atarak 2 ya da daha fazla kişinin bir odada belirli bir zaman geçirmesini sağlamak

meeting request atmak: genşler toplanalım dedikodu yapalım, şu saat uygun mu?

aksiyon almak: konu ile ilgili kıçımı kaldırıp henüz bir iş yapmadım, bu bir süreç dostum 2 gün daha bekle deadline'a 2 saat kala biz sana dönüş yapıyor olacağız.

go diyoruz: bekle, bekle, bekle, bekle, bekle, bekle, şimdi yapıştır. hadi sebastian göreyim seni, şimdi işine devam edebilirsin.

be cool: sakin ol adamım, biz rahatız, işimizi yaptık şimdi onlar düşünsün, şu sağ eli sol el yumrukken üzerine şak diye kapatma hareketi ile birlikte.

the invisible gorilla




1999 yılından eğitimlerde sıklıkla kullanılan çok hoş bir dikkat testini paylaşıyorum şimdi. dikkatli, detaycı olduğunu söyleyen bünyeler için birebir, yemekten sonra sadece 1 kez almanız yeterli, bu videoyu izlemem üniversitenin ilk yıllarında bir zamana denk gelir ve mutluluk içerisinde söyleyebilirim ki o gorili farkeden kitle arasında olmanın haklı gurunu yaşıyorum.

yıllar sonra ik'ya ve yaptıklarına ilgili bir bölge müdürü büyük şevk ile bu videoyu izletmeye çalıştığında goril sağdan girince bu ne diye sorup hevesini kursağında bırakmanın da keyfi bir başka oldu.

this is show biznıs


tanrı daima tebdil-i kıyafet gezer



sürekli looser, kurban, çaresiz, şanssız rolünü kendine kimlik edinmiş insanların okuyup feyz alması gereken kitap. okurken kişisel gelişim klişelerinin yerleştirildiği bir roman görüyoruz. zaman zaman iş hayatında karşılaşılan bizans oyunları, arada bir aydınlanma ampül yanması, ya benim de başıma bu geliyor ne de empatik bir kitap diyebiliriz.bol bol siz biz, ayak kaydırmaca, fransız nobranlığı, mont blanc kalemler, koşullandırma, yer yer kariyer koçluğu, markalar hakkında bilgi almak mümkün, aklı olan bu ibretlik paylaşımdan ders alır, hem kolay da okunuyor. dubreil denen adamın aslında adı igor:) 

spoylır: igor alan'ın babası


az kalsın unutuyordum; kitabın kahramanı işe alım uzmanı, amerika'dan paris'e geliyor.


sözsüz motivasyon

klasik motivasyon tanımı nedir?(kendi sorup kendi cevap veren denyo mesai arkadaşı tribi)

  • bir şeyi yapmaya istekli olma durumu, isteklendirme, güdüleme, şevklendirme...

stres ile inişli çıkışlı bir ilişkisi var motivasyonun, seviyeli bir beraberlik onlarınki.

burada iletişimi de tanımlamak gerekiyor, kaynak, hedef ve mesajın olduğu hede. iletişimi de sözlü iletişim, sözsüz iletişim diye ayırırız. sözsüz kısmın içerisine vücut dili, jestler ve memikleri dahil ediyoruz,  görüşünüş, işte harika bir kek tarifi daha geliyor.


biz plaza insanları işin konusuna ya da şirketin strajelerine göre çeşitli hedeflerle çalışırız. iş odaklı olanlarımız, iletişim odaklı olanlarımız, insan odaklı olanlarımız vardır. iletişim becerilerimiz sayesinde işler daha kolaylaşır ya da zorlaşıp içinden çıkılmaz bir hal alabilir.

motivasyonu iç(sel) motivasyon ve dış(sal) motivasyon olarak ikiye ayırabiliriz. bu iki tipe bakılarak çıktı olarak hedeflenene ulaşıp sürecin sonunda bir ödül alırız ya da almayı umuyoruzdur.

self motivated kişiler bu noktada öne çıkar, kendi kendini motive edebilen insanlar işin sonuca yönelmesinde daha az tökezler ya da odağından daha az uzaklaşır(NŞA'da burada ideal iş ortamı koşulları var). Satışçıların self-motivated olmaları pek önemli, aferin çocuğum 5 puan cepte.

hijyen faktörler (ücret, iş güvenliği birtakım yan menfaatler), işin zorluğu, takdir edilme motivasyonu etkiler.

niyle beslenir memeliler?

neyle mutlu olur bir çalışan? nasıl motive olur?

iş görüşmesinde sıklıkla sorulan sorulardan biridir, sizi ne motive eder?

*yüksek kazanç
*konfor alınının geniş olması
*dinleyen yönetici
*takdir edilme(herkesin gözü önünde)
listeyi uzatmak mümkün, sözlü taraftan sözsüz taraf geçiyoruz.

welcome to the dark side

takdir edilme kısmında organizasyonun kaş göz oynatma, arkadan bakışma, fısıltı yolu ile çaktırmadan kritik etme kategorilerinde çalışanları ödüllendirmesi gerekir.

duruşu değişir, karşıdakinin yaklaşımı değişir, hitap şekli değişir, omuzlar dik duruşta verilen enerji ile pısırık halin arası başkadır. birinci yönetici ve ikinci yöneticinin konuşma tarzı değişir.

unutma başarılar pohpohlanıp büyütülürken başarısızlıklardan kimse kendine pay çıkarmaz.

peerlerinin arasından sıyrılır o kişi, giydiği, yaptığı, söylediği takdir edilir, bazen gereksiz bir ya da samimiyetsiz bir şekilde takdir edilir, ama unutma samimi olmayan bakışlar kolay fark edilir, gözler kısılır gülerken, bir gülücük kondurulur surata ama sakil durur. selamlama şekli, konuşurken kola dokunmalar(dürtmüyoruz, hafif sıvazlama, kafayı 30 dereceye yakın yana yatırıp seni anlıyorum imajı vererek, ay cocoooo ne hoşsun ne komiksin). kısaca yönetici davranışları ile seni diğerlerinden ayırır, sende koşa koşa işe gidersin. sabahları kıyafetlerinle beğeni toplarsın, şakalarına gülerler falan.

bunun dışında

  • terfi ettirme, 
  • yan haklardaki güzellik, 
  • ücret artışı, 
  • iş çıkışı yapılanın gidişi üzerine partilerle uğurlama sayılabilir.


bir de acıklı plaza kölesi vardır, mobbinge maruz kalan, toksik liderle çalışan, o başka bir hikayenin konusu.

Öperler,

Coco







19 Kasım 2012 Pazartesi

pazartesi candır-i hate mondays




sendromdan sendroma atlayan günümüz insanının bakış açısını değiştirmesi gerekli. şimdi bir kumsalda olduğunu düşün, hava açık hafif esintili dalga sesi geliyor, yaprak hışırtıları yanıbaşında ukulele çalan müzisyenler tropikal içeceğin sana eşlik ediyor, hamaktasın... nasıl? zihninde canlandırabildin mi? modun değiştiyse devam ediyorum.



ingilizler buna blue monday diyor, sanatçının blue dönemi gibi. pazartesinin suçu nedir? tüm haftayı yöneteceğin, planlayacağın, hem başlamak bitirmenin yarısı değil midir eğer bir kedi değilsen ve lazanya sevmiyorsan.


çözümü var mı yok, pazartesiye yönelik algıyı değiştirmek ya da sevdiğin işi yapmak yer, mekan, konfor alanı gözetmeden.

bugün pazartesi güne gülerek başlayan insan sayısı oldukça düşük, ofise giriyorum, vektör gelmiş, bir şeyler atıştırıyor. hafta sonun nasıldı, hava sıcak/soğuk icebrakerdan sonra masama geçiyorum. plazada çalışmanın kötü yanı bazen açılmayan pencerelere denk gelmen ve taze hava soluyamaman, havalandırma rahatsız ediyor. gündem yoğun, 2 toplantı bekliyor, projeler var, yılsonu bütçeler, organizasyonlar.

bir outsource beybi ne yapar bu yoğunlukta, etinden sütünden yararlanılacağı için ekstra ne varsa itelenir, proje gruplarına dahil edilir, ekstra mülakat verilir, belki değerlendirme merkezi uygulamasına dahil olur, benchmark yaptırılır, gitmem lazım, c u


ama yine de pazartesi candır.

bu yazıda kafam biraz karışık









günaydın coco, çikolata?


selam ben coco,


it's a show business diyerek her gün İK alanında performans sergiliyorum.


severek yaptığında dünyanın en güzel işi:)

dünyada 3 meslek grubu çok şanslıdır;


1. futbolcular
2. sanatçılar
3. satış işindekiler


gördüğünüz gibi.

17 Kasım 2012 Cumartesi

merhaba bunu okuyan

en güzeli evinde uyanmak sabah.


bazı geceler çok güzel de sabahları uyanması angarya, hele ki çok seyahat eden bir kişiysen,

sabaha yolculuk varsa uyuyamamak zor, zamanını yönetemiyorsan rapor hazırlamak zor, dış etkenlere bağlı olarak olayları kontrol edememek zor, ağzı kokan yönetici ile çalışmak zor.

gri bir sonbahar sabahı, yağmur yok henüz, sabahın başlangıcı new born- sonrasında feeling good gelecek

gözlerimi ovuştururken pilates dersine gidip gitmeme kararını vermeye çalışıyorum.

zor bir gündü dün, haftayı kapattım,önümüzdeki 2 hafta  kilit, ankara'daydım, hani diyollar ya ankara'nın en güzel yanı istanbul'a dönüşü doğru gerçekten. ankara nedir yahu, değişik bir şehir, soğuk, mesafeli, yoksunluk hissi uyandıran bir yer, behzat ç.'si güzel:)

sabah 6'da çıkım yola, havaalanına geçtim, park olayı ne de kasıyor, gidişte sorun yok ama dönüşlerde rötar olayı çıldırtıyor. esenboğa fena değil, müzik çalıyorlar, ama şu arama olayında mıncık mıncık elleme olayı nedir kardeşim bir de şu sıvı taşıma hadisesi? ne kadar da önemsiyorlar, ankaralılar bir de izmirliler hayatın oralarda olan renksizliğini bu olayla anlamak mümkün.

günaydın ankara insanları, uçaktaki tiplere bakıyorum ankara profili başka azizim, zaten gittiğim insanlarla akşama geri döneceğim, aksan kabalaşıyor ankaraya doğru halbuki izmir ya da antalya öyle mi?

bir toplantım ve öğleden sonra aday görüşmelerim, ankaradaki yönetici profilinden bahsetmek gerek, buradaki yöneticilerin asistanları özel kalem gibi, milletvekili makamından arar gibi, adamlar kendilerini olimpos dağı'nda tanrı zannediyor geri kalanı da yarı tanrı, 5  tanrılı bir evrende yaşıyoruz... bu başka bir hikayenin konusu, nerede kalmıştım, sekreterler yeni hali ile asistanlar, aman tanrım iyiler hoşlar ama ayarları yok, kraldan çok kralcı genel olarak bu evet, kamunun kalbi olan yerde farklı bir yön olabilir mi acaba diye içimden geçiyorum. konuşurken biz dili kullanma, yetki alanının dışında artistik hareketler mi dersin, bir işbitiricilik bir akıl verme halleri, hey sinyorita yllardır bu işi yapıyorum senin gibi saykosunu görmedim, çok çirkinsin hemde aptal keşke ölsen demek ardından yow yow hareketi yapmak istiyorum, peace işareti yapıp kafamı yukarı kaldırıp çenemden ağrı bir hıh ile bitirmek istiyorum ama kurumsal hayat bebeğim. bir profesyonel yeri geldiğinde bir siyasetçi kadar sinsi olmalı, bir çinli gibi gülerken göbeği titrememeli yow

mars yüzeyine sorunsuz indik, sizce de esenboğa da bir değişik koku hissediliyor değil mi? böyle protokol girişinden tezek kokları? geçenlerde bir girişimde bulundular diye hatırlıyorum, sanırım o yörede büyükbaş hayvan yetiştiriliyor. sizi almaya gelen araç yoksa güncel taksi ücreti hakkında bilgilendireyim havaalanı merkez diyelim ki tunalı 70 ytl civarı(bnu googledan da öğrenmek mümkün)

neyse trafiği ankarada da hissetmek mümkün artık, biliyorsunuz trafik sadece istanbul'un kanayan yarasıdır...

10 dakika önce buluşma noktasındayım, hoşbeş, yolculuk nasıldı sorularını savuşturma sonrası asıl meseleye geliyoruz, gündemli toplantı gibisi var mı?

öğle yemeği için yalnız kalmak mümkün değil, sağolsunlar ankaradaki arkadaşlarımı görmem için de fırsat vermezler, misafirperverlik ve konuk ağırlama resepsiyon ankaradakilerin işi, ha bir de yemekte çalışanları kırbaçlamaktan bahsetmek ve maliyet manyağı oldukları için fatura ile ilgili şaka yapmak. soğuk iklim insanları kuraklık bambaşka şeyler yapmış onlara.

öğleden sonra iki görüşmem var değerlendirme merkezi uygulaması olacak, oldu bitti, kazasız atlattım, istanbul'a dönmemek için bir neden göremiyorum, benjamin'i arıyorum, 1 saatlik vaktim var cafe des cafes' ye gidiyorum. daha önce yine bir iş için geldiğimde yöneticilerden biri götürmüştü beni güzelbir mekan olduğunu söyleyebiliyorum. 1 saatlik keyifli bir sohbet sonrasında hüsnü bey'i arıyorum ankaralı şahane bir taksici, şirket sırları ve protokol sırlarını döküyor havaalanı yolunda. yürü be hüsnü kim tutar seni.

mıncıklama kontrolü sonrasında bekleme salonundayım, önce 30 dk. gecikme sonrasında 1 saati buluyor kalkış vs. ve sabah ki yolcuların çoğu yine burada, microsoft'ta çalışan dev kadın, vakıfbank eğitmenleri, 2 gazeteci, bıyıklı adam, şişko kadın yönetici ikili, uçakta ne dedikodu yapıyorlar var ya:)

ama en sevdiğim esenboğaya indiğim bir sabah 3 adam vardı suit up'lı göbekli, kurtlar vadisi'nin önümüzdeki haftaki bölümünde bahsederler artık bizden diyorlardı, ego tavan profil foto patates amcalar belliki kalantor, alengirli işler peşindeler.

derken 1.5 saat rötarla geliyorum istanbul'a şükür. koduğumun cuma trafiğine kalıyorum her ne kadar valiz beklesem de. spor salonuna gidiyorum zumba dersi var, herkes spor yapsın,spor bütün dünyaya hatta evrene yayılsın, okeaayyyy.


14 Kasım 2012 Çarşamba

nasıl ilan

bir aydır yayınlanmakta olan şöyle de bir ilana denk geldim biraz önce,
bir ilan nasıl olmamalı ya da kariyer portalı ne kadar titiz olmalının bir örneği diyebiliriz:
 
 
 
İlan Güncelleme Tarihi: 05.11.2012

Şehir/Ülke: İstanbul(Asya), İstanbul(Avr.)

Personel sayısı: -



Genel nitelikler:
AKP grubunda yeni parlayan bir dava adamını korumak üzere yakın korumalar alınacaktır
..Siyasi bir lideri korumak üzere yola çıkanlar ölümü göze almış adamlardir.. Bunun bilincinde olan..devletini milletini herseyden çok seven ve gerektiği anda canını ülke çıkarları için hiçe sayacak yakın korumalar alinacaktir..ALLAH yar ve yardımcınız olsun ..çok ihtiyacınız olacak...

yakın korumalarda aranan özellikler iyi derecede İngilizce , rusça Yada Almanca bilmek180 cm ve üstünde olmak..mümkünse askerligini komando olarak yapmış olmak..b sınıfı ehliyete sahip olmak...ve 20-40 yaş arasında olmak..

Arkadaslar cv bizi boyunuzu ve kilonuzu yazın lütfen!!!!!! Aksi halde cvleriniz okunmadan silinmektedir





Firmanın ilana eklediği diğer bilgiler:Pozisyon Tipi: Sürekli / Tam zamanlı
Eğitim Seviyesi: İlköğretim (Öğrenci), İlköğretim (Mezun), Lise (Öğrenci), Lise (Mezun), Meslek yüksekokulu (Öğrenci), Meslek yüksekokulu (Mezun), Üniversite (Öğrenci), Üniversite (Mezun), Yüksek Lisans (Öğrenci), Yüksek Lisans (Mezun), Doktora (Öğrenci), Doktora (Mezun)
Cinsiyet: Erkek
İlanın ilk yayınlanma tarihi: 14.10.2012



alkışlar ve ışıklar içinde yükselen insanları herkes sever.size bir haberim var, cv'ler silinmez, listeden çıkarılır, işbu ilan ekim ayından beri de yayındaymış.
biz ikcılar ilanlarımızda cinsiyet bile belirtmez iken profesyonel olanlardan bahsediyorum canım, boy, kilo ve yaş aralığı da sorgulamayız.
ama eğlenceliydi kabul et.

mülakat

tdk'dan ilham alarak;

1. isim Buluşma, görüşme
"Mülakattan sonra da kendilerinin avdetine müsaade etmemek lüzumu bence tabii idi." - Atatürk
2. Röportaj
3. Bir işe alınacak kişiler arasından seçim yapabilmek amacıyla kendileriyle karşılıklı konuşma, görüşme

efendim yukarıda apartırıldığı üzere mülakat 3. madde üzerinden gidecek olursak oluşan boş pozisyon için uygun ya da uygun olmayan kişiler ile görüşme, buluşma, konuşma bazen bi' drink alma faaliyetidir.

insan kaynağı

resmi olmayan kaynaklar
üst yönetimden ismini vermek istemeyen kaynaklar
doğal kaynaklar
batılı kaynaklar
enerji ve bittabi kaynaklar
kısa vadeli yabancı kaynaklar
veee
insan kaynaklar
 

ne ile beslenir memeliler?

Merak ile beslenir ikacılar, cv ile hatta uygun olan cv ile ve bazen uygun olmayan cv ile, iyi ya da kötü yok puzzle parçaları gibi...

girinti ve çıkıntıların uyması, oturması, tırnak içerisinde "fit etmesi".

kişisel olarak ise beni besleyen kaos, aşırı huzurlu iş ortamı bir noktadan sonra batıyor sanırım ya da çalıştığım organizasyonlarda hep kara mizah kahramanlar ile birlikteydim.


heyecanlı olduğum zaman su içme ihtiyacı duyuyorum, karnımda atlar tepişiyor, nabzım hızlanıyor.

sorgu odasında dostane tavırla su verip, baskıyı arttırma yolundan bahsetmiyorum.


I'm a profiler diyemiyorum, just a narrator.

başlarken

günaydın sevgili günlük,

mevsimlerden sonbahar, istanbuldayız.




© ordan burdan bulduğumuz fotoğraflar eşliğinde, istanbul daily  secret