İzlekler için Sosyal Medya

ınspector clouseau

29 Şubat 2016 Pazartesi

İnsan Kaynakları Zirvesi 2016: Akılcı Sadelik

Başlayalım mı?

Merhaba blög, merhaba Güneş, Ay, yıldızlar, çaptan düşenler, yetenekliler, yeteneksizler, normal olanlar, İzlekler. Siz n'aber ya?

Vallahi ne diyeyim, biz çok iyiyiz, Şubat  mevsim normalleri üzerinde bir sıcaklıkla karşıladı, bahçedeki ağaç çiçek açtı, yılın en merakla beklenen organizasyonlarından biri olan(benim için en öncelikli olanı aynı zamanda) İK Zirvesi geldi çattı.
Önce davetiyem geldi, sonra ajanda tasarım mailim geldi, application'ı yükledim, programı beklemeyi başladım, program da yüklenince seçimleri yaptım, ta taaaaaaaa(zirvede olanlar bilir şekerim ne demek istediğimi) artık hazırdım.

Prova 

Katıldığım diğer MCT organizasyonlarına bakıldığında aralarında en durgun, sakin olanıydı. Aynı sakinliği Elif Şafak dinlerken yaşamıştım sanırım. Bu benim için bir ilk, muhtemelen son zamanlarda reklamcılık, yaratıcılık, yalın iletişim falan okuduğumdan beklentim ve odağım İK'dan kaymış bununla ilgili olması da muhtemel.
Devam edelim;

Provalarda Trio Mandili dinleyip, sıradan ekibi selamladım:
- JR, Sue Ellen, Bobi, Tanyer Bey, Didem, Alper, Senem, Berna, Ateş, Robert, Ceyar sen çıktın yum.







Mini mini sohbetler ettik, efenim daha daha nasılsınızlar, acaba ne olacaklar, bu arada not: Tanyer Bey daha low profile bir sunum olacağını söyledi ama yine de şovunu yaptı diyeyim. Sunumlarının vazgeçilmezi orkestra ile birlikte bittabi, konseptin üzerinden geçtik, neden, niçün, nasıl ve hangi sürprizler...




Yer: Lütfi Kırdar
Amaç: Sadelik(Akılcı)
Başlama zamanı: Her MCT organizasyonunda olduğu gibi tam zamanında.
Kalabalık: Çok, her yer İK'cı, herkes İK'cı.
Zamanını en etkin kullanamayıp 11 dakika daha uzatan: Hasan Söylemez. 10 dakikası vardı, hikayesini anlatmaya yetmedi, sadeleştiremedi, Lorig'i gördük ama, kedisine aşık bir gezgin efendim, kitabı falan var hikayesi ilginç. 0 bütçe ile o kadar yolu bisikletlemek cesaret işi, tebrikler bir yandan...
En tasarımcısı: Ayşe Birsel, harikulade bir elbise, muhteşem bir aksan, tatlı tatlı mesajlar, çizmeli yazmalı şeyler düşünürseniz kitabı da var. Endüstriyel ürün tasarımı ile başlayan hikayesi, aşk, iş ekseninde anlattı, etkileyeci bir tarzı var efenim, tekrar izlemek isterim.
Umarım bir daha dinlemek durumunda kalmayız: Hakan Alp, sahnede kendisi kadar yorucu bir konuşmacı dinlemedim bu güne kadar, geçen yıl Boğaziçi'nde bir organizasyonda dinlemek durumunda kalmıştım, değişen bir şey yok. Belki bankacılara anlattığında eğlenceli geliyordur, eğitimci zirvelerinde satış yapmadan satış yapmaya çalışan, ama çok da başarılı olamayan
satışçı-eğitimcilere benziyor. Diyarbakır Diyarbakır olalı böyle zulüm görmedi. Merak etmeyin hayattayım, ölmedim ama örselendim.
En imzalı kitabı yazan: Whitney Johnson. Oldukça rahat, sakin bir anlatımla sunum yapan Whitney S Eğrisi ışığında sadelik, Merrill Lynch macerası, sunum yaparken anlatacaklarını unutma üzerine konuştu. Doğru riskleri alma, korku, farklı bakış açıları falan derken sahnede kendini kasmayan birini görmek güzel. Kitabı da Disrupt Yourself: Putting the power of disruptive innovation to work, bu yıl bitecekler arasında.



En doğaçlamacı: Robert Poynton, daha fazla fark edin, doğaçlayın, oluruna bırakın, işbirliği oluşturun derken kafamdaki tilkiler zıplıyordu.
En şık hareket: Askıda zirve ile üniversite öğrencilerinin aramızda olması, MCT şıklığı.

Tanyer Sönmezer ve ünlü bir Abi





Bilmiyorum demek özgürlük, bu kelimeyi kullanmaktan çekinme ok?



Sıradaki zirve konseptimiz lisede fen / matematik okuyan efsane nesil için seçilmiş, mis gibi, mavi fonda hem, keyfini çıkarmanız dileği ile. Beklentim her zaman olduğu gibi Allahuekber Dağları seviyesinde ^_^


Sadelik öyle anlatmakla, kolay kolay falan olmuyor. Ben seviyorum ama olmuyor yani, olsa, kuruluşundan itibaren sadeliğe giden yolları minimalist taşlarıyla döşenmiş yollardan yürüsek şirketlerde. İstiyorum, çok istiyorum bunu, yönetim ile çalışan normal beyaz yakalı arasında 26 kademe olmasın mesela, iş süreçleri sadeleşsin, darlamayalım birbirimizi, herkes aynı hedefe koşsun, burada duralım yine çok duygulandım...
Ve elbette kim olmayacağımı, ne olmayacağımı, nasıl olmayacağımı düşünüyorum, yolculuğumu... So teşekkür zamanı dostlar, maceralar ne içindir?
Bir İK'cının aşırı acıklı hikayesini anlatırken en keyifli anları yaratan, büyük bir enerji bombası bombası olup salona düştüğüm, provalara sızdığım nice organizasyonlarda buluşmak dileğiyle. Biliyorsunuz işlerimi zirve tarihlerine göre ayarlıyorum. Tenk yu MCT, love you so much.
Yine de sade bir yazı oldu, kabul edin. Unutmadan TED tarzı kısa süreli konuşmalar ok ama daha altına düşer mi bilemiyorum, en azından 10 dakika da çok iyi hazırlanılması gerektini test ettik. Lav yaaaaaaaaaa.


Zirvelerinizin halay başısı, olmadı Kamber'i, kimi zaman tanrıçası, çoğu zaman HRH Prensesi hatta İK'nın dahi çocuğu,

Coco Maya Feride Fatoş Andre Louis Soledad de Medina

P. S. Sadece belirli bir iq seviyesinin üzerinde olanlar ve yakın arkadaşlarım bana Memoli der.

13 Şubat 2016 Cumartesi

Severim Aristo'yu

Severim Aristo'yu.
Şekerli bir kahve ya da espressoyu ah bir de Martini'yi, dağ evlerini, kütükleri, gölü, okyanusu.
Güneşin doğuşunu, serin sabahları, turuncu gün batımlarını ve fasulyeyi ve de pirinç pilavını.
Uçan halıyı, uçan süper kahramanı bir de uçan süpürgeyi.
Dinlerim klasik müzik, easy listening, kimi zaman arabeski hatta bazen taverna şarkılarını.
Hesap vermem, kimseye, ispat etmek zorunda kalmam, iç huzurum yerinde, vicdanım rahat, çakralarım açık mor renkler görüyorum çünkü.
İzlerim, filmleri, hayatı, şehirleri, rüyaları, insanları.
Duyarım, kimi zaman kendilerine bile söyleyemediklerini.
Okurum, bana göre ilgi çekici, tarzı olan her şeyi, yüzleri, mimikleri.
Yargılamam sanırım ama eleştiririm, kritik ederim, beklerim, daha iyisini yapması için beklerim, potansiyelini kullanması için zorlarım, yüzleşmesini sağlarım.
Teşvik ederim, yapabileceği ne kadar iyi şey varsa onun için.
Desteklerim, buna ihtiyaçları olduğunda.
Ararım, ilham verecek bir kırıntı çünkü ilham kaynağı olmadığında yaratıcılığımız kurur, büzüşür ve kendimizi tekrar etmeye başlarız.
Etkilerim, bazılarını, yerinde duramayanları, rahat batanları, beyinleri mıncıklananları, sorgulayanları, herkes gibi olmayanları.
Sorarım beni ne heyecanlandırır, beni ne yönlendirir diye.
Sorunları basite indirgerim.
Yaşarım, İstanbul'da ve biraz da Roma'da.
Kısa ve öz konuşurum, uzun anlatırım, masal anlatırım, iyi anlatırım, hızlı anlatırım, hızlı konuşmam.
Merak ederim, evreni, zamanı, nedenini ve niçinini. Merak etmenin açma kapama düğmesi yoktur, kronometresi yoktur, sürekli ve durdurulamaz.
Boyarım, duvarları, tuvalleri, defterleri, göz kapaklarımı.
İnanırım, hayal gücüne, nöronların inanılmaz oluşuna, krem peynire, bulgur pilavı üzerindeki cacığa bir de yüzeysel bir insan olduğuma.
İyi mükemmelin düşmanıdır, vasata övgü ise grotesk bir oyunun son perdesinde yerde kıvranarak neden haklı olduğunu anlatmaya çalışan kötü karakterin son cümleleri...





Alaycı, çiçek kokladığında etrafta tabut aramaya başlayan bir insandır.


Mocking Bird'ünüz,

Coco


Yazının fon müziği; elbette The Beatles



10 Şubat 2016 Çarşamba

Kısa ve Öz

Sevgili Blög, çok enteresan şeyler oluyor. Izy, geçtiğimiz yaz evlendi, evlilik tazminatını alarak işinden ayrıldı, 1-2 ay evde takıldıktan sonra yarı zamanlı bir iş yapmaya başladı. Site tasarlıyor, sosyal medya hesabı yönetiyor. Geçenlerde koruda buluştuk, biraz yürüyüş yaptık, yeni hayatından, yapmak istediklerinden, iş görüşmelerinden falan konuştuk. Arada reiki yapmaya başladığından, reiki masterından, ders almak için Bahçelievler'e gittiğinde bahsetti. Kıçımı kaldırmam dedim, öyle bir motivasyonum var siz anlayın. Neyse efendim, bana da seans yapabileceğini söyledi, ayküme bir şey olmayacaksa yapabileceğini söyledim. Camoooon reiki daha önce duymadığım bir şey değil, siz giderken ben tur bindiriyordum,  öküz gibi biliyorum ama kendi üzerimde denetmedim. Bu hafta yemekte buluştuk, konsepti hazır, nefes teknikleri, enerji bi'şey bi'şeyleri anlatıyor, yarın buluşalım ve yapalım dedi. "Eeeeetamam, boş günüm olur" dedim. Kargocular gelmiş evde bulamamışlar, kitap gelmiş, hediye tabii yoksa bu yıl 10 kitap alma hakkımın 3'ünü kullandım zaten kendime uyuzum. Kargo şubesine uğradım, benzin aldım, elma aldım, yola koyuldum. Evde kedisi var, ben huylanıyorum onu ayrı bir odaya aldı, bana neler yapacağını anlattı, ne biçim tarikatsınız olm, ateş topu, enerji topu, ışık masterları, nefes keçileri derken süper geyik yaptık. Sonra başladı işte, tarihçesi bilmem ne dinledikten sonra gözleri kapadım, auram varmış benim onun üzerindeki negatif kalıntıları süpürdü. Olayın tadını çıkarmaya odaklıyım onun için gayet mistik Coco olarak ortamdaydım. Ha bu arada yatar pozisyonda oluyor bunlar ama önce dans ediyorsunuz, çakra çukra bir şeyler açılsın diye. 
Ne kurtluymuşum hemen başladım dans etmeye, hurraaaaaaa.
Sonra işte gözler kapalı, kafamın gözümün, karnımın, ayaklarımın üzerinde bir olaylar dönüyor ama görmüyorum, bir şeyler hissediyorum, enerjiymiş bu, gümüş parıldayan sular, cilalama hareketleri falan, terminoloji bana yabancı. Cilala-Parlat geliyor aklıma...
Gözümün önüne envai çeşit renk dalgaları geliyor, morlar, laciverte dönen morlar, halkalar, beyaz cam kristalleri şeklinde bir şeyler, ahahaha lan benim kafa komple 70'ler albüm kapağıymış meğer. Beyaz parlak bulutçuklar, bizans moru, kraliyet moru karadelikler falan yani. Sol göz üzerinden elmacık kemiğine mıknatısımsı bir şeyler oluyor, anlatıyor işte dişil bir şeyler, kafa ile ilgili bıdı bıdı...
Böyle yoga, meditasyon olayına girdiğimizde de tuhaf tuhaf renkler gördüğüm olmuştu, dedim uyuyorum herhalde, ne biliyim yogi miyim ben.
Sonra nefes terapisine geçiyoruz, hiç sevmiyorum, benim için sıkıcı, tek sayıda yapılması gerekiyor dedi, tamam işte 1 kere yaptık, tek sayı diyorum hem de asal sayı, daha ne. 
Farkında mısınız, kahramanımız 30 yaşı geçmiş, kariyeri kariyerinde, beyaz yakalının önde gidenidir ve macera aramaktadır, ok bu tespiti yaptıysak devam ediyorum, sonra evde kalmış bankacı kızlar gibi fal baktırmaya falan gideriz belki. 
Seansını bitirdikten sonra yine birilerine, meleklere, gölgelere falan teşekkür ediyor, gözümdeki uyku bandını çıkarıyor, n'aber diyor.
Valla iyilik sağlık, öyle dediğin gibi bir düğüm, bir ağlama olayı olmadı diyorum ama bu renk cümbüşü tuhaftı, senin de başına geldi mi diyorum? Ah sen ve şu morların diyor, unutmadan bir de enerjim çok yüksekmiş, hatırlayın yıllar yıllar önce CEO level çıkmıştı...
Telefon sessizdeydi haliyle group dynamics, bölünmeyeceğiz dedik, anında kalkıp pılımı pırtımı topladım, kapıdan bakarken merdivenlerden zıplarcasına indim ve bağırdım "TEŞEKKÜRLEEEEEEEEEEEEER". 
Gelinlik provasına gitmem lazım, Acıbadem'den Caddebostan'a, akşam trafik saatine denk geldim, 18:00'da orada olmam lazım, arabayı park ediyorum şanslıyım, mağazanın önünde boş yer var ve park görevlisi orada. 01'de kapıdan giriyorum, 2 kat merdiven çıktım, arkadaşım nasıldı diyor, üzerinde gelinlik. Mağaza bir Kleinfeld değil ben de akıllı uslu bir entourage'ım. Mor ışıklar diyorum, ya üff sonra anlatırım bir sürü bir şey, 4 model deniyor, 1 kına gecesi için kaftan, 2 balık elbise... Çıkıyoruz, başka bir yerde randevumuz var, ona gidiyoruz, oradan da çıkıyoruz, yemeğe gidiyoruz, 11'de eve geliyorum. Makyajımı sildim, uyku öncesi son bir hamle ile reiki nedir, ışık mışık ne ayak diye goooooooooogle araması yapıyorum. reiki alanya diye bir siteden şunu okuyorum >_< doğruysa çokomik: 

MENEKŞE MORU – Potansiyel: Tinsel ve Entelektüel gelişmeKırmızı rengin ve mavi rengin karışımlarının oluşturduğu mor menekşe rengi çok yüce ruhani hedefleri ve ruhsal gücü simgelemektedir. Ruhsal tekamül yolunda çok ilerlemiş birinin aurasında menekşe rengi ağırlıklı olarak görülür. Taban Rengi menekşe moru olan kişiler yaşamları boyunca tinselliklerini geliştirirler. Öğrenmeye ve bilgelikleri arttıkça auraları da genişler ve parlar.O hep asil bir kişilik yapısını, kraliyet rengini temsil ettiği gibi, aura üzerinde bir yalıtıcı ve arıtıcı olarak da işlev yapar. Ortak bir renk olmadığı için her aurada gözükmeyebilir. O yüksek alemlerden yansıma yapan bir renktir, sadece spiritüel üstatlarda görülmektedir. Eflatun tonuna doğru kaçtığında yüksek ruhsallığı ve canlılığı, leylak rengi tonuna doğru derinleştikçe de şefkati ve özverili bir kişiliği simgeler. Üstadın tekamülü esnasında pozitife doğru ilerleme oldukça da oradan yayılarak ışık aracılığıyla bütün aurayı doldurarak, kendini hissettirir. Bu rengin negatif çizgisi başkalarına itici gelen bir üstünlük taslama olarak ortaya çıkabilir.

Aman Tanrım dedim, olm bir okuyorum, bu renkleri görmek için yıllarca çalışan varmış, askdjlajdlsdkjflksjdfhlsk, 3. gözüm açıkmış, yok durugörüsü bilmem neymiş. Bu olay bana durumsal çıktığım testi hatırlatıyor haliyle, durumsaldım ve direktör "hımmmmm nabza göre şerbet" deyip sinirimi bozmuştu ve sonrasında kariyer koçuma sorunca "Coco, bu iyi bir şey, insanlar senin gibi olabilmek için eğitim alıyor" demişti ya. Ne minnoşluk, sonra bu işlerle uğraşan, dişil enerji, fatal error uzmanı bir arkadaşımı arıyorum, ya bak siz ne ayaksınız diye, anlatıyorum, o da doğruluyor. So, mor enerji dalgalarım falan var benim canım, siz benimle konuşamazsınız okeayyyyy. 
Eğlenemeyeceksem bu blog yazılarını neden yazayım? Bir maceramın daha burada sonuna gelirken, hayır 3. kariyer olarak bu işlere bulaşmayacağım, size enerji falan gönderemem yığılır kalırsınız, gidin başkasından şifa bulun. Ben de hayatımı nasıl sadeleştirip, daha da yalın hale getiririm onun derdine düşeyim. 
Her yıl olduğu gibi bu yıl da kendime minimalizm ile ilgili hedefler koyuyorum. Savrulan fikirler temalı bu yazımı yazarken hepinize huzur, mutluluk, dinginlik falan diliyorum ay bir de büyük ikramiye, bir de akıl/fikir, bir de iyi bir kariyer, bir de araba diliyorum, biliyorsunuz geçen gece rüyamda arabam çalındı yoruma göre kariyerimde en tepeye çıkacakmışım, düşmesem bari.

Bitirirken;
Uzun cümlelerle bezenmiş hedefleri gerçekleştiremiyorum. 
Daha yalın olmalı. 
İletişim daha yalın olmalı, hedefler daha yalın. 
İş tanımını bir cümle ile de anlatabilmelisin. Bunu ister 6 yaşında bir çocuğa söyler gibi söyle ister anneannene anlatır gibi. Sadece cv'nden bahsetmiyorum. Lafı dolandırmadan ne kadar kısa sürede aktarabilirsin, bir mesajı vermek için 50 dakikalık toplantının son 5 dakikasını bekleme, seyirci uyur, kitle sıkılır. 
Zamanlama önemli, satış sonlandırma önemli, sadede ilk 5 dakikada gelmek de önemli. Kaybedenlerden olma. 
Çok sayıda kelimeyi az sürede söylemeye çalışırken hızlanmak faydalı değil gibi. So önemli olan en kısa zamanı kullanmak da değilmiş. Zaman kısa --> rölativite, bir de dinleyene sor, ne kadar acı çekti acaba seni dinlerken, dinleyecinin hissettiği süre nedir. 
Basit iyidir, daha fazlasını elde etmek istediğinizde, daha az söyleyin. Birazcık gizem sosu, biraz hayal gücü mis gibi yalın iletişim. 

Yeni mezun görüşmelerini ele alalım, benzerleri içerisinde ilgi çekmeleri ve sadede gelmeleri gerekiyor. Açık ve net, kısa ve öz, vurucu mesajlar ve hatta güçlü yönlerini de bir çırpıda anlatmaları bekleniyor. 

Yukarı çıktıkça executive summary giriyor hayatımıza, yöneticiler, yöneticilerimiz. Onların zamanı herkes kadar kıymetli, herkes kadar az, gündemin hızlıca üzerinden geçilip sadede gelme konusunda daha kıvrak olmak elzem gibi bir şey. 

Sonra ortaya uzun konuşanı kısa dinleyeceksin mottosu atılıyor. Uzun konuşanı yönlendirebilirsin, bu bir iş görüşmesi ise toparlamak adına müdahale edebilirsin.

Benden bu kadar, sonra devam ederim. Mutlu kalın izlekler. 


Yüce Ruhani Prensesiniz, Menekşe Morunuz, Evrensel Yaşam Kaynağı Pıtırcığınız,

Coco Hazretleri




P.S. Siz üstad, sensei falan diyebilirsiniz izin veriyorum.

Yazının fon müziği: oha herhalde kung fu faytink olacak, kimse bu yazının kariyer ile ilgili olmadığını söyleyemez. 



8 Şubat 2016 Pazartesi

İK'cıları Anlama Kılavuzu


Merak etmeyin Tanrı Elçi olarak beni yolladı ^_^


Manuel gibi bir şey düşünün ve bu iyiliğimi unutmayın. Kitaplarımı ayıklıyorum, Hobbit ve Felsefe diye bir kitap çıkmıştı hatırlarsan, hobbitleri anlama kılavuzu gibi bir şeydi elbette felsefe ışığında. Bittabi bundan esinlenerek çıkmadı bu yazı, taslaklara bakarken 2013'te atılmış zibilyon başlıktan biri, canlandırmak istedim. Siz sevgili izleklere Bir İK'cının kafasından seslenmek isterdim, İK gözlüğü değil At gözlüğü, İK şapkası değil Beyzbol şapkası ile, Tanrım bugün yine tüm .ğrençliğim üzerimde.

Son dönemin popüler kalıbı ile sağ adım ile giriyorum konuya:

Bu Coco, 
Coco herhangi bir okulun herhangi bir bölümünden mezun olarak herhangi bir lisans bölümünü bitirebileceğini ispatladı. İK alnında kariyerine başladı diyelim(aslında kariyerime İK ile başlamadım ama bu başka bir hikayenin konusu), İK'yı seviyor, İK'da onu seviyor, kendisi için anlamlı işler yapmayı tercih ediyor kariyer kısıtlarının farkında çok sallamıyor, İK'yı anlıyor, biliyor, İK dilinde konuşabiliyor. 
Coco'nun kendisine benzeyen(yok ya ne benzeyecek hepimiz unique'iz ama en yunik benim) arkadaşları, meslektaşları, iş ortakları, koçları, yöneticileri falan var. Bunlar genelde kimse tarafından sevilmez, koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi denir, günah keçisi ilan edilir, vurun abalıya'daki abalı onlardır mesela. Çok rerörerörerödür. Çok da tınnnnnnnnnnnnnn çok da fifi, biz de size bayılmıyoruz, be professional.
Coco işini iyi yapar, Coco çalışkan, zamanını etkin kullanır, yanlışı çotonk diye söyler, insanların çalışırken yeteneklerini ortaya çıkaran atmosfer yaratır, analitiktir, bazen dandiktir, çoğunlukla dakiktir, attıkları free kicktir askdjalksjdla, god i hate football but i love Zlatan. Eve gittiğinde işini unutur, hedeflerini gerçekleştirir, pürüzsüz işleyen süreçlere, uzaylılara ve bilime inanır. 
Yeteri kadar çaba ve iq skor ile zorlukların, engellerin geçilebileceğine inanır. 
Dünyanın en zor işi İK değildir, en önemli işi de İK değildir, en iyi İK'cı da kendisi değildir, İK yapmazsa ölecek diye bir hastalık yoktur. 
Coco bir zeka yükseltendir.
Coco gibi ol.
I am the best what i do. What i do ain't pretty

Bir İK'cı, ortalama zekaya sahip birinin gözünden bakalım dilerseniz;

Stratejik ortaktır zira yönetim, işletme vb. derslerde öyle öğretildi.
Yalnızca bir personelci falan değildir, kurumsal iletişimin olmadığı yerde kurumsalcı, cenazelerinizde gözyaşı, düğünlerinizde halay başı olmasa da tebrik mesajı atanı, altın için mail gönderip hesaba para yatırmayı isteyeni, bebek doğumlarında baby Tosun aramıza hoş geldin yazısını bebek animasyonu yanında göndereni, işveren markası yapıyoruz diyerek CEO şoförüne eski kaşar ve simit aldıranıdır. 
Gereken gereksiz durumlarda şirkete danışmanlık veren avukata(sektörde duayen bilinir) asistan bakanıdır, hizmet odaklıdır, amelasyon işlere bayılır çünkü. 

İşe alır, hoş geldin kiti verir, servis ayarlar, eğitim atar, gaz alır, gaz verir, haftalık mail gönderir, happy hour tasarlar, ah alır, vah verir, beddua alır, mandal ve leğen verir, çalıştay düzenler, değerlendirme merkezine alır, çapın yarısını pi'yi 3 alarak falan çarpar, böler, terfi süreçleri, transfer, şut, işten çıkarma, lansman, iyileştirme, agile, akademi, iş tanımı, tasarım, vizyon, kutucuk, organizasyon chart, iş ailesi, ihtiyaç analizi, yemek kartları bakımı, asistan eski eskort ise onun tespiti, işten çıkış mülakatı, işe giriş mülakatı, toplu mülakat, grup mülakatı, stres mülakatı, outplacement falan genelde onun alanındadır. 
Liderlik, koçluk, eğitim programı hazırlayan, bir anne, bir baba, her şey olanıdır mesela. 
Politik olarak doğrucu başıdır, incelikler, ince işler, hafif laf sokmalar, üst yönetimin iş hukuku kitabını masaya fırlatmasında Bülent Ecevit'lik hep İK'nındır, YK Başkanı'na eski cumhurbaşkanlarından Sn. Ahmet Necdet Sezer göndermesi yaptım yaşlı olanlar fark etti. Bkz: bir gecede beyazlayan kadir inanır saçı
Ofis dışında bir organizasyona, eğitime, kongreye katıldığında alakasız bir yönetici isteği ya da kaprisine maruz kalandır. Havuz başında güneşleneni, tatilde yurt dışına gideni, ille de çık bışırılı diyeni, İstanbul yerleşik minnoşu...


Gerçekler: 

  • Şirketin sahibi dışındaki herkes işçidir. 
  • Öncelikli olan şirkettir, şirket, company, dükkan, ekmeğimin peşindeyim tavrı default yüklü. 
  • Doğru yere doğru insan yerleştirmek zorundasın so, kara kaşına kara gözüne bakıp seni işe almıyorlar, günün sonunda, ayın sonunda, çeyrek sonunda, yıl sonunda hedeflerini gerçekleştirmek zorundasın. Yapamıyorsan sana eğitim atarız, performans görüşmesinde yöneticin sorgular, eşek değil, ona da bu işi yapması için tonla eğitim aldırıyoruz. Sen o iş için en uygun aday olarak seçildiysen beklentileri yerine getirmen doğal sonuç, pürüz çıktığında zımpara da çıkar. 
  • Zaman eşittir para belki maliyet, zaman geri çevrilemeyen ölçü birimi, kırışıklık, tecrübe, hata, ders alma, daha iyisini yapma, ödül, başarı, mutlu son. 
  • Biz bütçe yapabiliyoruz, roi falan, paraları saçma konularında tecrübelerimiz var. 
  • Şirket evlilikleri, merge, birleşme, joint venture, re-organizasyon, outsourcing, outplacement, sourcing, küçülme downsizing, işten çıkartma, turnover... Bunlar ik'cıların dünyası için normal, ara ara şoka sokabilen kavramlar bazıları arzu edilmez. Başına geldiğinde operasyonu en uygun şekilde yaparsın çünkü bir pazarlamacıdan ürün çıkartması, iletişimciden reklam yapması bekleniyorsa İK'cıdan da görev tanımına uygun olarak insanları işten çıkartması beklenir. 
  • Annem değilsin, babam değilsin, ailem değilsin, günün çoğunluğunu seninle aynı şirket çatısı altında geçiriyor olabilirim--> Amaç markayı güçlendirmek, çalışılmak için arzu edilir hale getirmek, finansallarının iyi durumda olması, optimum çalışanla yoluna devam etmesi, arzu edilen turnover rate'de kalması, en iyilerin şirkete çekilmesi, yetenekleri elde tutma vb. Benim işim(mecazi olarak ben yoksa İK'cı) bu işi en kansız şekilde yapmak, hatırla: Erbakan Hoca konuşması. Ya bunu dışarıdan bir danışmanlık desteği alarak yaparım, bütçe kısıtları içerisinde, ya kendi ekibimi kullanırım, sonuçlar tartışılır. Her ekibin gücü en zayıf olanın yaptığı hatanın skandal boyutu ile ölçülebilir. Hepimiz o şirketi temsil ediyoruz, anbılivıbıl. 
  • İK çok ketum, çok rerörerö. Sorry ağzınız çarşamba pazarı gibi, insanoğlu herhangi bir şeyi hatırlamaya çalışırken beyni ona küçük oyunlar oynayabilir ve hikayeyi başka şekillerde tamamlayabilir, her süreç, her toplantı, her gizli bilgiyi sizinle paylaşmak zorunda değiliz. Departmanın girişinde "En sevdiğiniz departman olmak istiyoruz" yazmıyor ama sevseydiniz güzel olurdu. Yani diyor ki, saçma sapan yöntemlerle ağzımızdan laf alma çabasına girmeyin, yemezler, küsmeyin de. 
  • İK hep eğleniyor. İşini eğlenerek yapmak suç değil, en azından anayasada bununla ilgili bir madde henüz yok, şirket tüzüğünü, etik kuralları falan deneyin. Olm Ekvador'da Mutluluk Ekonomisinden  Sorumlu Devlet Bakanı var havanız kime? Belki de rotasyon zamanınız gelmiştir, başka bir bölüme geçmek isteyeniniz var mı?
  • İK'nın yaptığını ben de yaparım. Hayır. Yapamazsın kıt beyinli. Senin işin sana bizimki bize, en basiti adayla mülakata girip burnunu karıştırıyorsun sonra bunu ekşi'den okuyoruz, uza. Yani geçiş yapmak istersen iç ilan sürecine başvur ve diğer iç adaylarla birlikte boş pozisyon için değerlendirmeye gir, olumlu olursa transferini seve seve yapar tebrik mailini atar, portaldan ilan eder fotoğrafını bile koyarız, söz sana çikolatalı pasta benden. Hor görme garibi bir derdi vardır.
  • Performans Sistemi yanlış, hedeflendirme yanlış. Hımmm peki bunun ile ilgili yöneticilerine ve ilgili kişilere öneri sunmayı denedin mi, mail attın mı, toplantı talep ettin mi, agile süreçler falan? Yani bununla ilgili bir çaban yoksa sırf söylenmek için söylenmek manasız. Birleşme yaşayan bir şirketteysen 5-10 yıl içerisinde markanın ve sistemlerinin ve de kültürün oturacağından haberin var mı? Hah evet bu birleşme yaşayan 3. organizasyonum benim biliyorum da konuşuyorum falan... Limit gökyüzü, hedef yönetim katına çıkmak geçen yıl 112 müdür ile görüştüm 26'sı CEO olmak istiyordu, 26 tane boş CEO pozisyonu yok.
  • Kuşaklara inanmıyorum, bunlar hep saçmalık. Öyle deme ben gökkuşağına inanıyorum ve evde pony besliyorum, uslu durursam bir de unicornum olacak. Farklı olanı anlamaya çalış, dene, kendi şapkanı çıkar, benim gözlüklerimle bak, if you try walking in my shoes but bu hiç hijyenik olmaz. 
  • Elbette özel bir insansın, özel insan yavrususun, hayır hayır politik doğru olarak söylemiyorum ama senin kadar herkes özel organizasyonda, yetenekler, yetenek olmayanlar. Performans değerlendirmeni sadece yöneticinin ellerine bırakamayız, ya duygusal karar verirse, ya seni harcarsa, ya seni sevmiyorsa, mobbing yapıyorsa ve bundan bizim haberimiz yoksa. Koridor efem devrede, çift kanallı iletişim var. 
  • Bazı şeylerin farkına varmanda, farkındalık yolculuğundan bahsediyorum akıllım, biz de sana eşlik edeceğiz. Olduğun yerden daha iyi bir noktaya giderken sana mihmandarlık yapmak bizler için ayrıcalık. Lütfen kemerini tak, camdan fırlamanı ve o değerli beynine zarar vermeni istemeyiz. İşten çıkarıyorsak bir sebebi var, bugün yapılanlar yarınların daha da mutlu olması için. Unutma zor kararları verenler kahramanlardır(sanırım yazdıklarım arasında en kötü cümle buydu). Herkesin bir derdi var, durur içerisinde durur içerisinde oyh. 

So İK'cılara sövmek yerine o işyerinde bulunduğun süre içerisinde;
Kendine bir şeyler kat, deneyim, bilgi, teknik donanım, ruhsal yolculuk, yıldız tozu, minare gölgesi, MBA indirimi, dil kursu, yaratıcı yazarlık sertifika programı, rumba sınıfı, koşu bandı her ne ise. Profesyonelliğine profesyonellik kat, duruşunu güçlendir, kendine yatırım yap, bireysel markanı cilala, asansörde CEO ile karşılaşınca kısa ama etkili konuşmalar falan yap. 
Sol kolum ağrıyor, gidiyorum ben. Böyle yap, et falan dedim tüm yazı boyunca "siz" diyerek kendimden uzaklaştırmadım, dengimmişsiniz gibi bir ortam yarattım, bak yazıyı da justified etmiyorum ki daha samimi gözüksün, farkındaysanız hep algıya oynuyorum. Ne çakalım yahu. Benim CEO arkadaşlarım da var ormanda büyümedik. 
Elbette bütün saçmalıkları daha insani hale getirip hikayeler yaratmaya çalışıyoruz hepimiz, duygulara dokunmak, ortak yaratımla bir şeyin parçası olmak, ruha hitap etmek, biz var gazoz olmamak efsane olmak. Kılavuz dediysek bedavaya şimdilik bu kadar. Yazının fon müziği.



Kılavuzu Karga olan Kahramanınız,

Coco the Crow

1 Şubat 2016 Pazartesi

Maaş Günü-Beyaz Yaka Milli Marşı

Son zamanlarda dinlediğim en eğlenceli en motive eden şarkı oldu dostlar, Romalılar, Sevgili İzlekler. Solidmatte'in tweeti ile haberdar oldum, muhteşem bir eser, sözler anlamlı.

Bugün herkes özişini sevir,
Bugün hiçkes işe gecikmeyir ^_^
.
.

Sende arzular bende yığılmış borçlar, yahşı dotslar yahşı komşular
Men niye böyleyem? Heyat men seni sevirem şlkjdşalskjşlskjdşasjkld

Analiz, sentez, kısa vadeli taktik planlar, motivasyon, durum tespiti, adeta müzikal kahramanı gibi hissettiriyor.

Gününüz güzel geçsin, öperler.