İzlekler için Sosyal Medya

ınspector clouseau

27 Temmuz 2014 Pazar

Tatil/ yıllık izin/ kafa izni/ yatış/





Merhaba beyaz yakalı, sen naber ya?

Bu sene yaz gelmedi yeaaaaaa, diyenlerin ağzına kürekle vurmalık bir günden daha merhaba. 

Sabahın zebanisi olarak uyandım, uygun bir rock şarkısı açtım, duş aldım, ne yazık ki makyajımı yaptım, aaa dur önce kuş cıvıltılarını dinledim, uygun bir vine çektim, bir değişiklik yapıp bu kez sırt çantası ile yola çıkıyorum. Tanrım acayip uykum var ve minimal olmak çok zor gerçekten.

****

Cuma günü iş çıkışı servise doğru yengeç gibi yandan yandan seyirtirken haftasonu ne yapmayacağımı anlatıyordum Taylan'a, neyse bindik taktık kulaklıkları ben dizi izledim, boğaza gelince Deniz'i izledim trafikte, sonra kavacık civarı bayıldım. Neyse sonra bir ara uyandım o da nesi? Grima aramış, bittabi geri dönmedim, önceki gün de Şinto aramıştı, bu ekip giderek denyolaşıyor, sabah 7de aramış ulaşamamış da bilmem ne, görende nükleer santral işletiyoruz da dünyayı kurtaracağız falan sanır, altı üstü kaç Homer ediyorsunuz olm siz... Da Simpssıııınnnssssssss

İşin doğrusu, uzun saç aramadığı sürece telefona geri dönmem, bilen bilir ben telefonun sesini kısıyorum uğraşamam. Ne yapacağız gece 11'de iş teklifi mi, ki o da benim sorumluluk alanımda değil, dokunmuyorum o olaya.


"Laptop veriyorlar, köleleştiriyorlar, akıllı telefonlar veriyorlar köleleştiriyorlar, neyse ki Cumartesi eğitim mi olur, çalışmayın da ailenize kendinize zaman ayırın diyen bir şirketteyim, çok özel bir durum olmadıkça haftasonu toplanmıyoruz, zaten toplanırsak haftaiçi kullanıyoruz o izni. Ya CEO bunu demişken mal mıyım Cumartesi işe gideceğim, ibiş. Cumartesi işe gidenler için 1 dakikalık saygı duruşu ve pis sırıtış."
Şu yıllık izin olaylarında tatile girmeden önceki hafta ve döndükten sonraki hafta civcivli olur, işler delege edilir, mailler atılır, otomatik cevap yazılır, tatilde olacağımdan İnternet'e erişimim kısıtlı olacaktır, davar değilsen aramazsın mesajı alttan verilir. Anlayana bittabi.

Bir de mesai sonrası arayan sığırlar vardır, yukarıda anlattığım üzere. Hadi yine yıllar öncesine gidelim, Anadolu'nun güzide ama İstanbul olmayan bir kenti, yine bir yönetici, ilk kez birlikte iş görüşmesine gireceğiz, mesaj atmış, mail atmış, görüşme öncesinde hiç vaktimiz yok, keşke yarım saat görüşebilseydik... Evet kendisi ile ilk defa tanışacağız yani yüzyüze yoksa telefonda bayağı bayağı taciz etmişliği var, sayısal kökenli diyelim bu kez bu adam için. Sayısal Bey ile şirkette buluşuyoruz, yaz olduğu için keten takım elbise giymiş, adeta kumsaldayız birazdan meşaleler eşliğinde müstakbel karısı gelecek ve nikahları kıyılacak, ben de şahitim.15 dakikamız var ilk görüşme için, hızlıca "ilk ben geldim, oturma düzenini belirledim, siz şöyle geçeceksiniz" diyor. Ah, en sevdiğim, ikacılık oynayan yönetici tipi, size pek iş bırakmaz falan derdim ama gerek yok, herkes yerini bilmeli, benim rolüm ik'yı ve şirketi temsilen o masada yaklaşık 1 saat boyunca görüşmeyi modere etmek, onun rolü kendi departmanı ile ilgili teknik tarafı sorgulamak ve evet yine şirketi temsil etmek ki, sonrasında işkolig ya da ekşi'de maymun olmayalım. Aslında istekli olması da çok hoştur yöneticinin, kendine bir yük, gereksiz ayrılmış zaman olarak gören de var, gören davar ayrıca. 
Neyse uzatmayayım, girdiği her işte hep bir numara olduğunu söyleyen Sayısal Bey, görüşme öncesi işkembe-i kübradan ben hazırlandım, çok iyiyim bu konuda derken, önce sorularını unuttu, sonra adaya bir soru içerisinde 3 soru sorup kafasını bulandırdı...olur öyle.

Ama en büyük kusuru Kayseri Mantı'sına ettiği laf oldu, "çok küçük oluyor, içinde et yok Mantının" deyince benim kayış koptu tabi. Siz dedim, bir kaşığa 40 adet Mantının sığdığını da bilirsiniz değil mi? Be idiotta! Benim serçe parmağımın tırnağının 1/2si büyüklüğünde mantı yapabilen yetenekli Kayserililere nasıl laf edersin sen, gafil! Cahil! Cühela! Çapsız! Ağzının tadını bilseydin, burnunun bokunu yerdin lafı adeta onun için söylenmiş...

Neyse ya, sonuçta ben Tarhun ile falan yemek yapan bir insandım, ne bileyim belki hindi ya da tavuk olmadı balık iç organları temizleyemiyordum ama ballı tavuklar, iç pilavı ile doldurulmuş hindiler ya da kestaneli pilav yapabiliyordum, mantıdan hiç bahsetmeyelim. Hatta bir keresinde peder bey ile olmayan bir balığın, kendisi gölde avlıyordu, temizlenmesi konusunda tartışmıştık, yapamam efendim diyordum, çok istiyorsanız siz temizleyin ben pişiririm, sonuç sabah krepleri kendisi pişiriyordu, hey gidi günler.

Yani diyor ki, mesai sonrasında iş ile ilgili telefon almayacağınız bir işte çalışın, marabalıktan kurtulmak gerekir, tatile giderken ekibin sizi backuplaması kaymaklı dondurmadır. Tatildeyken iş arkadaşlarınızı taciz etmeyin, iç müşteriye de bunu aşılayın, Grima Bey daha önce de 3 kez belirtmiş olduğum üzere Taylan tatilde ve onu aramayacağız...(vizyonsuzlar için iş hayatı tavsiyeleri bölümümüzden bu kadar, siz mesai sonrası aramalarına cevap verin hacı sonuçta sizler çalışmak zorunda olan insanlarsınız).

Sahilde sangriasını yudumlayan kahramanınız,

Coco

Ojelerim kırmızı. 
Yazının fon müziği; Mustafa Sandal/Anlamazsın anlamazsın sen benim halimden owwwwww

Harikulade işyeri isimleri

Kayseri dolaylarından canlarım, sizler için

Anan! In yeri


25 Temmuz 2014 Cuma

İş görüşmesinde yapılan 9 kusurlu hareket





*özgüven patlaması yaşadığımız nice günlere, Edna mode on


Eğer karşınızdaki insanları ortalama zekaya sahip olduğunu düşünürseniz, kariyeriniz boyunca ortalama işler çıkarırsınız. İnsanları önemseyin, daha önemlisi yaptığınız işi önemseyin. Bir yandan kişisel/bireysel markanızdan bahsediyorum diğer yandan zaten sevdiğiniz işi yapın diyorum, orrayt?

George Lois, olağanüstü tavsiyeler kitabında çalışmak ibadettir  diye yazar, ve ekler "eğer yaptığınız şeyde en iyi olmak için tutkuyla çalışmıyorsanız; yeteneğinize, kaderinize ve Tanrı'ya karşı görevinizi yapmıyorsunuz" demektir diye de sonlandırır. Elbetteki çalışmak özgürleştirir, inanmak özgürleştirir ve rahatlatır, bir şeylere tutunmanızı sağlar.

İş hayatınızda tek hedefiniz sevdiğiniz işi yapmak ve bundan para kazanmak olsun, motivasyonunuz sürekli olur gibi gerzek bir yargı ile gelmeyeceğim hayır, içsel motivasyonu arttırmanın elbette farklı yolları var. Ve bir plaza profesyoneli için her gün aynı ışıltıda gitmiyor, fabrika profesyoneli için olduğu gibi.

Aklı başında bir giriş yaptıktan sonra yine bir klişe bölümü ile karşınızdayım, ben hala yeterince çaba gösterirseniz ikea mobilyalarının montesini yapabileceğinize inanıyorum, valla. Ya ben bile sizden bu kadar umutlu iken sizin bu atıl kalmış kapasiteleriniz bu enerji israfınız ne olacak minnoşlar? Enerji evlilik programlarında adayların birbirinden aldığı ya da alamadığı elektrik değildir!!!! Kişisel gelişime kafam girsin demiyorum yoo diyorum aslında, durmayın ve fark yaratın lütfen.

Ve dolayısıyla iş görüşmesine giderken aldı da bir yağmur eseri ile minik Coco'yu dinliyoruz şimdi;

Madde madde yazıyorum ki sonradan yanak çocuk kendi yazılarını eleştiriyor, gülmekten yerler yuvarlanıyoruz falan,



1-Şirketi araştırın
2-Profesyonel duruş sergileyin, bir kere de takılmadan prezentabl diyebilin mesela, formal giyinin
3-Sormak istediklerinizi önceden not edin, benim sorularım vardı ama neydi yeaaaaa demeyin, notlarınıza bakın, No problem
4-Dolayısıyla yanınızda kalem de olsun, ne olur ne olmaz
5-Nezaket gösterin, kibar olun, çay içerseniz(ki ben bunu gereksiz buluyorum) olsun yine de içerseniz, küçük parmağınızı havaya kaldırın. Kibar olun, sonuçta barbar değilsiniz, çizginizi bozmayın
6-Göz kontağı kurun, böyle gözünün içine içine bakın, bakışlarınız delsin geçsin
7-Alkollü ya da başka bir şekil gitmeyin ayık olun, kafanız güzelken çekilmiyorsunuz
8-Yaklaşık 10 dakika falan önce görüşme yerine intikal edin, ne bileyim çişiniz gelir, yüzünüzü yıkamak istersiniz, heyecandan falan kusarsınız, olur ya...
9-Ilk görüşmede sorulmadıkça ücret pazarlığı yapmayın, minimum beklentinizi söyleyin, psikolojik altı sınırınız, toleransınız işte. Karşı taraf yapıyorsa kaçın, run you fools!!

Ya ben öyle kıyafete falan çok takılmıyorum ama memeleriniz görükmesin, both kadın/erkek için söylüyorum.

Şimdilik bu kadar, gideyim de mali tablolar analizi falan okuyayım, sıkıldım.







20 Temmuz 2014 Pazar

Bursa'da uyanmak




Günaydın günlük, 

Gemlik'e doğru denizi göreceksin şaşırma

Armutlu sefası sonrası Bursa, assesment'a kafam girsin mode on. Neyse Bursa yeşil, nemli, yazları sıcak ve yapış yapış, kışları soğuk ve bembeyaz. 

Öyle işte,

Challenger ile adayların aklını alacağımız bir güne merhaba,

Sana da merhaba, Hilton'un kahvaltısı çık bışırılı, aferin güzel. 

Hello Bursa'nın bir bölümü, umuyorum kazasız belasız bir gün olur.

Biz ki jungleda survive eden plaza zebanileri beyaz yakalılarız, o nedenle telefonu ilk çalışında açmıyoruz, arama.

Xoxo,

Coco




4-5 Kasım Peryön İnsan Yönetimi Kongresi

Merhaba ikacılar naber?

Bu yıl 22.si düzenlenecek olan Peryön'ün kongresi için video yayınlamak isterseniz hashtag;

#peryonkongresindeyimcunku 

Olacak,

İşte nebleyim, Kasım'da başka zirve yok ondan gidiyorum, beni çağırmıyorlar ama takılıyorum, ay luv peryon, şöyle özledim böyle özlerim,  ben de ikacıyım beni de alın aranıza, zirve benim işim falan diyorsanız(k2de ben varım yavaş gelin) gibi şahane videolarla destek verebilirsiniz.



Hadi öperler.


Öz hakiki prensesiniz,

Coco

İş-Özel Hayat Dengesi

Merhaba,

Yine çok dengeli bir gün ile karşınızdayım, ben Coco, hizmetinizdeyim(burada şapkamı çıkarıp yerlere kadar eğildiğim kısım geliyor).



Konumuz iç huzurumu kaybettim, dengem nerede?

Denge, kulaktaki taşlarla sağladığımız şey. Üniversite yıllarında bir arkadaşım vardı annesinin esnaf olması ile övünen bu kız Ankara'nın bağrında doğup büyümüş sonrasında ÖSS'ye girmiş, nasıl olduysa aynı bölümü kazanmıştı. Olay şu, ne oldu bilmiyoruz ama bizimki zırt pırt bayılıyor, dehşet, kafasını bir yere vuracak diye endişe ediyoruz. Sonra işte doktora gidiyor, a-aaaaaaa ne olsa beğenirsiniz, küçük hanımın kulaklarındaki taşlar göbek atmış kızcağız bu yüzden dengesini sağlanamıyor. Aramızda kalsın pek kepçe kulaklı bir şeydi, saçlarını kulaklarının üzerinden sarkıtırdı hep, bittabi bir elf kızı değildi.

Evet bu gereksiz ayrıntı, vertigo falan gibi şeyler aklıma geldiğinden şimdi, bu noktadan serbest çağrışım ile sizleri alıyor iş-yaşam dengesi, para-çokomel eğrisi tarafına getiriyorum.

Ben küçükken kulaklarım çok küçüktü, büyüdüm hala kulaklarım çok küçük, şükürler olsun iyi ki kulaklarım var. Yani diyorum ki dengeli bir hayatım var. Geçen gün bir okazyonda eski ekiplerden birinde Sr. Danışman olarak çalışmış bir arkadaşımı gördüm, şimdi kullandığım bir markanın işe alım müdürü oldu. Ay günlük hatırlar mısın, servise giderken şpakat atmıştım ayağım kayıp, bir cuma günüydü, sonra doktora gitmiş rapor almıştım. Cumartesi yatıyordum evde hani bu arayıp ofise gelir misin demişti, Nurbanu saçmalama istersen raporluyum yatıyorum dediğimde taksi ile gel o zaman demişti...

Taksi ile gel o zaman, taksi ile, gel... O zaman... Taksiiiiiiii

Taksi ile gitmedim, hiç gitmedim, sağlam düşüp yan yemiş gibi yatıyordum, elimde kumanda, sevgilim hastabakıcılığımı üstlenmiş vaziyetteydim.

Nurbanu, mesai kavramı olmayan bir insandı, işine aşık, işi ile evli, hızlı konuşan, çok konuşan, dağınık, işini yönetemeyen, dolayısıyla bir döngünün içine girmiş. Efem her genç kızın(Nurbanu, 35, bekar, İstanbul) başına geldiği gibi bir acıklı aşk hikayesi vardı. Nişanlısı bunu(bu mu? Oha yok artık) başka bir kız için terk ediyor, yetmiyor evleniyor, Nubanucuk kendini işine veriyor, yiyiyor yiyiyor domuzcuk oluyor, yetmiyor sabah akşam ikacılık oynuyor idi. Hayatına yeni birinin girmesine de izin vermediği için, iş-ev-Antep-iş-ev-iş-iş döngüsünde hem bizim hayatımızı darlıyor hem de çalışmaktan başka bir şey yapmıyordu. Aradan neredeyse 7 yıl geçti, Nurbanu'nun kurduğu cümle, "ah Coco'cum nerede işe alım orada ben, açık hiç bitmiyor, iş hiç bitmiyor, sanki adayları cebimde taşıyorum, yönetici arıyor yarın sabaha aday gönder diyor..." Bu tarzda 8 cümle daha kurdu, not: Nurbanu akşam 9'da fizik mühendisliği bölümünden mezun adayı saha satışı için mülakata davet eden bir insan, arkadaşları ona "sen hiç head hunter olamayacaksın" diyor. Migren ağrısı tutan asistana " mesaiye kalınca geçer diyen de kendisiydi. Kabul edin onu çok sevdiniz.

Sanırım artık toparlamak gerek;
Efem gönül işleri zor, unutamıyorsanız yardım almayı deneyin, psikolog, ilişki koçu, jigolo, olmadı esgort(o öyle yazılmaz)
Sosyal çevrenizi değiştirin,
Kendinize yeni bir hobi bulun,
Kendinize yeni bir sevgili bulun,
Kendinize yeni bir iş bulun(hooooop geldik mi yine cv'ye),
Zamanınızı yönetimiyorsanız bununla ilgili kitap alın, workshop'a katılın, koçluk alın, olmadı şirketin soft skill eğitimini falan alın, bak dağılmasın kafanız, masanız, iş süreçleriniz,
İşte yardım falan isteyin ekip arkadaşlarınızdan,
BILMIYORUM deyin, iş hayatında bunun kadar etkili bir cümle yok, bilmiyor olmak değil, öküz olmak, öğrenmiyor olmak sorun, eğitilebilirsiniz, ben inanıyorum,
İşi işte bırakın, eve geldiğinizde o günü tekrar tekrar kafanızda çevirmeyin, senaryo yazmayın,
Ailenize, dostlarınıza vakit ayırın,
Sosyal projelere, gönüllü hizmetlere katılın, sivil toplum organizasyonları, festivaller, sergiler falan,
Mesela "sergiye git tuvale bak, bunu ben de yaparım ki" de, olamaz mı? Olabilir(hayır spreyle sokakta yerde yapılan uzay resimlerini sevmiyorum, hayır yaparım, hayır tarzım değil),




Bunların hepsini yapmak için tabiisi küçük bir hap var, evet benim kendi imalatım, yanında limon sıkacağı da veriyoruz, bitmedi Akbil de var, bitmedi, soğan soyucu da var, patates dilimleyici...
Unutma eşini değiştirebilirsin ama işini asla! Ya da tam tersi, aslında bu doğru bir tespitte değil, Nurbanu'ya gelince ekibinde beni görmek istediğini söyledi, teşekkür ederek geriye doğru gitmeye başladım, sen de duyuyor musun, birazdan beni çağıracaklar, hadi si yuuuuuu, sesin uzaklaşıyor derken havadan öpücük gönderdim. Ay şöyle pilot milot tanıdıklarımızdan biri ile kendisini evlendirsek, ne hoş olur.


Bu yazıyı Morocco çayımı yudumlarken yazıyorum, bir yandan da böyle mistik müzikler çalıyor. Daisy ve Tarçın gelecek birazdan performans kartı mı ne varmış ona bakacağız. Morocco çayı naneli, bittabi sesimi kaybettiğim için içiyorum bunu, sizinki de laf, yoksa çay ile ne işim olur.

Work-Life balanceını sağlamış, Mordor'da kıçının üzerine oturup geçmişini ve kendini affetmiş olan kahramanınız,

Coco

P.S. Hayatıma yeni anlamlar yükledim, niye öyle düşündünüz ki?
Yazının fon müziği: Ben Nasıl Büyük Adam Olucam/pinhani

18 Temmuz 2014 Cuma

İş yaşamında 100 Kanguru



Yıllar içerisinde insanların beğenileri, beklentileri nasıl da değişiyor...


Kitabın ismini sevdiğimden mi, kaligrafi rahat okunabilirlik sağladığından mı(tram baskı, Heidelberg falan demeyeceğim şimdi matbaa olaylarına girmeyelim) ya da işte yeni mezun olunca iş dünyası ile ilgili her kitaba saldırdığımdan mı bilinmez ben de Ahmet Şerif İzgören kitapları alıyordum, okuyordum. Hatta eğitim departmanında olduğumdan birkaç organizasyonda dinleme fırsatım olmuştu, efendim ayrıca beyfendiyi yakışıklı bulan, ağzının kenarlarından salyalarını temizleyen hanım arkadaşlarımız olmuştur, şirkette(yine bir CIA-THY tandansı yaşattım bak).
Şu hortumlu dünyada fil yalnız bir hayvandır isimli bir kitabı vardı, Laertes'in kız arkadaşı okumak için almış ve bir daha kitabımı görememiştim. Eleman Seçme ve yerleştirme gibi bir kitabı daha vardı, onun dışında başka bir yayınını okumadım diye hatırlıyorum. Yani artık beklentim ve beğenilerim değişti diyebiliriz , lakin gelmiş imzalı-okuyorum.

Kitapları bir kere göz yormayan fontlarla hazırlanmış, elma yayınları'ndan  çıkar(doğal olarak), en güzel yanı tertemiz bir Türkçe kullanılmasıdır. Ayrıca pozitif bir tavır var, evet. Oralardan oklar, buralardan şekiller ortalama beğeniye hizmet eder. Gayet samimi, yer yer şaka yapan bir tarz, bu kitapla ilgili konuşmak gerekir ise minik hikayelerin sonundaki sandık illüstrasyonları çok dandik, sorry. Ama güncel konulara da cesurca değinmiş, bravo.

Kitapta sistem yaklaşımından, durumsal liderlikten falan bahsediyor, Türk mantığı ile yönetilen bir şirkette falan çalışıyorsanız, yöneticiyseniz çok işinize yarar.

Benim puanım 10 üzerinden 6,4 panpa, bak alın ya da almayın demiyorum. Kitap candır, okuyun, gelişin falan.


Alın size kitaptan çok bilgece bir söz, swh*

"Tarlanın yirmi yerini birer metre kazarsanız su bulamazsınız. Bir yerini 20 metre kazın."


17 Temmuz 2014 Perşembe

Toplanın Üst Düzey Yönetici Yapıyoruz Bugün

Üst Düzey Yönetici olmak için gerekenler(yazı ciddiyetten uzak yazılmıştır)

1-Boş bir üst düzey yönetici koltuğu
2-Göt
3-Vizyon
4-İlişki yönetimi becerisi
5-Mojo
6-Akıl, fikir, zeka
7-Risk alabilme, sorumluluk falan
8-Durumsallık, nabza göre şerbeting
9-Koçing, Mentoring bazı bazı monitoring
10-Uzaklara bakma jesti ve mimiği, böyle omuzlar üzerinden
11-Stratejik düşünme
12-TERS köşe soru sorabilme kabiliyeti
13-EGO kadınlar için Eda(edalılık falan) böyle minnoş minnoş
14-Liderlik vasfı falan
15-Ay durun erkekler için askerlik yapılmış da olsun
16-Yönetişim becerisi yönetsellik, yöneticilik
17-İlk işine müdür olarak başlamak avantaj(şaka şaka)
18-Halk, kilim falan hediye edebilme(vali vardı hani onun üzerinden kamuya da dokundum bakın)
19-Kadınlar için güzel meme(camooonnnn), erkekler için Domenico Dolce'nin bile beğeneceği harika bir ass
18- Mühendis bile falan olsanız dandik bir MBA
19-SWOT analizi bir de excel bilgisi must
20-İki isimli iki soyisimli ol ve bunların hepsini kullan, ona göre sosyal medya hesabı aç(üst düzey yönetici sosyal medya hesabı kullanımını ve vay cen'in bununla imtihanını sonra anlatacağım)
21-İkna kabiliyeti demiş miydim?
22-Güzel bahaneler üretme ve kariyerin erken dönemlerinde salağa yatma(ooo beybe bunu çok güzel yaparım)

Şimdi git ve bu 22'sini almadan gelme eve, chop chop!





Çünkü herkes bana aşık.

 Lafa gelince fena esersiniz, icraata gelince pamuk şekersiniz diyen kahramanınız,

Coco

15 Temmuz 2014 Salı

Peki ya nonnikleri ne yapacağız?


Neredesin aşkım? Buradayım aşkım! Ay çok tatlıyım insanlarına...


Doğru okudun, nonnik, bu yazı Tarçın yüzünden yazılıyor, nonnik arkadaşın varsa benimle tanıştır çünkü benim de bir nonnik arkadaşım var ve çok yalnız dedi.

Daha önce de söyledim, ekipten biriyle olmaz, şirketten biriyle ı-ıh cıx, iç müşteri ile, yönetici ile, yapma bunu Hayrettin, hiç gerek yok. Ne olacak aynı hedefe mi koşacaksınız, rapor mu yazacaksınız, yaz kızım 50 torba çimento?

Gerçi Vektör, maceraya atıl deyip duruyordu o zaman, hatta müdürlerden biri asılınca yetenek havuzunda mı, high potential mı, right-fit mi, super keeper mı sorularını cevaplardı, "bak Coco, yolu açık, bence düşünmelisin" falan, koçing moçing, mentoring değil aynı zamanda monitoring yapıyordu benim eski yöneticim.

Neyse eski çalıştığım şirketlerden birinde 11 bölge müdürü ile aynı anda uğraşıyordum, e aynı anda hepsi ile o şekilde bir organizasyonumuz olmamıştı. Kulaktan dolma bilgiler ile yürüyordum, alana gittiğimde ya bölge müdürü ya da ona bağlı çalışan yöneticilerden biri gelip alırdı. Evli, evsiz, boşanmış, çapkın, madde bağımlısı, nikotin bağımlısı/bunu anlamak en kolay olanı, seks bağımlısı, karbonhidrat bağımlısı mı 1 bakışta değil( ya işte ben öyle diyeyim sen öyle anlama/ bir keresinde elemanın birine pembe T-shirt giyer misin dedim herif homofobik çıktı neyse bu başka bir hikayenin konusu) ama konuştukça anlayabiliyordum. Günlerden bir gün, ismini vermek istemediğim bir yönetici beni hava alanına karşılamaya geldi. Çıkışta bir isim kartı elinde bekliyor, aahhh ne hoş, yanına gittim "merhaba, Coco ben" neyse tanışıyoruz, araca geçiyoruz, valizi alıyor, kapıyı açıyor( yok bu Ankara hikayesi değil, birlikte yüksek lisans yapmıyoruz) klasik şirketi soruyor, yeni haberler, efendim bu ziyaretimde neler yapacağız, ne yiyeceğiz, nerede kalacağım... Bu yazıda yer almasının nedeni yukarıda bahsettiğim neden ile, dönüşte Vektör kendisi hakkında bilgi talep edince anlattım, Vektör çapkın bir kadındı, hayallerini yıkmak istemedim(hayır istedim, primitive de olsa bir ahlak anlayışı olmalı- ailenizin namus bekçisi Coco) 

Bizim takım ya da karşı takımın oyuncularının klişe davranış kalıpları vardır, her iki takımı sevenlerin ayrı, kullanılan kodlar, bakışmalar, jargon, şakalar, gidilen partiler, mekanlar, uuuu beybe.aslında normali bu olabilir, belki de bizler klişeleştiriyoruz, huh?





Bir organizasyonda karşılaşacağınız, ekip ile illgili en kritik noktalardan biri de lgtb iş arkadaşının kendini ya da seçimini gizlemek zorunda hissetmesi, hissettiği baskı, ailede yaşadığı sorunlar, hayat bazıları için çok daha zor farkında mısınız?

Vektör'ün ekibinde ışıldayan bir değil 2 nonnik arkadaşımız vardı, biri ekran arkaplanını Brad Pitt yapmıştı, her sabah iç çekiyordu, cuma günleri parmak arası terlik giyiyordu. Diğeri ise çok klasik bir Türk ailesi çocuğu babası eski emniyet müdürü, bütün televizyon dizilerini takip eden, hareketleri daha şiir gibi(ya böyle işte konuşurken Emel Sayın elleri gibi yapıyordu ellerini), hafta sonlarında Taksim'de alternatif partilere katılan ama her seferinde sorduğumuz soruları geliştiren ve çantasını çapraz takan şirin mi şirin bir kişilikti. "Şekerim, haftasonu ne yaptın?" Sorusuna "arkadaşlarla taksimdeydik" cevabını verir hiçbir şekilde detay paylaşmazdı, e bizde oradaydık nereye gittiniz? "Ya götürdüler bir yere bakmadım mekanın ismine elimde LCW poşeti girdik bara..."İşe ilk başladığınız dönem salağa yatıp herkesi gözlemliyorsunuz ya, işte onu gözlemlemeye hiç gerek yoktu, lakin biraz mutsuzdu, annesi ona kız arıyordu, o spor salonunda bir kızdan bahsediyordu ama aynı zamanda benim accounttaki Süslü'den hoşlanıyordu, kravatlarının hastasıydı ve departmana geldiğinde ağzının kenarlarını siliyordu. So. Bazı geceler o kadar hard geçiyordu ki sıklıkla izin alır gelmezdi işe, bu noktada Muhteşem ve onun şahane soruları gelirdi, "şekerim nerede, yine mi midesi bozulmuş??" Ve daha niceleri.

Karikatürize edilir nonniklik, hep bir drama queen'e bağlama, bok atma, aktif/pasif geyiği, en nihayetinde bu hanımlar ve bu beyler birer bireyler, onların seçimi. Kendi kararları, neden insanları bu kadar mutsuz etmek için elbirliği ile çalışıyoruz ki?

Kübik arkadaşım Eddy izmirliydi, İpo isimli mühendis bir kız ile yaşıyordu(ev arkadaşı) 2 yılın sonunda İpo bir gece Eddy'e açılmış, öyle böyle değil yalnız bayağı bir açılmış, bizimki şoka girmiş bir şekilde bana geldi. "Beni öptü ya, beni öptü!" Diyerek kapıdan daldı, ok, insanlar bazen sinyalleri yanlış okuyabilir... Gerçi benim başıma gelse ne olurdu demiyorum çünküüüüüü benim de bir nonnik yöneticim oldu ve beni önce yemeğe davet etti, sonra sinemaya. Noluyo lan bana mı yürüyor bu teyze demedim, sağolsun ekip arkadaşlarım yeterince şaka yaptı bu konuda "Yıldız sana mı kayacak?" diye... Sadece iyi bir dinleyici olduğum için eski sevgilisini dinledim bütün gece, maceraya acıktım ama ben genelde bıyıkları/sakalları çıkan karşı cinsten hoşlanıyorum.

Izy'nin en yakın arkadaşlarından Göktuğ'da İstanbul'da yaşayan göreceli olarak daha kolay kendini ifade eden, tercihlerini gizlemek zorunda olmayan bir minnoş, harika kahve falı bakar ve süper doğum günü organizasyonları yapar, Roma Tanrısı gibi bir vücudu ve delici bakışları vardır ama o bizim takımdan, sevgilisini terlikle sokakta kovalamışlığı olan renkli biri. 
Yani dostlar son dönemde a lot of testosteron maruz kaldığımdan, bizim baltalarla, nonnik bir aday görünce karşımda baltaları uyarma ihtiyacı hissettim. Bazen yöneticiler bazen adaylar mülakat sırasında flört edebiliyor. Kapıyı kapattım, "beyler hareketlerimize dikkat ediyoruz, unutmayın burası oyun parkı değil.. Sizler hem biriminizi, hem kurumu temsil ediyorsunuz, sizin yüzünüzden ekşi'de yer almak istemiyorum..." Tiradımı attım. 
Bir keresinde/yıllar önceydi aday müdürün sorusuna cevap verirken direktör kulağıma doğru eğilip "bu herif Zafer'e atlamasın??" demişti, adayın tam karşısında oturuyorduk, faciaya 1 metre kalmıştı... Kendi departmanın için konuşmak gerekirse ik tarafında nonnik tercihi olan arkadaşlarım hep Personel-Ücret tarafında olmuştur bu da gereksiz bir bilgi olarak tarihe geçilsin, bittabi hiçbir bilimsel yanı yok.
So, ne olursa olsun, benim kendi hemcinsini seven, sakallı bıyıklı/bıyıksız öpüşen, sevişen, seven aşkını istediği gibi yaşayan ve yaşamamayan dostlarım var. Ve onlar birer birey, kişi, varlar yani, görmezden gelmek falan gerzekçe şeyler bunlar, aşalım bunları.





Yüzleşsek diyorum artık. Bittabi global şirketlerde durumla ilgili olarak şükürler olsun daha openmindedız, mahalle baskısına ve mobbinge de ayrıca kafam girsin.

Kurumsal Çöplük

İş hayatının yazılı olmayan 76 kuralı

Çocuklar, hayat şaşırtmaktan asla yorulmaz. Bizim grubun bir tribi vardır i'm working HR nothing surprises me falan, ilk gördüğümde ben de güldüm ama sonra gülmedim. Olm her gün mü saçma bir şey olur? Olm grup dayire başganı board üyelerinin olduğu toplantıda laptopundan yansıyan cıbıl insan görüntüleri ile yarar mı olm? Öffff etik kurulu ile ilgili hikayeyi sonra yazacağım.İlacım bitmiş, tatilde fark ettim, nöbetçi eczane arama zahmetine girmedim, lan bildiğin anarşist hallerdeyim, ilaç içmeyerek baş kaldırıyorum, köşede falan bayılıp kalacağım, burnum falan kanayacak ondan sonra izle... 
Neyse pzt sabahı yine şahane bir motivasyon ile uyanıp! servise bindim, harikulade bir trafik, sonrasında plazalanddeyim, btw sun plaza yanında bir çukur varmış, GE taşınmış, deloitte'de gitmiş bina olmuş mu sana hayalet plaza, oyyyyy, boş plazalar ne hoştur bir bilsen, tam taşınmalık, aşırı çok heyecan yaşamalık. Servisten indim, eczaneye gittim, sabah 07:20, bittabi eczane açık, 2 kutu aldım nasıl olsa bitecek, ben hesabı öderken bir amca geliyor, mavi hapların eşleniği diyor, uyku sersemi ne Salak şeyleri duyuyor, algılıyorum, fak men. Lift kökenli bir sözcükten türetmişler ilacı, destek ilacı, amcaya bakıyorum sabahın 7sinde kuşu kaldırmak için büyük bir motivasyonu olsa gerek, sonra her şey sex deyince kızıyorsunuz, olm kutusu 108 tl imiş, dinleyin bak adamlar açık satıyor, tek tek yani, ya eczacılar da coşmuş. Uykum muykum kalmadı hinlik, itlik düşünmeye başladım yine.



Kararlı adımlarla ofise geçtim, iş hayatı, en sevdiğim, böyle sabah 6da kalkıp gidilen, sevdiceğin koynundan kalkıp, minnoşluk yapmadan, zebani gibi, böyle daha mesainin başlamasına 3 saat kala işe gitmiş olmak evet.  Gazete okumak, gündemi takip etmek, tebaayı selamlamak, açılmak, esnemek...

Sonra durdum, düşündüm, code of ethics falan, serbest çağrışımla gelen giden fikirler ve karşınızdaaa yazılı olmayan kurallar, format sorunu var, önemseme:

1- işi iyi yap ama iyi sat
2- kapıdan girişte günaydın demeye başla
3- yöneticinin saçma esprilerine Gül
4- oryantasyon döneminde salağa yat, get information
5- laptop verildi, götü kolla, maile cevap ver
6- akıllı telefon verildi,  kapatma, gece gündüz konuş
7- araba verdiler, bin
8- durumsal ol
9- profesyonel ol, yapıyor oluyorum ol,
10- mail at ama mail geldi mi diye arama, köylülük bu
11- amirini eleştirme, başkalarının yanında hiç
12- sosyal ilişkilerini iyi tut
13- özel hayatından bahsetme mesela hayatında bir Logan varsa herkes bilmek zorunda değil
14- sosyal medya hesaplarından limitli ekle, networkünle sınırlı bilgi paylaş, mesela benimkiler öyle her şeyi bilmez, herkes sınırlıdır, birinin gördüğünü diğeri görmez, herkes yalan söyler, sen de söyledin, ben yer miyim?
15- gizli ajandalara dikkat et, politik ol, iletişim, iletisim....
16- arada sırada kaşlar çatık şekilde ekrana dalgın bak, büyüğün olduğunu gösterir
17- masanı dağınık bırak çok çalışıyorsun sansınlar, masan çok düzenli olsun c-level'a hazırlandığını sansınlar, arazi şartları çetin sen okumalısın savaş sanatı
18- toplantılara hazırlıklı git, kimin zayıf yönü var bil, zamanı gelince bel altı vurmak gerekebilir
19- yöneticinin yaptığı esprilere tebessüm et, hatta hızını alama ve ayı gibi gül, humorun kalitesi bir yere kadar, ilişki yönetimi her şey
20- bir tarzın olsun, mesela 60'lar, ne bileyim stanislavski ekolü oyunculuk dersi alan minnoş gibi, şıklıklar, parfümler, aman kişisel bakıma dikkat
21- mail atarken fyi falan de, Plaza'da çalıştığın belli olsun, Dadın Britanya'nın göbeğinden gelmişti ya, hah işte ondan
22- uzun konuşma, uzun konuşan kısa dinlenir, executive özet geç, hoş bir dil kullan, zeka pırıltın fark edilsin
23- yemeğe gidildiğinde olabildiğince yavaş yemeye dikkat et, öküz gibi tabağını bitirme, hızı karşındaki yöneticiye göre ayarlayabilirsin
24- şirketin 1 numarasına asla ama asla cücük hareketi yapma
25- çay ikram etmeye bayılırlar, köylülüktür, içmesen de içiyor gibi yap, dişim ağrıyor falan gibi bahaneler bul
26- selling more than telling, işinizi iyi pazarlayın yoksa ekip sizi yer, üzgünüm Darwin rulez!
27- yaptığınız işi kayıt altına alın, sayılarla konuşun, rakamların harika bir dünyası vardır
28- bebeği olan ekip arkadaşını sabırla dinleyin, gülümseyen maskenizi takın, çünkü en önemli şey 5 dakikalık zevkin ürünü olan o zigotun, 9 ay sonra çıkıp sıçması, ağlaması, salyasının akmasıdır(aslında ortalama 6,5 dakika sürüyormuş)
.
.
.
.
.

Sıkıldım, sonra devam ederim belki

Plaza dili ve edebiyatı



Rivayz: yani diyor ki revize ettim, refuse ettim, hap koydum ex koydum içine de hap koydum, kaynanamın adını kuyruklu yılan koydum, şu metni, faylı, bir gözden geçir, bi'şey bi'şey.
Foldır: dosya yazılır, foldır okunur Türkçe yazıldığı gibi okunmadan bir dildir, çünkü ben Britanya'nın köpeğiyim ondan İngilizce konuşuyorum, benim Dadım İngiliz.
İç kılayınt; İç Müşteri, yani beyaz yaka, mavi yaka, yani hepiniz Nuh'un gemisindesiniz.

Ruh halim;




12 Temmuz 2014 Cumartesi

Nasıl canım yanmıştı


Aynı mahallede çocuk olsaydık(büyüseydik),  bisiklete binip gölün kenarına gitseydik, boyumuzu geçen yeşil otların arasında kelebek avlamaya çalışıp, yağmur sonrasında solucanlarını avlamaya çıksaydık mesela. Kovada kımıl kımıl yaratıklar, tutacağımız balıklar için...


Muhtemelen salıncakta itme sırası bende olduğunda ani bir hareketle düşürübelirdim onu, arada sırada hain bir çocuk olurdum.

Arı sokmasına karşı alerjisi olduğundan, onu tüm arılara karşı korurdum, onun super kahramanı olurdum, o da annesinin muhteşem keklerinden çalıp getirirdi bana orman meyveli, ağacın altında yerdik, yanaklarımızda kırmızı meyvelerin boyası, kolumuzun arkası ile silerdik,  astım atağı geldiğinde koşarak eve gidip ilacımı getirir ortalığı ayağa kaldırırdı.

Sonbahar gelince aşağıdaki koruya giderdik, sarı yaprakların üzerinde zıplar, düşen yaprakları yakalamaya çalışırdık. Çamurdan heykeller yapar, öğleden sonra mercimek çorbası içerdik.

Sonra bir gün yarışırken, aptal bir taşa takılıp düşerdim, diz kapaklarım yara olurdu. Yarıştığımız için ve aslında benim birinci olmam gerektiği için aslında çakıl taşı nedeni ile değilde senin yüzünden düştüğüm için deyip ayağına basıp ya da dizine tekme atıp üzerine bir de ayağımı yere vurarak seni arkamda bırakır zom zom giderdim. Muhtemelen tüm öğleden sonra ve de akşam sofrada surat asardın, baban sorduğunda "ne oldu? Yine mi küstü sana?" diye, "hiçbir şey olmadı!!!" deyip odana kaçardın. Sen benim canımı sıkmak istediğinde balon patlamasından korktuğum için yanımda balon patlatırdın. Aramızda sinirden gözleri dolanlar vardı.

Aşırı kararlı, kendinden emin, yeterince şımarık ve istediğini yaptıran bir tiptim, muhtemelen sadece benim için çok önemli olurdun. Benden tırstıkları için de sana bulaşmazlardı diğer çocuklar etki alanım genişti.

Canının sıkkın olduğunu 100 metreden anlar ve seni en iyi ben dinlerdim. 

"Koşup koşup bir yerleri kanayan bir çocuğun ayağa kalkma nedeni oluveriyorsun" derdin büyüyünce.

Çocukluk ne saçma değil mi? Söylesene çocukken neden bu kadar aptaldık?

P.S. Artık seni kimse yalnız bırakamaz...Çünkü yapayalnızsın

Diego dediğin bir yaralı dağ Aslan'ı bana ait, benimle ilgili




Şöyle yaprakları şarkı söyleyen bir ağacın altında



Merhaba günlük,
Hava çok güzel, kuşlar uçuyor, magma her zaman olduğu gibi sıcak. Şehirden kaçtım.
Bu haftaki küçük başarılarımdan bahsedeyim;
39 derece sıcaklığa rağmen henüz farenjit falan olmadım, otelde klima açık uyudum, İstanbul'a büyük bir özlemle döndüm.
Çektiğim fotoğraflardan biri fenomenin biri tarafından caps oldu,
6 olumlu adayım var, hiçbiri teklifi reddetmedi,
Haftayı kimseyi üzmeden kapattım,
Alışverişe gittim abartmadan 12 yeni itemle geri dönebildim, Kütahya porselene neredeyse maaşımı bağışlıyordum,
Senfonik bir konser bulup ;) Izy'i kandırdım,
3 kitap okudum, 2 film izledim, 6 gblık internet paketini 4 günde tükettim, işte size major bir sorun sayın günlük.
Haftanın bombası Mestan Bey'den geldi "Para ile işim yok,  sadece sinirlerimi yatıştırıyor"
Hamakta sallanan kahramanınız,
Coco

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Tuvaletler bizi köleleştiriyor

Hepinize mobil devicesız, çaylak çamurlu, çiçekli böcekli, dereli denizli, ıslak bir gün diliyorum.


Beyninizi kullanın, bakın, görün, sevin, farkına varın, boyun fıtığı kötü bir şey.




5 Temmuz 2014 Cumartesi

Buraya yazı gelecek #hrrocks


Consultant Humor

U know i'm a consultant, hr consultant yok ya hr princess and also consultant.

Ben böyle yazıyorum da, bu yazdıklarımı okuyup bana sallayan tuhaf tipler var o da ilginç, benim dünyam başka, 1 kurgu bir kişiliğim 2 hr'ın dark side'ındaki olayları yazıyorum. So, bunlardan biri normal kariyeri olan bir profesyonelden çok daha fazla sayıda şirketle ve onun yöneticileri ile çalışma fırsatım oldu. 2.si consultant humoru diye bir şey var sözleşmelere bakın kaşe %8 ile %22 arasında değişir, bu büyük bir tatmin yaşatabilir or Rolling Stones'dan i can't get No satisfaction şarkısı fon müziği olur.


Satış hedefi olan satışçı ikacılar onlar ki satış sevmiyorlarsa hayatları çok zor bence, satış geliştirme birimi olan bir yere geçsinler. Adayı yönlendirir, favor yapar gibi konuşur sonra çat faturayı gönderir şirkete, sonra faturanın ulaştığı sabah örnek veriyorum( atmıyorum, atıyorum nedir güzel kardeşim, atmak nedir, toplantıda falan sallıyorum diyorsun geri zekalı mısın? Radyasyona mı maruz kaldın, atma, örnek ver. Sesli döşönöyorommm deme, sesli düşünme, fakin' brain storm toplantısında değiliz, zaten balık kılçığı metodunu da 2000lerin başından beri kimse uygulamıyor, o nedenle shut up an .... devam et!) 
... Örnek veriyorum Pınar Hanım çok şaşırmış halde kendisini arar, ne sandın Pınar? Niyle beslenir danışmanlık şirketleri? Bu adamlar toz satmıyor, ürettikleri şey hizmet, sana bedavaymış gibi aday mı yönlendirecekler? So naive. Merak etme ben yapmadım, ben böyle çalışmam.

Ha bir de madem Denzel ile başladım onunla bitireyim, olaya bir de consultant tarafından bakın, siz her haber vermeden mülakata gitmediğinizde danışmanların boğazına su kaçıyor ve ölüyorlar, ölmeden önce de yüz ifadeleri bu şekilde oluyor.



40 yaşına geldiğinde bpliğe devam etmeyi ya da kendi uydurduğu bir ünvanla kariyerine devam etmeyi planlayan harikulade kahramanınız, kendi en iyi versiyonuna ulaşan,

Coco the Version 7

Ruh hali: dolana dolana ay dolana'yı söyleyen hababam sınıfı üyesi
İlişki durumu: 365 gün önce bugün neyse aynı

4 Temmuz 2014 Cuma

Neredesin aşkım? Buradayım aşkım!




Yağmur :)

Ahmed Arif dizeleriyle izleyelim.

Yokluğun cehennemin öbür adıdır.
Üşüyorum.
Kapama gözlerini.