İzlekler için Sosyal Medya

ınspector clouseau

9 Kasım 2016 Çarşamba

Bize de mi Rotasyon?

Yazının fon müziği: Radiohead Fade Out





Bu yazı yıllar içerisinde Selami Şahin'in peruğu kadar gelişim gösteremeyen beyaz yakalı çalışanlara gelsin. Keltoş, alınganlık yapma, cevher olan yerde ot bitmez, iq'un 7,6 ama seni böyle de seviyoruz.

Teyzem telefon etti, evladım siz niye öyle fotoğraflar çektiriyorsunuz konferansta diye serzenişte bulundu, ona göre konferans aşırı önemli bir olay.

Oturumdan çıktım, düşünüyorum, buradayım ve hala para kazanmaya devam ediyorum, son zamanların motivasyonu bu şekerim, beğenmeyen oğluna almasın. Ceyda bir yandan gülüyordu bir yandan da "Coco, senin şu iş görüşmelerinde işe başlarım ancak bilmeniz gereken bir konu var, yıl içerisinde 16 tane İK organizasyonuna önceden kayıt yaptırdım, yerseniz." demene hastayım diyordu.

Bence hayat güzel, ayrıca siz istemezseniz olmaz. Ben istedim, ben hala istiyorum, Kara Kule köşe ofis, 26. kat civarları, o pozisyon benim için marine ediliyor, bunu hissedebiliyorum. Son zamanlarda ModernEast binasını gözüme kestirdim.
Programım çok iyi hazırlanmış durumda, çok minnoş, canavar bir asistanım, ofisimde bir papağanım, şoförü olmayan bir arabam var. Buna da şükür. Bu aralar en büyük korkum bir sabah geldiğimde papağanı ölü bulmak, hatırlayın küçükken beslediğim tüm hayvanlar ölmüş ve bahçeyi hayvan mezarlığına çevirmiştik. Ben onlara zirveye gideceğim dediğimde onlar da bana "odanda papağan olacak" dediler, ne kadar zor olabilirdi ki? En fazla ölürdü. Köpek mezarlığına gömerdik.

İşim bitti, ofisten çıktım. Minimum 35 dakika süren bir yolculuk maksimum 1,5 saate çıkıyordu, ekiptekilerle her hafta yolculuk ettiğim biri oluyor, salı günleri Hector'un günü, genelde Buyaka'ya gidiyoruz. Bugün sevgilisinden ayrılacak. İşe odaklandığı bir dönem olduğu için kız arkadaşına zaman ayıramıyormuş, ah bu gençler, yok artık. Hector ile roadtrip koçluğu yapıyoruz, hiçbir şey yazılmıyor, yol boyunca kendi sorularına cevaplar bulmasını bekliyorum, araba koçluğu çok özel bir alan, niş, yerseniz, ben uydurdum. Kendisi über tatlı bir insan, ekipte olmasını arzu edeceğiniz, enerjisi ve motivasyonu yüksek, etrafa pozitif pıtırcıklar saçan hatta neşeli falan bir arkadaşımız. En olmadık zamanlarda "Coco size kabak tatlısı getirdim" falan diyor, Hector bizim kıymetlimiss guyz. İş ile ilgili stresi var, yeni direktör geldiğinde kendisi ve ekibin kalanı ile konuşmuş, sonra yeni organizasyon yapılanması diyerek depromote edilmiş, ücret aynı seviyede bırakılmış, sizin anlayacağınız rütbesi düşürülmüş. Moraller yerle bir tabii, buna rağmen iş odağının yanında hizmet odağını sürdürüyor, hayatımızın bir yerinde zor ve öküz yönetici ile çalışıyor ve tanışıyoruz sanırım. Onun hikayesi yeni direktör gelince başlamış. Ben ise daha sonra katılıyordum onlara ve katılmamla birlikte ofiste yine bir hicret başlıyor, İK yer değiştiriyordu. Mühendislerden biri gelip rotasyon mu yaptınız diye soruyordu. Rotasyon, rotasyon, rotasyon... Ben 3 kez rotasyon deyince ekranın dalgalanmaya başlamış olması gerekli, umarım olmuştur.

İzleklerden biri sordu, rotasyon nedir, neden atılır diye. Öncelikle benim ex de rotasyona maruz kalmıştı, bazen güle oynaya bazen de seve seve rotasyona gidilir. Bu yol ayrılık yoludur aslında, tek çaremiz ayrılmaktır ama çalışanı kaybetmemek adına gel seni bir rotasyona gönderelim kafan açılsın, nefes al denilir. Şut'dan önceki son duraktır kötü senaryoda. İyi senaryoda ise çalışanımız yetenek olarak tanımlanan ve şirketinin %95,7'lik kesiminden(küsüratlı salladım çok da şey yapmayın) daha etkili bir birey olarak konumlanır. Gelişim, değişim, liderlik, ıvır-zıvır nedeni ile diğer birimlerde görev alması sağlanır, ileride daha büyük katkılar sağlayacak, o olmadığı zaman yeri doldurulmakta zorlanılacaktır. Tabii siz bunu nereden bileceksiniz.




Kariyer Yönetimi tarafında süreç şöyle gider:
  1. Unvan tanımlama, güncelleme, hede hödö kontrolü.
  2. Kariyer yolunun oluşturulması ve kritik olarak tanımlanan görevlerin belirlenmesi.
  3. Atamaların belirlenmesi, yatay & dikey rotasyon(kımıl kımıl bir şeyler oldu hissettiniz mi)
  4. Terfi edecek kişilerin belirlenmesi.
  5. Yedekleme zımbırtısının belirlenmesi. 
  6. Gelişim Merkezi tanrılarının devreye girmesi. 
  7. Çalışanlara koçluk yapılması, mentorluk, danışmanlık falan yapılması. 
  8. Yetenek Konseyi toparlama. 
  9. Raporlar, İstiklal Marşı, kapanış. 
Olabildiğince primat bir sıra izledim. Ama diyelim ki idealden uzak bir tablo var, yönetici arıza ya da ast arıza, çatışma yönetimi kısmı felaket, ilişki yönetimi, ekip geliştirme falan zombi apokolipsi. 

O ZAMAN NE OLUR?

Çalışan ya da yönetici İK'ya koşar, olmuyor Azizim ben bu denyoyla yapamıyorum, KPI'lar tutmuyor, tutum ve davranışları değiştiremiyorum, ekibimde istemiyorum, farklılık yönetemeyen çapsız biriyim falan der. 
Önümüzde gidecek taşlı yollar, iki ucu b.klu değnekler vardır ve bu su hiç durmaz. Çalışanı kaybetmemek adına rotasyon seçeneği kutsal bir ışıkla belirir. Rotasyon Kitabı'nı açarız ve içinden rastgele bir departman seçeriz, askdlaşskjşlsdkjfşsldkf şaka yapıyorum elbette böyle bir kitap yok. Acaba? 

Gizli ajanda yönetmek bir yandan keyifli iken bir yandan da streslidir. Alfons ekibindeki Merve ile anlaşamıyor, neler beklediğini anlatmamış, Q3 projeleri çok yoğunken Merve gitmiş rinoplasti operasyonu geçirmiş. Alfons'un beklentisi ise ameliyat olmadan önce ona sormasıymış, detayları da kaçırıyormuş, artık kendisi ile çalışamazmış falan filan şampiyon Milan. Merve'ye şirket içerisinde alakasız ancak onu şutlamayacak uzman pozisyonları aradık. Merve Hector'un eski sevgilisi, gördüğünüz gibi şirket değil Dallas. Hector'a rotasyon yapılmadı tabii. Merve'nin süreci hassas yürütüldü. Önce kurban bir direktör bulduk, uzman seviyesinde açacağı pozisyonun iş tanımını istedik, yetkinlikler ne olmalı onu konuştuk, ilan çıkmadan önce Alfons ile Direktör X'i buluşturduk, aralarında anlaşana kadar bekledik. Moderasyon ne sıkıcı iş yeaaa. Neyse ikisi onay verdi, konuyu Merve ile bir araya geldiğimiz toplantıda Merve'ye açtık, ne pis bir iştir. Çalışanın kendisini yetersiz hissetmeden şirket içerisinde bir asset olarak... ABV cümleyi toparlayamaz haldeyim şu an. Neyse Merve kabul etti, motivasyonu ilk zamanlar durağandı, gerisi başka bir hikayenin konusu. 

Birlikte çalıştığımız yöneticilerden beklentilerimiz arasında stratejiyi etkin bir şekilde 
yürütsün, doğru kişiyi doğru yerde konumlandırsın, onu etkili bir şekilde yönetsin, mükemmel performansını ödüllendirsin, kötü performansını iyileştirsin, çalışanları geliştirsin vs. yer alıyor.

Potansiyeli ortaya çıkartsın, zeka çoğaltsın... Durup dururken rotasyon isteği gelmez, ya bir sabah kahvaltıda yöneticileriniz sizin ışığınızdan bahsediyordur ve gelecek vaadi olduğu için bu hamleyi yapıyordur ya da tazminat konusu vardır, içerideki imaj da bozulmasın diye bu tip bir şeye gidiyordur. So, pireye kızıp yorgan yakmanız tavsiye edilmez. Bu tip bir karar veriyorsanız bu departmandan ayrılmak istiyorum, beni köreltiyor, beni anlamıyor, iq'um gün bazında düşüyor dediğiniz noktada geçtiğiniz yerde bulunan stres noktalarını yönetmeniz gerekeceği gerçeğini unutmayın pls.
Yaptığınız her hamle, attığınız her adım size kariyer engeli olarak geri dönecek, yakın gelecekte arızalarla uğraşmanıza neden olacaktır. Şüphesiz ki inananlar için bunda dersler vardır.
(Kariyer Kitabı, bab 7 üzerine 11:2)
Mezmurlar 3:6 ne der?
Hatırlayalım: Korkum yok çevremi saran binlerce düşmandan.

Son olarak bu yazının konferans bilimselliği ile bitmesi için;

823 uluslararası yöneticiye sormuşlar, kariyerlerinde potansiyellerini ortaya çıkartmaya yardımcı olan faktörler için verilen cevaba gel;
%71 zorlayıcı görev demiş,
%49'u iş rotasyonu ve kişisel mentor demiş. Toplayınca %120 yapıyor farkındayım, sunumu başar baltaş yaptı, hatırlayın, annesi ve babası da sunumu izlemişlerdi veli olarak. Ve ben bu sunumu izlememe rağmen hala 152 iq ile sizlerle birlikteyim.

Gitmem gerek. Daha Marketing Director'un saçma branding fikirlerini çürüteceğim.

Rotasyondan sorumlu Senior Hr Head'iniz,
Coco

P.S. Elbette ben sizi tutuyorum.

5 Kasım 2016 Cumartesi

People Make The Brand

Employer Branding Conference, yani diyor ki BU, İŞİNİ PSİKOPATLIK DÜZEYİNDE SEVENLER için.






Kafam: Güzel
Hava: Ayaz mı ayaz, ellerim ceplerimde
Çanta: Bugüne kadar tasarlananların en sevimlisi
Yaka Kartı: Tam istediğim gibi
Ajanda: Kapağındaki insanların yüzlerine çizim yapmaya müsait bütün keltoşların artık saçı var sayemde
Kitle: Elit, very berry elit, çok gençler ile oldukça yaşlıları da bir araya getirmiş
Mekan: Shangri La, ben çok severim siz de sevin

Yılın en organizasyonu bol dönemine girdik, bütçeler onaylandı, yeni pozisyonlar için go dendi, buna rağmen kasada hala harcanmayan ancak eritilmesi gereken paracıklar olduğundan bazı şirketler çalışanlarını zirvelere göndermeye başladı. Ben mi? Tatlıııııııım, benim yüksek mevkilerde tanıdıklarım var ve kişisel davetli olarak gittim. Dolayısıyla çok mutluydum.
Uyandım, bugün işe gitmeyecektim, ekip zaten her şeyi hallediyor, küçük ik canavarları yetiştiriyorum, bilseniz ne keyifli. Her gün suluyorum onları, davranış değişikliği yapmak istiyoruz Coco diyorlar ay ben şok.
Neyse uyandım işte, haliyle kolumu sola uzatıp telefonu aldım, akışı inceleyeceğim, baktım bağlanmıyor, tekrar denedim, Türk Telekom cortlamış, bunu daha sonra fark edecektim çünkü wi-fi de TT, sonra ipad'i denedim zira nano hat diğer operatörün, oradan da giremiyorum, faturalar otomatik ödemede. Eeeeeeee, VPN açarken ekşiye girmeye çalıştım. Nihayet beklemekten ciğerim solmuşken gece bir sürü olay gördüm. Tv'de haberler de yumuşak bir şekilde gece operasyon yapıldığı falan anlatılıyor. Kafamda bir sürü soru işaretiyle giyinirken "Şimdi ne olacak?" dedim.
Daha ne gelebilir ki başıma dememeyi 22 yaşında öğrenmiştim, sevgilimden ayrılmıştım, en yakın arkadaşlarım yatay geçişle başka okullara transfer olmuştu ve ben 4 odalı bir evde yalnız başına oturuyordum. O gün öğleden sonra evime hırsız girmişti. Ne isyan edeceğim, nasıl olsa daha denyo bir şey çıkacaktı karşımıza.
Güzel bir motor yolculuğu yaptıktan sonra otele giriş yaptım, ne tatlı bir mekan, uzak doğu esintileri, şahane tablolar, harika bir kahvaltı sonrası danışmaya gittim ve "Merhaba, ben Coco" dedim, arkadan biri yaklaştı. Merhaba Coco Hanım sizi beğenerek takip ediyoruz... diyerek bir enerji yüklemesi yaptı, o yüzden Dinamo Ekibi'ne en kalbi duygularımı sunuyorum, güne puanımı 68'e çıkarttılar. Senyörlerle sohbet ettim, konu zaten sevdiğim konu da oraya gelmeden sabahki gelişmeler konusunda genelde benzer düşüncede olan konuklarla konuştum. Bir ara AmcaBey göründü, sektör ile ilgili durum tespiti yaptık çünkü benim bilmediğim birkaç şeyi o biliyor. Uğur Bey ile tanıştım, Ufuk Hanım var sonra, eski ekip arkadaşlarım... Bundan sonrasını biliyorsunuz, bir avuç elittik.

Evrim'e bol şans diledim, zor bir sabahla başlayacaktı. Evrim kendiyle zoru olan, iyi iş çıkarmaya odaklı bir kadın, hisli de, sahneye çıktı ve şunu söyleyebilirim ki; yerçekimine karşı sallanan biri olarak sahne performansı çok iyi. Anlatacak o kadar çok şey var, izlerken bunu düşünüyorum, sunumunu beğendim, umarım yöneticiler feyz alır da artık Y demeyi bırakır. Yetenek kıtlığı, 181 üniversite açılması ve gençlerin gereken kalitede eğitimi alamaması, 2020 beklentilerine bakıldığında ülkemizin korteks göçünü yaşamaya devam edeceği, son 2 yıldır düşüş trendinde olan departmanların satış, satın alma ve tedarik zinciri tarafı olduğu, merak etmeyin içiniz rahat etsin İK'nın hala popüler olduğunu anlattı. Genç profesyonellerin ideal şirketlerini seçerken %67'sinin o şirketin çalışanlardan etkilendiğini, öğrencilerin ise %54'ünün çalışanlardan etkilendiğini de dinledim. Mevcut şirketin arkadaşlara tavsiye edilme oranı ise 5,7.
Elbette yeni sözcük öğrendim, ikigai sabah seni uyandıran şeymiş, biliyorsunuz ben uykum bitince uyanıyorum onun dışında sevdiğim işi yapmak, net hedeflerin olması, İK'da bir süper kahraman olmak, dünyayı ve işsizleri kurtarmak benim ikigailerim arasında lakin en önemlisi bir zeka yükselten olarak anılmak sanırım. Meraki var bir de caciki gibi bir şey, yaptığın işe ruhunu, özünü ve sevgini katmak, çocuklar ben var size çikolatalı kek yapmak.
Tarihin en korkunç, en ruhsuz, en zorunda kalınmış sunumu Garanti'nin sunumu idi, 2 arkadaşım kendini whatsapp mesajlarına gömdü. Şubelere pasta nasıl gönderilir, çerçevelerle fotoğraf nasıl çektirilir falan onu dinledik.

Günün benim için en sabırsızlıkla beklenen diğer bir sunumu da Heineken idi, Kenan Doğulu'nun uzun boylusu(Alfonso Aunon Garcia) ve İspanyol aksanlısı sahnedeydi. Skandal go places denemesinde yaşandı, vpn mipien bir şekilde giriyorduk webe lakin sahnedeki adam yaptıkları harikulade işi bir denekle yapıyordu ki bağlantı yarıda kaldı, 2. deneme de başarılı olamadı dolayısıyla bir kreşendo ile tamamlayacağı şov diğer reklamlarla tarihte yerini aldı ki Jose Mourinho'lu reklamı izlemek ya da ayrımcılıkla ilgili reklamları izlemek de yetti. Pazarlamayı ve İK'yı bu derece ahenkli, yaratıcılığı ve humoru bu kadar şahane kullanıyor olmaları tatlı bir kıskançlık doğuruyor bünyede. So iyi işlere ve yetenekli insanlara aşık olduğumu biliyorsunuz. Anlamak ve İnanmak, yaratıcığın kimyası, ve bunları yeteneği Heineken'e çekmede kullanmak üzerine güzel bir sunum izledim. Evet ben izledim, ben, ben, ben! Önce manifesto filmini hazırlamışlar, daha sonra interaktif The Interview film, efenim takip eden bölüm ise The Go Places website'ı hazırlamak olmuş, The Master Key Visual ve Individual  Brand Key Visuals'ı yapıştırmışlar.

Cem Canikoğlu'nu geçen ay farklı bir zirvede aynı sunumla izlemiştim, tekrar anlatmayacağım lakin şunu söylememe izin verin, 1 sunum 2 farklı zirvede/konferansta farklı tonda icra edilebiliyormuş. Birinde yanlış yaptım'ı dinlerken diğerinde yaptım'ı dinledim.
Richard Mosley, bildiğiniz Richard Mosley işte.

Evet sevgili izlekler, bir organizasyonun kritiğini daha sizlerle paylaşmaktan onör duyuyorum.
Çilemse çekerim, kaderimse gülerim. Hepinize hayırlı uğurlu işveren markaları diliyorum.
İşveren Markası Elçiniz,
Coco

4 Kasım 2016 Cuma

Heineken

Bilen bilir ben futbol sevmem, birleştirirken geri zekalılaştırır. Bunun yanında ben Heineken severim, Zlatan severim, Jose Mourinho severim.
Buyursunlar, etkileyici bir reklam, Employer Branding'in konuşulduğu People Make The Brand'de de bahsi geçti. Heineken İK tarafında harika işler çıkarırken, reklamlarında da harikulade çalışmalara imza atıyor. Keyifle izlediğim bir şey olunca sizlerle paylaşmak için yerimde duramıyorum biliyorsunuz. Artista hareketler kalp ben.




Go places vardı bir de.