İzlekler için Sosyal Medya

ınspector clouseau

29 Ağustos 2016 Pazartesi

Bir Cümle ile Kitap Özetleme Sanatı

 Dostlarım! Romalılar!!! şu görmüş olduğunuz ajandalar dolusu çalıştım. Önce HR KRO yazdım, sonra kıkırdadım, imzayı da öyle atayım da kendime ilk kro diyen ben olayım, prenses dediğim gibi... Kitabın imzalarını da bu şekilde atayım. Malumunuz 5 günlük bir tatilim vardı, bir yerlerden başlamam gerekiyordu. Neredeyse yaz sona erdi sonbahara geçiyor gibiyiz ama benim evde hala bahar temizliği sona ermedi. Nihayet hn. operasyon geçirdikten sonra 2 yardımcı ile çalıştık çok memnun kaldığımı söyleyemeyeceğim, yollarımız ayrıldı. Yoğun bir dönem geçirdiğimden bu iş için farklı birini aramaya vakit ayırmadım, o kadar işe alım yapıp sonra eve yardımcı seçmek de güzel bir kafa inanın. Haftanın 3 günü zaten evde yoktum, ev-otel-ev üçgeninde zamanınım büyük çoğunluğu yolda geçiyordu. Dağınık biri sayılmam, aslında ne nerede çok iyi hatırlarım, eve biri girip tabloyu duvardan alınca, şemsiyenin yerini değiştirince, temizlik yapınca falan anlıyorum. *swh ne dağınığı be, süper bir düzenim var, öyle kaosun içinde düzen diye zırvalamayacağım, hatta daha ileri gideyim arada tipler görüyorum arkadaşlarım da kendilerini bu şekilde tanımlamayı seviyor. 

Dağınık insan zekidir, ne güzel bir züğürt tesellisidir. 

Masam falan minimalistti, laptopu yanıma aldığımda masamda biri gelip yeni işine başlayabilir durumdaydı. Hatta bununla ilgili olarak bir anektod aktarayım, mühendis yoğun bir organizasyondayım yan masada Gür var, Kalite ıvır zıvır İş Muhteşemliği gibi bir görev tanımına sahip. Gür, adeta o işi yapmak için yaratılmış,  hafif nevrorik bir pinçik obsesyon falan detaylarda kendini bulan, ufak hatalardan beslenen bir kişilik, o masaya taşındığı gün benim için değişik bir dönem başlamıştı. Ön panele fotoğraflar, takım mottoları, fantastik karakterler yapıştırarak başladı, sonra fosforlu post-itler, sonra peluş oyuncaklar, tanrım, 2 saat sonra taşınmayı bitirdiğinde sol tarafımda gürültülü bir şekilde geliyordu bir enerji. Hani Stephen King romanlarında kötücül bir güç gelir ya üzerine doğru kahramanın öyle bir şey, hani Frodo'yu bir örümcek ısırıp felç indirmişti ya, hah işte o haldeydim.
Televizyon izlemiyorum ama bu ara evde ses olsun istediğimde fonda hep ses açık, şu anda Melody Gardot çalışıyor so yazının fon müziği belli. 
Daha sonra ortak kullanılan rafın /iki masanın ve flu pleksi panellerin arasında yani/ içine kitapları koymaya çalıştı ama 2 raf var benim kitaplarım var, "Canım sen şuradaki dolaba koyarsın bunları." gibi abidik bir cümle kurdu. Canım mı? Bana? Bihter'e?? Yooo koymam, eğer istiyorsan kendi dolabını kullanabilirsin Gür dedim kulaklıklarımı taktım, lanet olsun ya açık ofisten, ofiste sıkılan parfümlerden, yüksek sesle dinlenen müziklerden bıkmıştım. Artık beni kendi ofisim, mini barım, arada tekme atmak için armut koltuğum olmalıydı. Bir sonraki işimde armut koltuğa kavuşacaktım ama bu başka bir hikayenin konusu. 

Kitaplar konusuna gelince ona bir rafı verdim haliyle, tamamıyla onun olması söz konusu değildi, komik olmayın. Kitaplarım karşımdaki ile beni ayıran yegane şeylerden biri, hah, baksana sen bana, biz seninle aynı şeyleri okumuyoruz tamam mı, benim kitaplığımda beyin ile ilgili cool şeyler var, senin gibi prosedür okumuyorum, yok gemba, yok yalın bilmem ne onların hepsini okulda okudum zaten.

Gür ile sorun yaşamadım, benim kadar sadeleşmeye çalışan bir insanın yan masa arkadaşı gürültücü ve dağınık ve görsel kirlilik konusunda motivasyonu yüksek biri olunca ilk etapta rahatsız olmuştum. Bir de emrivaki olayından hoşlanmazdım onunla ilgili olabilir. Daha sonraları çalışırken oyunlar oynamaya başladık,  ekrana bakarken vay efendim en zayıf yönü X olan süper kahramanlar yok efendim kitap özetleme ama bir cümleyle falan derken bir gün, twitter'da bloggerlar ile bu tip bir oyun oynadık. Ya yıllar önce diyorum alo, 3 kelime ile kitap özetleme sanatı;

Kutsal Çemberler: Yolun ruhu vardır
Fight Club: Adamlar sürekli dövüşüyor
Twilight: Parıldayan vampir yapmışlar
Milyon Dolarlık Dersler: Kötü yönetim batırır
Tam Benim Tipim: Kaligrafi öğrenin, öğretin

Oyunun hızı Çiçek Abbas'ın meşhur atışma sahnesi gibi, tereddüt eden ve 3 kelimeye ulaşamayan yanar. 
Haliyle taşıdım kitapları, bir kısmı

O ofisten de taşındım akıllım

Elbette bu kitapları seviyorum ve bağışlanmayacak

Favori kitaplarım burada değil, hepsini paylaşamaya kalksam gigabaytlarınız biter. Haydi öperler, yıl sonuna kadar bunların hepsini okuyun, yazılı yapacağım.

Bir özet geç lan p.ç bölümünün daha sonuna geldik.
Esen kalın.

26 Ağustos 2016 Cuma

Adını Doğru Yazabiliyor!

Aman Tanrım.

Demek adını doğru yazabiliyor. Tek yeteneği adını doğru yazabilmek olan insanları üzdünüz.
İşe Alım Profesyoneli olduğum zamanlardan geliyorum.
Merhaba, ben Coco. Galaksinin en Minnoş İşe Alımcı'sıyım.

Aday bakış açısıyla yazdığım yazılar oldu, İK şapkası ile yazdığım yazılar oldu bu kez teyze modunda yazacağım, darılmaca gücenmece yok.
Evladım, herkesin kuşağı kendine. CV hala geçer akçe. Sosyal medya hesaplarınız, fenomenlikleriniz, banka işe girişlerinde KKB'leriniz(Kredi Kartı Merkezi'nden sicilinize bakılıyor akıllım, yani kurumsal kredi risk falan), referans check yapan şirketlerden alınan danışmanlık ve karbon ayak izleriniz...
Kabak gibi gözüküyorsunuz, bıraktığınız izleri takip etmek, 1-2 stalk hamlesi ile profilinizi çıkarmak o kadar da zor değil.
Şirketle kurduğunuz ilk kontak ya attığınız tweet, ya mail ya da portallardan başvurduğunuz CV, ilan olayları ya da referans yolu ile. Beyin Avcısı tanıdığınız varsa o da olur. Baba parası ve aile serveti yiyenler kapsam dışı.

Bir banka için alım yapıyoruz o zamanlar ama nasıl bir amelasyon, best practice bir grubuz, İtalyanlar geliyor, İngilizler gidiyor. Bir test merkezi ile çalışıyoruz. Kişilik envanteri 4 yıl üzeri deneyime sahip kişiler için ve pozisyona bağlı olarak yaptırılıyor. Genel yetenek, görsel hafıza testleri falan da var. Baz puan var, onun altında kalanları kart satışı için bir süre marine ediyoruz. Fire yönetimi gibi düşün, ön lisans bölümlerinden mezun olması ve skalanın altında kalması yeterli. Deli gibi gezecek. Belki üstün performansı ve lisans diploması ile genel müdürlük pozisyonlarına geçebilecek ama sistem onu min 4-5 yıl sahada kullanacak. So diplomanız bir bölümü bitirebildiğinizi gösterir. O nedenle sadece adınızı değil okuduğunuz okulu ve bölümü de doğru düzgün yazın. Maillerinize doğru başlık tanımlayın, cc'yi bcc'yi iyi ayarlayın, mailde hatalı sözcük kullanmayın.

Elon Musk işe alım, yetenek bulma ve hızla şirket bünyesine katma noktasında oldukça hızlı, sabırsız, çeviklik olayı über. Talepkar bir adam, Space X ekibi kendisini ve projesini tanrısallaştırmış durumda. Çalışması zor bir tip, kullanılan terminolojiden tut(herkesin aynı kelime gruplarını ve kısaltmaları kullanmasını talep ediyor mesela), maliyetlere, rakiplerle ilgili bilgilere dair sürekli mail atıyor. Mailller konusunda hassas olduğu kadar yazım dili konusunda da hassas, bir gün pazarlama kökenli bir beyaz yakalının mailde yaptığı virgül hatası yüzünden anında şutluyor. Alıntı yapalım;

"Birini kovmak için ne kadar uzun süre beklersiniz, "keşke daha önce kovsaydım" diyeceğiniz kadar."

İster ofis içinde ister ofis dışındaki aktivitelerde çalışanlarından daha fazlasını ve daha iyisini yapmalarını istemeyi bırakmıyor. E bu güzel tabi, potansiyel de potansiyel.

Disleksik değilseniz diğerlerinden daha önde değerlendirmenizi sağlayacak olan şey CV. O nedenle lütfen kelimeleri doğru yazın.
Bir işe alımcı duruma göre sizi lokasyondan, mezun olduğunuz okuldan, bölümden dolayı eleyebilir daha cv tarama aşamasında yapar bunu, acımaz bile, acımasına gerek yoktur, sizin acınılmaya ihtiyacınız da yoktur, iş dünyası, anne-babanız değil onlar. Buna istenirse- şirket kültürüne bağlı olarak- doğru düzgün anadilini yazamıyor olması nedeniyle de eleyebilir. 75 yıl okul okuyorsunuz ya.

Görüşmeye davet edildiğinizde de ne olur yaptığınız işleri anlatın, belirgin bir şekilde, böyle anlaşılır tane tane oldu mu?




Yazının fon müziği görselden de anlaşılacağı üzere...

En kalbi duygularımla,

dahi anlamındaki de Medina


24 Ağustos 2016 Çarşamba

Liderlik

Igy Pop I am a passenger dinliyorum, yolculuk yaparken bir yandan yazıyor bir yandan ayağımı sallıyorum. Evet yazının fon müziği belli oldu.
Aklıma fucked up moment'lar / büyük kaybedişler, yanlışlar, hayatımda beni etkileyen kötü çocuklar, dark side bebeleri, sevdiğim villainler geliyor anne.
Liderlik konusu güzel, mis, akmaz kokmaz(yalan, balçıkta yürüyor gibisindir).

BEN Coco, HEPİNİZİ LİDER YAPIYORUM.

Komiklik yaptım, elbette inanıyorsanız siz de lider olabilirsiniz ancak bunun için üzerinizde baskı hissetmenizi istemem. Ben liderin zeki, çevik, erken uyanan, fit (şeytani smayli), paylaşımcı ve ulaşılabilir olanını severim.
Artist: Burak Ağdemir
Daha çok askeri kademe ile aklıma gelen bu kavram yıllar içerisinde, siyasi liderler, STK liderlerleri, şirket liderleri falan diye kategorilere ayrılacaktı. Bağlılık ve coşku ile birinin peşinden gitme konusunda tam bir duygu öküzü olan ben sözleşmelere ve belirli dönemler için yapılacak iyileştirmelere odaklanacaktım.
Lider olarak konumlanmış insanların sahne davranışları ile şirket içi davranışlarını gözlemleyecektim çünkü bu dünyaya beni atan babam Odin bana lanetli bir observer yeteneği vermişti. Elbette bazı konuşmacıları çok seviyorum.

Lider dediğimiz özel insan yavrusu, en asil duygunun insanı, açıklıkla hatalarını kucaklayan, etkisinin farkında ama sıradan bir şirket çalışanı gibi tüm kuralları takip edecek, misyonu kristal berraklığında diğerlerine anlatacak, insanlara esin/ilham vermek için konuşacak, elini taşın altına koyacak çünkü solucanlarla oynamayı sever, yön belirleyecek, yol gösterecek, güven verecek, vizyon falan var mesela, motive edecek(alfa kurdu mode on)(saçmalamayın kadın liderler için de kullandım), her yerde lider yaratmaya odaklı, inisiyatif aldırıyor, esnek davranma konusunda rol model, aman Tanrı'm o da ne! karar süreçlerine organizasyon piramidinin en alt basamağındakileri mi dahil ediyor, oowwww yesssssss.





Uyandınız mı? Uyandıysanız devam ediyorum.

0 noktasından en tepeye kadar herkese aldırılan eğitim başlığı: İletişim. Strateji ve uygulamayı birbirine yapıştıran tutkal, olmadı Horosan Harcı.

LİDERLER HER YERDE, KENDİ EKİBİNİZDE LİDERLER YARATIN AKILLIM

Vakti zamanın Napolyon ve Prusyalılar savaşıyormuş, Jena'da savaş sisi olmuş kaybetmişler. Prusyalılar konuyu masaya yatırmışlar yeaaaa biz niye daha farklı organize olamadık ve idare edemedik diye. Oysa ki aynı savaş sisinde Napolyon'un orduları bunların ağzını burnunu kırmış, mafetmiş(mahvetmiş). Hımmm anlamışlar ki Napolyon'un askerleri savaş alanında daha seri ve yaratıcı hareketlerle Prusyalılara dalmışlar. İnisiyatif almışlar diyorum akıllım, bu hız da üst kademeye sormaya gerek durmadan hareket etmeleri ile alakalıymış. Bireysel çalışmışlar ama sinerji falan, minel bireysellik ya.
Sonuç yıllar içerisinde alt kademelere liderlik eğitimi verilmesi ve kurumsal hayatta sizlerin de liderlik eğitimi almasına olanak sağlamış. Aradan geçen yıl sayısı 206, geçmişler olsun.
Bu bizi nereye getiriyor, çerçevesi belirlenmiş alanlarda serbestçe hareket edip olağanüstü iş çıktıları elde ettiğimiz masa başı işlerimize elbette. Madde imi kullanarak klişeye bir övgü yapmak isterim, buyursunlar;


  1. Ben istiyorum ki istediğin şeyi elde etmek için ayağa kalk, yürü güneşe,
  2. Liderin olarak kabul ettiğin o kişi, hatta sırf o var ve yöneticin olacak diye kabul ettiğin işinde misyon, vizyon, master plan falan pürüzsüz ve net bir şekilde seninle paylaşılsın. Sadece seninle de değil şirketteki tüm umpa lumpalarla. 
  3. Muğlaklık kötü, bakın pazarlama direktörü Ece'den reklam filmi için hazırlanmasını istemiş, bu zavallıda verdiği sınırlı bilgi ile bir taslak hazırlamış 3 hafta sonra buluşmuşlar. Ece durur mu yapıştırmış sunumu, yardırmış, yardırmış, yardırmış. Direktör "Sen çok yanlış gelmişsin, benim istediğim bu değildi." demiş. Bre haydut, madem istediğin daha farklı şeyler vardı, neden bir önceki toplantıda o kapsamı belirlemedin, çerçeveyi çizmedin ve sevgili Ece embesil gibi yaratıcı süreç çalıştı. Zaman maliyet ödemesi yapacak kadar zengin misiniz?
  4. Değerler, etik, gotik gibi kavramları halka indirmeli by Lider, aynı dil konuşulmalı(sesli düşünüyooorroom).  
  5. Ekiplerin birbiri ile konuşmalarını sağlasın, motive etsin, asansörde asansör cümleleri kursun, yemek sırasına girsin, her sabah herkese günaydın desin, mesela benim çalıştığım eski CEO beni -5'teki kargoya götürmüştü, minnoşluk ya. 
  6. Belki de kişileri yönetmek yerine liderlik etmelerini sağlamak, evet evet sağlamak için adım atsa, özgüveninizi desteklese bence bunu yapabilir çünkü bazı profillerin yönetici tarafından desteklenme ihtiyacı olduğunu envanterde görüyoruz. Bu çok bilimsel bir gerçek. Kötü şaka yapan liderler ayağından vurulmalı bir AT gibi sonra da sucuk yapıyorlar onları. 
  7. Doğru insanları seçsin, geliştirsin, beslesin, büyütsün ve elde tutamıyorsa lütfen ekosisteme kazandırsın. Benden Sonra Tufan diyenin kaynanası ölsün. 
  8. Diğerkam olmayı falan anlatsın, bu kişisel isteğim ama bu başka bir yazının konusu. ü
  9. Çalışanlara kendilerini hikayenin bir parçası olduğunu hissettirsin. 
  10. İnsanların ufuklarını geliştirsin, Olay Ufku'na atsın onları. 

İnanmak isteyen insandan daha aptal bir şey yok şu hayatta, ek olarak tamamiyle dürüstlüğü kaldırabilecek beyaz yakalılar da yok. Modern toplumda insanları yönetebilmek için askeriyenin aksine daha incelikli iletişim yöntemleri kullanmalısınız, öyle emir komuta yemiyor. Sonra vay efendim mobbingler, depresyona giren ekip üyeleri, istifalar, ambulannnnsssssssss. Bitiriyorum, elma yemem lazım, kendinize lider davranın.

Hangi liderin yanında olacağına karar veremeyen kahramanınız,

Coco the Liderbozan

14 Ağustos 2016 Pazar

Harikulade İşyeri İsimleri

Ohooooooooo


3 kahve Elf Krallarına, 7 kahve  cücelere...




Savaşma gel sen altın al


Armutlu İskele'de solda, bunun armutlusu var mı diyenler için;


Köylüsünüz,


Devam, 

Olur,




Bitti. 






7 Ağustos 2016 Pazar

Yönetici Oldum Boyum Uzadı

Hoooooopp! Mecnun!



1-2-3
Önce anlaşalım.

Merhaba Yönetici, Sektör 7'ye hoş geldin. Ağız tadıyla fantastik birim yarattırmıyorsunuz yahu. Çok zeki varlıklarsınız, üst akılsınız diye hemen konuya giriyorum. 

  • Hepinize yetecek kadar yönetici pozisyonu yok.
  • Hepiniz direktör ya da müdür olmak zorunda değilsiniz, tekrar edeyim en iyi ikinci adamlık denen kavram müthiş.
  • Sizden sonra kimleri yetiştirdiğiniz, ekiplerinizden kaç yönetici çıkarttığınız önemli.
  • İnsanların nadiren değil, çoğunlukla, sıklıkla üst düzeyde verimlilik göstermesine neden olursanız ölmezsiniz. Gelişin & Geliştirin--> merhaba bu yeni modülümüz, butik olarak hazırlandı, eğitimin hocası benim şldknfvşladnkvfşldknfvaşldnvkf şaka yaptım.
  • Tiran olmayın, yolu tıkamayın, bilgi akışını kapamayın.
  • Bulunduğunuz ortamda terör estirdiğiniz oluyor mu? Ekibiniz siz nasıl olsa son kararı vereceksiniz diye kapasitelerini kullanmaktan çekiniyor mu? Hiyerarşinin getirdiği çarpık gücünüz, şirket merdivenlerini 3'er 5'er çıkarken diğerlerinin fikirlerini öldürmenize neden oluyor mu? Aç karna kolonya içebilirsiniz. 


Geçen aylardan birinde(kış) bir arkadaşım, çok yakın bir arkadaşım biliyorsunuz yakın arkadaşlarım da var benim(ilk çemberde 762 kişi var, hangisi olduğunu söyleyemem), denetim kökenlidir, rapor mapor, OD, change management, bütçe, ebidta bilir kendisi. İşte o arkadaşım limitli yöneticisinden azar işitti, sektörde 8.yılı falan. Abi azar nedir ya, oha. Konu teknik, onu başka bir zaman anlatmayı planlıyorum, ağırlıklı İK hikayeleri anlatıyorum ki aslında o kadar da toz pembe hayatlar olmadığını görün. Haliyle 360'da döşemiş bizimki, "Karar verici olarak yalnızca kendini odağa koyması nedeni ile işi sonuçlandırmak yerine süreçlerin son halini onunla paylaşıyorum, geri çekiliyorum ve düşünme işini kendisine bırakıyorum"... Tarzında cümleler yazmış, Nuriye Hanım şok! Yapmayın bunu, işi yönetmek ile kişileri yönetmek arasında büyük, bümbüyük farklar var. Detay odaklılığı abartıp mikro management'da boğulan nice koçyiğit tanıyorum, yapma arkadaşım. Neyse arkadaşım çok tatlı bir yere yönetici olarak transfer oldu, hem de İK'cı, sektörü bana çok uzak.





Kendi yönetim ve iş hayatı gerçeklerinizle yüzleşmek bu kadar zor mu?

Rol çatışması yaşamam, çok iyiyim dercesine büyük cümleler mi kuruyorsunuz, ekipten bilgi saklama huyunuz mu var, boyunuz mu kısa, anneniz size küçükken terlik mi fırlattı?
Attan mı düştünüz benim gibi?
Anda kal, burnunun ucunda nefes al, hafta sonu doğayla başbaşa kalıp serpme kahvaltı ye, balık tut, ekonomi haberlerini karıştır, golf oyna, arkadaşlarınla gıybet yap... Dünyayı keşfetmek, her yeni gün yeni bir şeye şaşırmak zor değil, inan bana. Çocuksu merakımızı korumakta zorlanıp, şekillenip, hayallerimizi özgür bırakamıyoruz sonra abidik gubidik haller. 
Yönetici seviyesine geldiysen ya da potansiyel yönetici adayıysan, yetişkin bir birey ve şirket çalışanı olduğun için asgari şartları taşıman bekleniyor. Elbette benim gibi biri senin gibi biri ile görüşürken, sözcükleri ekonomik kullanmaya ve senin aklının bulanmamasına odaklanır. 
Beyin boşlukları tamamlamaya çalışır, ara ara hikayeler uydurur. E benim aklıma gelmiyor, sorular çok zor gibi bir cevap yerine, biraz daha basitleştirir misiniz, örnek verebilir misiniz diye sor, senin şirketin o koltuğa oturan personelinden deneyimlerini paylaşabilecek kadar iletişim yetkinliğine sahip olduğunu düşünüyor.

360 sonuçların iyi de, bana mı iyi? Yöneticinden yıl içerisinde neden geri bildirim talep etmedin? Ne demek bizde yok? E o zaman kendi güçlü yanların veya gelişime açık yanların hakkın bir fikrin yoksa ne yapmalıyız sence zeka küpü? (retorik)
Gelişime çok açığım, eğitimlere ve kitaplara inanmıyorum, y kuşağı falan bunlar yönetim trendleri, pazarlama araçları, iş yoğunluğu nedeni ile yüksek lisansı bıraktım... gibi cümleler duydum. Açık olman iyi, bunu anlatman çok çok iyi, burada beklenen, yapmış olduğun şeylerin farkına varıp, yönetici şapkası takma ihtimalin olan yeni unvanında bahsedilen konuları kariyer planına eklemen.

Çok şey istemiyoruz senden, valla! Biz diye konuşuyorum şirket, company nedeniyle yoksa benim zerre umurumda değil. Senin C-level yöneticilerin benim D-level yöneticilere geliyor, aralarında yetkinlik, liderlik, yetenek, normal, yangında ilk kaçacaklar sınıflandırması yapıyor, oradan konu predatorlara geliyor falan. Sonra biz seninle minnoş minnoş görüşme yapıyoruz, gelişim alanı, güçlü yön, sen gel biraz koçluk al falan noktasında karşılıklı sohbet ediyoruz.

Ne mutlu bana ya. Kaçanın anası(annesi) ağlamazmış, haydi kaçtım ben.
Öptüm bye.

Yazının fon müziği: Grace-U don't own me
Mezar taşıma: Zaman her şeyin ilacıdır fakat ya zamanın kendisi bir hastalıksa? yazsınlar.

Zamanınızın Prensesi,

Coco

1 Ağustos 2016 Pazartesi

Görüşme Cinayetleri

75345. kez mülakat/ iş görüşmesi/ soru sorma/ değerlendirme/ seçme ve yerleştirme üzerine bıkbıklayacağım bu yazıma hoş geldiniz Sevgili İzlekler.
Sağlık kontrolü yaptıran futbolcu gibi bir o doktora bir bu doktora gittim, sonuç öküz gibiyim üzerinize afiyet lakin güneş ile olan sıkıntım ne yazık ki devam ediyor. UV bloke eden losyonlar, güneş kremleri, zart zurt solüsyonları falan kullanıyorum. 20'li yaşlarda saatlerce güneş altında kalıp bronzlaşan ben yani Eda Taşpınarımsı Coco de Medina artık bunu yapamıyor olmanın hüznü ile sarsılıyordum. Whatever yağarsa yağmur yağar deyip terasta gölgede bir vampir gibi oturuyorum.
Durum değerlendirmesi yapalım, konjonktür balçık gibi, piyasa b.k gibi, bankalar felaket, işsizlik ebesinin örekesi, 2 arkadaşım iş görüşmesine davet edildi, bana da 2 yeni proje geldi. Şükür, kozmos beni seviyor.
Koruda Talsemin ile buluştuk, tatilden yeni dönmüş, Pazartesi gününe kadar izinli ama telefonu susmuyor, hem müşterileri hem de ekibi zırt pırt arıyor, Whatsapp mesajı gönderiyor. Pazarlama ekibi klasik motivasyon çabaları gereği her bölgenin video çekmesine karar vermiş, onun ile ilgili, ödemelerle ilgili 6 telefon konuşması yaptı. Bu arada 2 yumurta, 6 dilim sucuk, 2 incir, 3 kayısı, bir tabak zeytin yedi ben şok O_o.
İzindeyken telefonunu açtığına mı yanayım, herkese yetişmeye çalışmasına mı, o anı yaşayamamasına mı bilemiyorum. Mesela Bayer'de bir arkadaşım çalışıyor öyle hafta sonu, bayram tatili ıvır zıvırda herkes ölü taklidi yapıyor. Çok güzel değil mi?

Biraz süsleyeyim de berbat bir işe alımcı olduğum belli olmasın



Konuya dönelim, bizimki tatil başladığı gün şehir dışına gitmeden önce bir iş görüşmesine katılıyor. Yönetici pozisyonu için, rakip firmanın İK'sı ile sabah saatlerinde bir toplantı mis, ta ki o uğursuz İK'cı kardeş ağzını açana kadar. Senin anneni eşekler kovalasın umarım, bir görüşmede yapılmayacak ne varsa yapmış(aha bu da başka bir yazının konusu olsun).

Bu yazı bir Kötü Yapılmış Görüşmeler Antolojisi olarak tarih sayfaları arasında yerini alsın(öfffff şiir gibi iş görüşmeleri yapın demek istedim ne var, sanki siz çok şeysiniz).
Sorun soruların direkt sorulması, politik olarak doğru değil de böyle löpçük diye, hassasiyetten uzak, hafif yargılar gibi, ağzı çemçük gibi yaparak, hakiki bir OÇ gibi, tuhaf tuhaf inme inmiş gibi, keto gibi mimikler yaparak, contempt yüz ifadeleri falan, karşıdakinin duygularını, ruh halini denklem dışı bırakarak sorma diyorum akıllım. Tüm adaylar otokontrole sahip olmadığı gibi tüm görüşmeciler profesyonel değildir. Geldiği ekole, aldığı aile terbiyesine, okul eğitimine, iletişim becerilerine ve şirket kültürüne bakmak gerekir. Kenara çekil kırsal, ben bir İK Prensesi'yim.

Minik bir tavsiye;

Soruları yumuşatın ve dolaylı hale getirin. Unutmayın cevaplar genel geçer olmayacak, geniş zaman kullanması, ideali ya da bir hayali anlatması sizin işinizi kolaylaştırmaz. Yetkinlik bazlı bir görüşme yapıyorsanız zaten önceden yapılandırılmış falandır, davranışa, o yetkinliği daha önce kullanıp kullanmadığına odaklanırsınız. Sonuçları ihtiyacı olan müşteriyi, iç müşteriyi, yöneticiyi bağlar, gelişim alanını tolere edecek kişiler belli.


Niçin bu kadar çok iş değiştirdiniz? Kötü bir soru bu, yapma, niçin falan, topluluk içerisinde parmakla gösterir gibi sakil durur. Onun yerine;
"Önceki iş yerinizden ayrılma nedeninizin üzerinden geçebilir miyiz?" gibi gayet minnoş bir giriş yapabilirsiniz. Bu bahsettiğim her seviyeye sorulmaz, sinyır menıcırlar bozulur böyle şeylere.

Yönetim becerilerinize ne kadar güveniyorsunuz bakalım?
-Bu kadar.
ya da,
-Gösterelim anam.
gibi bir cevap size müstehak, Allah sizi alsın tez zamanda, Thor şimşekler yollasın o derece. Bakalım nedir arkadaşım, ne çeşit bir cinssin, nasıl bir modelsin, nasıl bir konsültasyon bu, sen hekim misin? NO No NO No.

Bu yaşa kadar ehliyet almadınız mı yani, oha, nasıl ya?
Adayınız bu yaşına kadar özel şoförlerle gezmiş, ailesini ve kaşlarını elim bir kazada kaybettiği için travma geçirmiş olabilir. Önyargılı ve teatral bir şekilde yaklaşmaktan kaçının. Bir kurumu, bir rolü ve seviyeyi temsil ediyorsunuz.

Niçin yöneticiniz için bu kadar olumsuz ifadeler kullanıyorsunuz?
-Çünkü anan.
"Tercih etme nedeniniz nedir?" falan da kurtarmaz. Yöneticinizle ilgili olarak nasıl bir iletişim şeklinizin olduğunu öğrenebilir miyim diyeceksin köylü.
"Anladığım kadarıyla bir takım sorunlar yaşamışsınız, nedenlerinden bahsedebilir miyiz?" tipik şakaklarıma kar mı yağmış ne bu pudramsı haller. 



Sınıf, sanırım artık uyandınız, salyalarınızı silin, önümüzdeki hafta bir İK'cının işten atılması isimli epik eserin üzerinden geçeceğiz. Biraz Shakespeare okuyun. Byes.

Bana sen niye böyle çok biliyorsun falan diyor, hatta bir ara bir İK öğrencisi laf falan sokmaya çalışmıştı anlayışlı olmalısın bıdı bıdı. Evladım, Ben size kötü mizah ve İK üzerine kötü mizah vaat ettim tabelasını blogun girişine asacağım. Olm akademik dille yazılar yazsam sizinle muhatap olur muyumsdaksdalsdkfaowekfşlaksdflskdf. Bilim adamlığı up.

Sevgili Romalı, 1276 mühendisle 1'1(birebir) görüşme yaptın mı? Hiç toplu işe alım sürecini uçtan uca tasarladın mı, yönettin mi, toplu işe aldın mı, işten çıkarttın mı, 1000 küsür olumlu adayın denetim sonrasında belirsiz süre ile holda alındı mı(beklettin mi onları, hepsine tek tek geri dönmek zorunda kaldın mı), toplu işten çıkarttın mı birilerini, kariyer planladın mı, koçluk yaptın mı, staj sürecini sempatikleştirdin mi, işe giriş evrağı toplattın mı, proje yönettin mi, performans değerlendirdin mi, aday havuzu oluşturdun mu, 30K adayla muhatap oldun mu(muhatap doğru kelime olmadı sanki ya), headhunt yapmak zorunda kaldın mı, küçükken çok sevdiler mi seni, tez yazdın mı o konuda Japon Askeri!!!!!! Üzülme üzülme ben de yapmadım -_- (acaba).

İK olunmaz İK'cı doğulur. Komando, olmazsın!
İK'cıysan senden sonsuz sabır bekliyorlar, empati kuran hep sen olmalısın çünkü herkes mükemmel, bir ortalama zekaya hitap edecek kadar zeki olmanı bekliyorlar, laf sokmayı istiyorlar ve cevap hakkının olmamasını istiyorlar, büyük resmi görürsen, stratejiden bahsedersen falan saçmalık, hep aday tarafından bakmanı istiyorlar. Monakonun başkanlarının master plan'dan falan haberleri yok, ben portal'dan 256 pozisyonunuza başvurdum ama İK çok rerörerörerö var. Tamam sakinim, sakinim, havuza girmek için güneşin batmasını bekliyorum sadece. Alfreeeeeeeeed, çikolata var mı? Şu görüşme cinayeti işleyen İK'cıları kaldırsınlar şuradan lütfen, mağaranın girişini kapatıyorlar.


İK'cıları Koruma, Sevme ve Sevdirme Derneği Onursal Başkanı,

Üsküdar Grand Düşesi Coconut

13 Temmuz 2016 Çarşamba

İçinden İK Geçen Kitaplar




İyi haber: 13 gün geçti ve yeni kitap almadım, bu hafta 2 kitap bitirdim.
Coconut Kalesi'nden notlar ve Adiloş Bebe'nin ninnisi.


Birisi "Kişisel Kütüphanesini/ Kitaplığını sosyal medya hesaplarında paylaşan insan en asil duygunun İK'cısıdır." demiş gibi bir gün. Hatırlayın, izleklerden biri kitap önerisi istemişti, geçen yıl da başka biri istemişti so işte geldim buradayım.
Her gün bir kitap tandanslı fotolarımı instagram'da bulabilirsiniz. Onun ötesinde işe alım, ik, görüşme, yetenek yönetimi ile ilgili bana ilham vermiş kitaplardan bir kaçı şu fotoda. En beğendim en tepede en eski ve en tırt olanlar en aşağıda, sorry.




Çocuklar komik olmayın, bazı kitapları kendime saklıyorum tabii ki. İyi okumalar.
En alttaki ikisi dışındakiler gayet okunabilir, Jack Welch ve sonrası benim için başucu eseri.

Okumayan toplumların kalbe giden damarlarından biri %90 tıkalı ve acilen anjiyoya girmesi gerekli gibidir. Cahil cahil konuşmayın.

Sevgilisi hediye diye normal kitap yerine kindle almış kahramanınız,

Coco

Yazının fon müziği: Love don't love me  şubap dübap

11 Temmuz 2016 Pazartesi

Yeni Başlayanlar İçin İş Hayatı


Ses veriyorum, doooooooooooooooo.
Bir "Kariyer, kariyer, kariyer... Adam çalışır karı yer." bölümümüze daha hoş geldiniz. Size kamyon yazısı yatağında yazı yazıyorum. Ağzıma bir avuç Ritter Sport yoğurtlu çikolata attım, mutluluktan ölebilirim. Son çikolata bükücünüz iş başında.
Belirli bir alanda uzmanlaşmak ya da generalist gibi çalışmak isteyeceğin, çok net hedeflerinin olduğu ana kadar kendini akışa bırakmanda bir beis(mahzur) görmüyorum okuyucu. Özgün işler yapma, kimsenin başaramadığı bir işi yapma, bir amaca koşma, hizmet etme, daha kalıcı bir olaya imza atma kapsam dışı.
Danışmanlık yaptığında işin içine farklı unsurlar girer, son söz müşteriye aittir, sen istediğin kadar pürüzsüz süreçler tasarla, efsane işler çıkarmaya çalış, müşterinin istekleri kadar varsın. Sana "yap, yapabilirsin, evet, istiyorum" demediği sürece(ve bununla ilgili sözleşmeyi imzalamadığı sürece) önündeki görünmez duvara toslamaya devam edeceksin. İhtiyaçlar diyorum sevgilim, müşterinin ihtiyaçları ve şu şarkıyı dinlemeye başlıyoruz. Maddeler halinde yaz dediler, hayır madde madde yazmazsam ne olacak? Haziran ayı ile birlikte geride mezuniyetleri, kep törenlerini, mezuniyet kınalarını, bayramı falan bıraktık bi'şey bi'şey oldu. Evet mini mini birler, mezun olmuş geçen yıl iş arayışı olmuş iş bulamamış(henüz) olanlara gelsin bu yazı. Normal bir insanın hayatı boyunca kullanacağı 'işe alım' ifadesi sayısını 12346 kat daha fazla kullanmış bir minnoş olarak buyursunlar efenim:

  • Senyör bir işe alımcıyken bile masa, bilgisayar, telefonu hazırlanmamış tv'de reklamları dönen şirketlerde çalışan minnoşunuz olarak diyorum ki ilk etapta buna takılmayın. İK ve Pazarlama'nın yeni oyuncağı İşveren Markası kisvesi altında bu lojistik işleri iyileştirmeye çalışıyorlar. Kalu beladan kalma laptop getirecekler size, bazen IT 1 hafta boyunca işinizi halletmeyecek, size kullanıcı hatası muamelesi yapacak. Easy Champion.
  • Organizasyon şemasını oku, yut, prosedürlere bak, web sayfasını falan hatim et, kıyafet kodu, yas durumu, nükleer saldırıda yapılacaklar, cuma şıklığı/casual friday,  CEO ile asansörde karşılaşırsan cool durma falan bunların hepsini bil. 
  • Unutma 1 metrekarelik alan içinde en süper sensin, seni o yüzden işe aldılar, doğru taktik plan ve stratejiyle neler yaparsın uvvvvvv, Monopoly oynadın mı hiç, oyna çok keyifli. 
  • Geliş lan köylü, yıl içerisinde sana eğitim atayacaklar, genelde hafta sonu olur, gideceksin, bireysel aldığında daha pahalı bunu düşünerek gelişebilirsin. İnanırsan sen de süper kahraman olabilirsin ama bu başka bir yazının konusu. 
  • Hiyerarşiyi anla, diğer departman yöneticilerini tanı ve yaklaşımlarını anlamaya çalış, senin departmanının repütasyonu nasıl, sizin kabile nasıl hareket ediyor öğren, tanımadığın insanlar hakkında tespit yaparken dikkat et, çevrendekilerden biri onunla yatıyor olabilir. 
  • Söz gümüşse sükut altındır, ağzından çıkacakları filtrele, nasıl olsa sen de aynılaşacak ve şirkete ayak uyduracaksın o zamana kadar frene basmakta fayda var. 
  • İşine saygı duy. Saygı duyacağın işi yap demiyorum, duygusal düşünmene gerek yok. Sadece işini çok iyi yap. n-1 yöneticilerden çok etkili bir teyze bir gün gelip tüm İK'nın içinde çalışan ilişkileri müdürünü yerin dibine sokmuştu, lütfen işini iyi yap.
  • Vazgeçilmez olma terfi alamazsın düşüncesi çok primitif, patron firmalarında çalışmak plaza köleliğine bakıldığında benim için daha zor. 10K üzeri çalışanı olan yerlerde sistem biraz daha oturmuştur. 
  • Kendine hedefler belirle, bir takvim yılı sonrasında, 3-5 yıl sonrasında ne yapmak istiyorsun, bu şirkette kalırsan eğer farklı bir departmanda olmak ister misin, bu seni mutlu edecek mi gibi soruları performans dönemi gelmeden netleştir lütfen, kafan açılsın biraz. 
  • Dinle, öğren, karışma unless sana ihtiyaç duyacakları o eşsiz ana kadar. Arada İngilizce sözcük kullanıyor olmam sadece ve sadece Plaza Türkçesi'ne bir gönderme or Britanya'nın köpeği de olabilirim. 
  • Eser miktarda cc-bcc kullan, eğer sen de istersen bir #ccqueen bir #bccking olabilirsin.
  • İnsanlarla ilişkilerini yönetirken "Allah da onu öyle yaratmış." düşüncesi biraz hafiflemeni sağlar, inanmıyorsan da yerine kozmoz koy. Yani karşındaki kendini geliştirip OÇ'lukta bir üst levele geçmiş olabilir ama ne sen Leylasın ne de ben Psikiyatr. Hatırla, onlar da senin gibi envanterlerden, görüşmelerden falan geçti.
  • Daha önce deneyimlemediğin bir işi yaparken O iş bende! gibi güçlü ve kıro ifadeler yerine  "deneyeceğim, daha önce yapmadım, bu konuda yardıma ihtiyacım olabilir." gibi şeyler söyle. Dönmezse zaten hiç senin olmamıştır. 
  • Mümkünse kadın ol, erkekler genelde pantolon, gömleki, ceket, kravat falan giyer. Kadınlar öyle mi etek, parmak arası terlik, mini elbise falan giyer böyle püfür püfür... Şaka yaptım tabii, sen hiç bankada staj falan da yapmadın galiba. Kadın olma ya, bu ülkede kadın olmak çok zor. 


Evet, gidiyorum, kaplumbağayı gezdirmem lazım. Bir sonraki yazıda canım isterse iş yaşamının yazılı olmayan kurallarından bahsedeceğim.

Aluminyum folyo kağıdından astronot kıyafeti yapanların kahramanı,
Coco

10 Temmuz 2016 Pazar

30 Haziran 2016 Perşembe

Okunmayacaklar Listesi-Kitap

Hello Blög,

İzleklerden isteklerle devam ediyorum yazılarıma. Projenin son fazı tamamlandı(böyle faz maz diyorum havalı olsun, uzay istasyonunda çalıştığım belli olsun istiyorum, çaktırmayın). Bu sabah itibariyle korkunç bir baş ağrısının geçmesini bekliyorum, 06:30'da yapılan görüşmemiz katılımcıların gecikmesi nedeniyle sarkma ile başlamış oldu. Bitirdikten sonra alttaki AVM'ye indim, hatırlatın da bir ara geri bildirim verirken dikkat edilmesi gereken 34 şey başlıklı bir yazı yazayım.






Sevgili okuyucu, sen n'aber yea?

3 yaşından beri kitap okuyan bir tip olarak, ayrıca gösterişi seven adi bir pislik, beyaz yakalı olarak en kolay yapabileceğim şeylerden biri, muhteşem kütüphanemi sizlere açmak olacak. Görsel +simge sezer 'den geldi, istek @kulaklarikupeli' den geldi. Şöyle;

Okurken sıkıntıdan öldüğüm, halıyı yediğim ama inadımdan da okumaya devam ettiğim yazarlar ve asla okumayacak şekilde uzak durduklarım, favori olmayanlarla başlıyorum.


  1. Orhan Pamuk kitapları, 2000'lerin başında bir kitap okumuş bir daha yaklaşmama kararı almıştım, yıllar içerisinde bu kararı unutup yanlışlıkla Masumiyet Müzesi'ni alıp tuğla kalınlığındaki bu güzide eseri okurken bir aydınlanma anı yaşamıştım. Damn it!
  2. Elif Şafak kitapları, Güneş'ten almıştım o kitabı, eğlenceli bir kitaplığı vardı Güneş kızın, Artemis tipi. İşte morukcuğum aradan bu kitabı seçtim, seçmez olaydım. Yıllar sonra İK Zirvesi'nin kapanış konuşmasında sahnede izledim ve içe doğru bir kara delik olup çöktüm-enerji temalı yılda yani hatırlayın Levent çok mutluydu. 
  3. Kişisel Gelişim serileri ruhlar, melekler ve bilimum öte dünya varlıkları ile kaplı zırvaları okumam. Meleklerle ölmek, meleklere takla attırmak, suyu öpenler, pozitif bilim ve meleklere günaydın diyen kadınlar ve daha niceleri. Sevgi içimizde gibiler. Oşyo moyşo, Ferrari'mi sattım gördün mü?
  4. Küçüklüğümde / 10 yaş itibari ile bu tip kitapları okuduğum için beni mutlu etmiyorlar, kişisel gelişemiyorum. Özellikle Türk kökenli yazarların yazdıkları öldürücü, beyin hücrelerim yanıyor. 
  5. Asla ve asla okunmayacaklar arasında; Metin Hara, Gülben Ergen, Aykut Oğut(bak bu adamı annemin yıllar önce bir kadın kuşağı programında görüp almam için ısrar etmesi ile okumuştum aman aman) falan var. Yemek kitabı okurum daha iyi, ezan okunurken ölü taklidi falan yaparım o derece.
  6. Kapak tasarımı kötü olan kitaplar, renk, kaligrafi falan beni çok kötü etkiliyor yea. Kapağında imla hatası olanlarla içinde imla hatası olanlar... Kapakta soru soranlardan çok haz ettiğim söylenemez ama n'apalım...
  7. Akademisyenlerin iş dünyası hakkında yazdığı kitaplar. Elbette ülkemizdekilerin çoğu, ben sana vizyonsuzsun demiyorum, sen çok biliyormuş gibi yapıyorsun ama pratikte bilmiyorsun diyorum.
  8. İlişki kurtarma kitapları.
  9. Yine yurttaşlarımızın yazdığı koçluk kitapları.
  10. Hımmmm Sıla kitap yazsa onu da okumam gibime geliyor. 

Mediacat'ın hemen her kitabı logoya vesaire bakmadan ilgimi çekiyor bu ilginç, Optimist'in de ilgimi çeken kitapları yok değil, ama sevdiklerim sonraki yazılarda gelecek.

Pencere açık yoldan geçen bir adam başa geçer geçmez hemen Irak'ı yok edecek diye bir şeyler anlatıyor, Trump'tan falan mı bahsediyor anlamadım ki. Ya elbette kitap okuyun minnoşlar, evlilik programı izlimleyip çekirdek yemenizden iyidir. Aklıma geldikçe bu yazıyı güncelleyebilirim, kim bilir?

e-book, nook, kindle falan sevemeyen kahramanınız,

Coco the Librarian

Neredeyse yazının fon müziğini unutuyordum çocuklar; Bonga

18 Haziran 2016 Cumartesi

Kariyer Sırları-2




Let the fire burn beyaz yakalı. Bu yazı her yıl performans görüşmesi, kariyer planı yapanlara, moral motivasyon çöküşü, Dunning-Kruger yaşayıp da farkında olmayanlarla İK’dan haz etmeyenlere, küçükken dişi kırılanlara, komşunun oğlu ile karşılaştırılanlar, koca bulamayan kızlara, hep hakkı yenilenlere, bir sümüklü mendil gibi bir kenara atılanlara, odyometri testini geçemeyenlere, resim yapamayanlara, terfi zamanı hayal kırıklığı yaşayanlara ve merdivenden düşenlere gelsin. Yazı uzun diyenin ağzına uçan tekme geliyor. Herhangi birinin yazısını okumuyorsunuz, kendinize gelin ve dik oturun. IQ seviyesini yükseltmeye, bal dudaktan öpmeye geldim. OOOOOOOOoooooooo Öküzbaş Alyon da buradaymış. 

Hazırsanız başlıyorum, yıllar önce, bayağı eski…





Yıldız Tarihi 23400*23049*84*203945jwerjfwejı

07:13 sesle uyandırıldım, acayip sinirliyim, mesaj uyarısı. Neyse ki yıllar sonra akıllı telefonlarda uyuma özelliği çıkacak ve belirlediğin saate kadar telefonun ötmeyecekti, ölü taklidi yapabilecektin. 

Uyanmaya çalışıyorum, gece iyi geçmedi, uykum birkaç kez bölündü, kaşımın biri döküldü çünkü birlikte çalıştığım üstün zekalı 2 haneli iq’ya sahip yönetici(kıdemli işe alımcıdan bozma) stres dolu günler yaşatıyor. Duştayken arayıp 10K cv içinden 2345 nolu cv nerede falan diye soruyor, evdeyim gece yani, iş güç bitmiş. Tabii o zamanlar alışkın değilim böyle şeylere, herhangi bir konuyu bir kez konuşulup sonuca gidilmesi gerektiğini düşünüyorum, minnoşum ama gencim. 07:30’da servis gelecek, 25 geçe yataktan çıkıp 30 geçe full kostüm kapıdayım, hızlı olmakla ilgili sorunum yok. 

1 yeni mesajınız var.

Laertes: Şunlara ne yazayım?
Yeni geçtiği şirket, henüz bir yılı tamamlamış, SAP üzerinden kariyer planı, kariyer hedefi, bireysel performans, 1. yönetici değerlendirmesi gibi şeylerin olduğu fotoğraflar atmış. 

İlaç firmasında çalışan arkadaşım Bahar nedeniyle alışkınım, her yıl performans dönemi bu formlara türlü türlü süslü cümleler yazarız(m). Aslında çok zor değil ama kasar, amaç dünyayı kurtarmak, şaka şaka amaç çalışanın kendisi ile ilgili farkındalığı, yöneticisi ile hedeflerin belirlenmesi ve hemfikir olunması, ileriye dönük kariyer haritasını belirleme falan.

Koymaz olm bu tip şeyler bize, bizim annemiz evde ayağına dumble düşüren, onu acile götürürken de kariyer haritamızı çizmemiz gerektiğini anlatan bir kadındı. Çocuklar ben ölürsem sigortadan size bu kadar kalacak ama siz yine de kariyerinize odaklanın falan diyordu. Acilde tekerlikli sandalyeyi sürerken ağız üstü yere yapışıyordu sayemizde hatırlayın…Neyse too much information. 


Well well well(şeytani smayli),


Tüm çocukluğumuzu gözden geçirip bana yaptığı bütün gıcıklıkların intikamını alma zamanı gelmişti. 
Bu noktada hainlik seviyenizi gözden geçirin, 0’dan 10’a kadar bir aralığımız var. Ben über adil bir insanım, hiç kıskanç değilim mesela, çocukluğumuz boyunca da, ki ergenliğin de 32 yaşında bittiğini düşünürsek 1 kez hainlik yaptım. 
Küçüğüz, evde kimse yok neredeyse birbirimize uçan tekme atacağız, feci bir tartışma yaşadık ayrıca anlamsız, küçüğüm yaşımız tek haneli aloo ve ancak törpüm var. Nasıl bir kafaysa bizimkini susturmak için törpüyü alıp televizyonu çizdim, ördek gibi yüzüme bakıyor. 

-Sence kime inanacaklar? 

diye sordum, hiç şansı yoktu, zaten hareketli bir çocuktu, vukuatı çoktu, bahçe kapısını açık bırakıp dedemin kedisinin kaçmasına yardımcı olması, teyzem uyurken tırnaklarını kesmek-hayır manikür amaçlı değil, sadece itlik-müzik setini açıp geri toparlama bunun yanında fazladan vida ya da parçayı dışarıda bırakma ama bunun yalınlaştırma ile hiç alakasının olmaması, bisikletini kaybetme, antika bir vazoyu kırma ve yıllar içerisinde daha niceleri olacaktı. Ama o an için gerçekten ona hiç inanmayacak olmalarının verdiği hayal kırıklığı. 
Yıllar sonra evime gelip doğum gününü bilmediği Slav kökenli kız arkadaşına duvardaki tablolardan birini götürmesi ve benim eve hırsız girdiğini falan sanmam, arabayı pert etmesi, iş dönüşünde eve gelirken motoru ile benim bulunduğum arabaya çarpması, daha sayayım mı?
Ah, hatırlarsınız bir de İK çok rerörerörerö ve tiskiniyorum demesi. Lan, sen git de önce iki cümleyi bir araya getir, kısa dönem hedeflerim arasında burnumla blok flüt çalmak, kömür yemek, yangın merdiveninden yuvarlanmak gibi hedefler yazan bir insansın sonuçta. Elbette şaka yapıyorum, o benim kardeşim değil biz onu çöplükte bulduk. Aslında bütün bu anlattıklarım gerçekleşmedi çünkü benim bir ikizim yok, ben evlatlıktım, foster child’dım o yüzden hepiniz benim bebeklerimsiniz, porselen. Şu anda rüya görüyorum aslında siz de yoksunuz. 
Gözümün birinde yastık izi ve bulanıklık, sağlam olanın ışığında 
-1 saat içinde sana dönsem olur mu?
diyorum.
-Gün içinde olur, acele etme.
Oldu paşam. 

Yataktan aşağı iniyorum, yüzümü yıkıyorum, makyajı yapıyorum, üzerimi giyiyorum servisteyim. İşyeri evime 6 dakika uzaklıkta o da trafik lambaları yüzünden. Hayır bu size benden nefret etme hakkını vermiyor, hepimizin öncelikleri farklı. Ben balkonumdan görünen binalarda çalışmayı seviyorum(yıllar sonra beni bir tatilde eşek tepecek ve balkondan görünen bir plazada işe başlayacaktım lakin yanlış kıtada olacaktı ama bu başka bir hikayenin konusu). 





Neyse işte laptopun başına geçtim başladım yazmaya. Firmanın kurumsal diline, kurum kültürüne, bizimkinin kompozisyon becerisine uygun olarak seviyeyi ayarladım. Kamon man direktör yazılarını yazan bir tiptim, bunu mu uyarlayamayacaktım. 


O iş bende -_-


Bir beyaz yakalının hayatını, kariyerini harcamak için gerekenler; 
  • en önemlisi nasıl, nerede, ne kadar mutlu olacağı bilgisi, 
  • pozisyon için istenen yetkinlikler, bir sonraki pozisyon için gereken yetkinlikler,
  • şirket sayfasından vizyon, misyon, hart hurt, 
  • yıl içinde verilen sayısal hedefler, kpi bıdı bıdı,
  • bir çimdik iç müşteri-dış müşteri profili, bir tutam iş tanımı, 
  • işe alınırken Laertes’e vaat edilenler, söylenen yalanlar especially pembe olup şirketi öven ve kariyerinde hızla yükseleceğine dair zaman aralığı verilenler,
  • Laertes’in arada iş ile ilgili anlattıkları dolayısıyla kendi bakış açısından kahramanlık hikayeleri, karşılaştığı zorluklar, yapıştırdığı cevaplar, çatışma yönetimi varsa müzakere, ileri derecede çemkirme eğitimi falan.

İK kökenli bir prenses, bir profiler, bir yalancı, zeki, çevik ve gereken yerde ahlaksız şaka şaka minnoş diyecektim, ne demek öyle profesyonel yalancı falan ayıp oluyor bir daha duymayayım.

İç seslerinizi susturun, aile onurumuz söz konusuydu şalskjdşalskjdlşskdşalsdj yok be olm kimsenin umurunda değildi, daha önce de anlattım ebeveynimiz bizi her seçiş bir vazgeçiş, bir alışveriş bir fiş, alternatif maliyet bu İbiş diyerek büyüttü. Her ne yaparsa yapsın onunla gurur duyduk. Hayvan gibi bir servet yaptı, evet evet insan biriktirdi alsdkfjşalskdjfşlsdkf. Kendimi durduramıyorum. 
Neyse Weirdos, bazı yetkinlik isimleri yazdım, dedim “Bro bunlardan birkaçını seçebilirsin, minimal davranma, sanmıyorum ama mütevazi olma, uygun yetkinlik bulursan yapıştır.” yöneticinle antant kalmaya bak(ne sandın, öyle yeni bir şey öğrenmeden bu yazışma bitmeyecekti, kesin googledı bu kalıbı, antant ne be diyerek. Antant babandır yavru). 
O kısımda sorun yaşayacağını hiç düşünmüyordum ama bizimki 22 yetkinlik ekleyerek seviyeyi Allahuekber Dağları olarak belirlemişti, yöneticisi de aynı fikirde olunca mutlu son olmuştu. 

EK-1
Coco Maya dM: Sevgili Leo, dışarıdan benim gördüğüm senin müzakere becerileri tarafında biraz daha güçlü olduğun yönünde, networking de yüksek gibi 8000 kişilik sosyal ağın yanılıyor olamaz, satış ve pazarlama tarafında motivasyonun yüksek, sonuca olan odağın, hedeflerle çalışma, hedef yönetim, smart(zorlayıcı ancak ulaşılabilen hedefler belirleme) gibi bunun yanında bütçe kaynağını etkin bir şekilde kullandığını hatırlıyorum bir önceki işinde verdiğin örnekler ve XYZ bütçelerinin ve insan kaynağının yönetimi(zaman, insan kaynağının etkin ve verimli bir şekilde yönetilmesi…) vb. bir sürü saçmalık yazdım.

Gelişim alanı kısmı kritikti dostlar, her fani gibi o da teknik eğitim tarafında gelişim alanı sıralamıştı, arkadaşlar, izlekler, yavru kurtlarım benim o pozisyon için kendinizi-davranışlarınızı, kilonuzu falan(tamam bu kısım zorlama oldu) geliştirip, farkındalığınızı arttırmanız, öküzlükten kurtulmanız beklenir. Mükemmeliyetçiyim yazmadı böyle bir şey yaptığında kafasına tuğla atacağımı biliyordu. Detaya bağlılık, iletişimde tek tip dil kullanıp verilmek istenen mesajı karşı tarafa geçirememe, değişim yönetimi, ekip çalışması bakın bunun gibi şeyleri yapıp yapmadığınızı bir düşünün derim. Yok canım elbette siz mükemmelsiniz ve hiç gelişim alanınız yok, o nedenle raporlarda kabak gibi işaretleme yapmıyorum.

EK-2 
Nerede olmalıyım?
1-2 yıllık kısa vadeli hedefler ve 3-5 yıllık orta ve uzun vadeli hedefleri sıraladım, elbette Director olacaktı. Peki sonra ne mi oldu? Hiçbir şey, bana Makedonya tatili dönüşü Makedon milli marşlarının olduğu bir cd getirdi ve doğum günümüzde beni kebapçıya götürdü, bunu dedem de yapardı, hımf. 

Eveeeeet bir yazının daha sonuna geldik, kah güldük kah ağladınız hırstan ama ne yapalım. Herkesin tuttuğu kendine, bu dönemde, her dönemde. Bu gibi konuları tek boyutta inceleyemezsiniz, iç adayın kaşına gözüne, kalçalarının yuvarlaklığına bakmaz yani, bilimsel yöntemlerle konuşuyorum. Ayrıca bu iş çalışanın sadece yöneticisinin fikrine, duygularına, yorumlarına bırakılamayacak derecede önemlidir, özen göstermezseniz felaket tabloları ile karşılaşmanız muhtemel ama kime söylüyorum tabii. 

Yazının fon müziği: Mary Mary’den geliyor benimle dans etmeyen kilo alsın Praise You

Antant kalanların tanrısı ,

Coco the Zeka Yükselten

Öperler



2 Haziran 2016 Perşembe

Kariyerinizdeki En Kötü Gün - Kuş Uçtu Beybi

Trafikteyiz.
Az önce bir ağaç bizi solladı.





Hayatının en kötü günü hangisi diye sorsalar ne cevap verirdin?
Hayır hayır, benim şu anda trafikte sıkışmış olmam değil, kemerim takılı, direksiyonda şoför var, türlü türlü saçma müzikler dinliyoruz, yağmur var. Nem olmadığı için mutluyum hatta yıllar sonra 2016'dan bahsederken muhteşem bir yıldı, süper yağmurlar yağıyordu diyecektim. Baharı bahar gibi, serin ve yağmurluydu, kışı da kış gibiydi, yıllar ve yılllar boyunca ıslanmamak için ultra süper ötesi yağmurluklar, gocuk, şemsiye kullanan ben boş zamanlarımda ve özellikle eve yürürken sırılsıklam olmaya dikkat ettim. Bol sümüklü bir yıldı ayrıca diye de eklemeyi planlıyorum.
The Autistic Gardener diye bir şey izledim dün şapşahane bir olay. Otistik insanlar(5 amatör otizmli bahçıvan) ağırlıklı genç, İngiltere'de tabi bahçe yapıyorlar, ekibin başındaki tasarımcı tip pembe saçlı ve Asperger Sendromu var, mükemmeli bulana kadar durmuyorlar. Konuya geri dönüyorum.

HAYATININ EN KÖTÜ GÜNÜ
Mmmh, profesyonel anlamda tabii. Yoksa aşkını kaybettiğin gün, ailenden birinin öldüğü gün, 4. seviye kanser olduğun günden bahsetmiyorum. Avustralyalı bir kadının yazdığı kitabı nihayet bitirdim, kitabı bir İK zirvesinde Fazıl Oral'ın tavsiyesiyle almıştım, basılı formatta bulamadığımdan 2 yıl sonra e-book olarak alacaktım.
Kitabın adı mı? Ölmeden Önce En Çok Pişman Olduğumuz 5 Şey. Terminal hastaları ve pişmanlıkları için bir güzelleme, ara ara sümüklerim akarak okudum. Dünyadaki yerini, anlamını, varlık amacını falan anlamaya çalışan faniler olarak salınıyoruz işte. Hazırsanız başlıyorum, siz zannediyor ben kendi kendimle röportaj yapıyorum, evet öyle;

-Kariyerinizdeki En Kötü Gün?
+ Bir danışmanlık firmasında çalışıyordum, müşteri tarafındaki kontak/ İK Müdürü hafta sonu mühendis görmek istediklerini söylediler, adayı Ankara'dan davet ettim, organizasyon bilgilerini hem adayla hem de müşteri firmadaki yönetici ile paylaştım. O güne kadar pürüzsüz işleyen süreç o gün saçma bir hal aldı. Taşınma nedeni ofiste eşya topluyorduk, ne kabus, bir daha asla taşınma arefesinde olan bir şirkette çalışmadım hatta bir adım ileriye taşıdım olayı cumartesi günü ofise gitmeyi gerektiren herhangi bir işte de çalışmadım. Çocuklar insanlar prensipleri için yaşar ya da gevşemek için kişisel gelişim eğitimine katılır.  Kazara ofiste olduğum için asistanın masa telefonuna aktardığı aramaya cevap vermek durumunda kaldım, lan bir de olmasam... Aday Ankara'dan gelmişti ve kapı duvardı, görüşeceği yönetici kıçında pireler uçuşurcasına yatağındaydı ve görüşmeye gitmeyi düşünmüyordu. Bina üzerime yıkılmış gibiydi cep telefonundan müşteri ile görüşürken masa telefonunda adayı bekletiyordum. Müşteri her zaman haklı mıdır? Ya lütfen git sıvı çimento iç ve öl. O güne kadar kusursuz işleyen süreçler ve iş çıktıları çıkaran ben, Coconut, adaya doğruyu söylemek ya da söylememek noktasında arafta kalmıştım. Kadındaki rahatlığı görmeniz gerekiyordu, mail gelmedi diyor, ulaşmadı. O_o Daha sonra bir sektörel dergide röportajını okuyacak lanetler yağdıracaktım kendisine, biliyorsunuz lanetlemek bizde bir devlet geleneğidir.

-En Gurur Duyduğunuz An?
+ Ödül aldığım an değil ya da direktörün röportajını yazdığım an da değil. Neredeyse mükemmele yakın bir işe alım süreci tasarlayıp 1,5 yıl boyunca üzerinde çalıştığım o efsane yıl. 0 turnover, yöneticilerin görüşmede burnunu ve bacak arasını karıştırdığı günlerden medeni bir şekilde işe alım görüşmesini tamamladıkları bir zaman aralığı, yöneticiler mühendisti.

-En Zorlayıcı Görev?
+ Birçoğu buna işten çıkarma görevi diyebilir, evet duygusal olarak da operasyonel anlamda da zorlayıcıydı. Bir de bunu toplu işten çıkarma olarak yaptığınızı düşünün, planlama yaparken etkili ve verimli olmasının yanında alternatif senaryolar çalışarak mevcut personelin size dalması halinde otel güvenliğinden en kısa sürede yardım alabileceğiniz oturma düzeni falan.

Hatırlarsınız benim Laertes isimli bir ikizim vardı, kendisi İK ve İK'ya dair hiçbir şeyden hoşlanmaz, inanmazdı bir de. Ezberlenmiş cümleleri vardır, anlayamazsınız falan der. Bir gün yine onunla otururken bu saçma sapan tiradı dinlemek zorunda kaldım. Yetenek yönetimi, değerlendirme merkezi falan konuşuyoruz çünkü kuzenime işe alım yaptığımı ve cv'sini bana göndermesini söylemiş, ben de minnoş headhunt yaptığım günler geride kaldı falan diye konuşurken; olay bambaşka bir yere kaydı. Kendisinin bu kadar sık terfi alması, dolayısıyla yetenek havuzunda olması yine de yönetici inisiyatifine bırakamayacağımız bir süreç olduğunu falan anlatmaya başladım. Yetenekli bir çalışanı o kutucuktan alırsanız ne olur isimli kitabımla tüm süt ve süt ürünleri mağazalarındayım bebeksiler. Full itiraz default yüklenmiş olan kardeşim bir noktadan sonra şirketin içerisinde yetenek olarak tanımlanan kişilerin tek haneli yüzdeleri geçemeyeceğini yavaştan idrak ederken hala o işi yaptığını anlayamazsınız diye son bir hamle ile çemkirmeye devam ediyordu(yalan söyleyebilirmiş, marketing olayında cilalarmış, çapraz sorgulama işe yaramazmış, kişilik envanteri bıdı bıdı bıdı).
Danışmanlığını yaptığım şirketlerin hikayelerini gizlilik sözleşmeleri nedeni ile anlatamıyordum, bu benim için zorlu bir dönemdi ama en azından bu tip kişilerin kariyer yolculuğu ile ilgili benzetmeler yapabiliyordum,  örnek veriyorum yeteneklerin %3-4 aralığında olduğunu falan bir ilkokul bebesine anlatır gibi anlatmaya çalıştım. Kendisinin de bende olduğu gibi ilgi kaybı yaşama durumu vardı.  Nasıl olduysa birden bir epifani anı yaşadı ve ben de o havuzdayım dedi. Tanrımmmmmmm, o beni bu kadar muhteşem yarattın ama onu niye böyle yarattın??
Bir önceki işinde terfiler almaktan sıkılmış, başka bir şeyler yapmak isterken tazminatını da alıp ayrılmayı istiyordu. Şirketi organizasyon değişikliğine gidiyordu. İşte size sihirli sözcükler çocuklar, reorganizasyon, yeniden yapılanma, gradelerin değişmesi, iş ailesinin ebesini tersten görmesi falan. Burada kim devreye giriyor acaba? Huh??? Löpçük diye kucağına düşmüştü, şükürler olsun ki merhamete dair kırıntıları annemizden almıştık ama soğukkanlılığımız tamamen babamdandı, biri öldüğünde, kaza yaptığında, vurulduğunda, takla attığında, kanser olduğunda, işten atıldığında, 32 yaşına girdiğinde olayı şoka girmeden değerlendirebiliyorduk. Hemen avukatını devreye soktu, İK sizi zorlar unutmayın, şirket için en karlı anlaşmayı yapmaya çalışır, performans puanlarınızla oynar, size dava açacağını ima eder, yapmanız gereken belki de şirkete giriş ve çıkış saatlerinizi notere onaylatmaktadır. Önünüze koyulan her kağıdı imzalamayın kek gibi, bir bilene danışın. Neyse bizimki şanlı bir şirketten ayrılış, öküz gibi bir tazminat yetmezmiş gibi hayvani bir işe iade davası ile o macerayı sonlandırdı. Elbette bir İK Zebanisi tanıyordu. Yine de İK'ya inanmıyordu, minnoş ya.
SO işten çıkarmalar kolay değildir, up in the air izleyin, rahatlarsınız.

Bazı iş görüşmelerinde ve değerlendirmelerde size başarı ve başarısızlık hikayesi sorabilirler o nedenle bunları anlatıyorum. Düşünün üzerine biraz derim. Sadece başarılara odaklı bir görüşme deneyimine bakıldığında hayat damarlarından biri kopmuş demektir, saçmalamayın. 

- En Saçma Gün?
+ Bir başkasının adayına geri bildirim verdiğim gün, organizasyonun muhteşemliği sizi aldatmasın, ekipte herkes hata yapabilir. O nedenle hazırlık süreniz olsun, böyle happy path gibi, dar zamanda öküz gibi iş yapmamaya odaklanın. Genel olarak görüştüğüm adayların yüzünü unutmam, dramatik bir hikaye benimki, teknolojik bir zirvede adayı gördüm 2 yıl sonra, memnuniyetsizdi ifadesi zira gelişim alanlarından memnun kalmamıştı, kendi düşüncesine göre olağanüstü bir varlıktı... Neyse 3. aday geldi, şirketin İK'cılarından biri de orada, erken bitirmek için itelediler, yüzüne bakıyorum hatırlamıyorum, çok normal değil. Raporlar o sabah paylaşıldığından görüşme öncesi kontrol etmek gerek, zaman kısıtlı bakın neler oldu, aday tepkili bir şekilde girdi içeri, küskün. Gerçekler yüzüne kürek gibi çarpmış, acme örsü gibi kafasına inmiş. Giriş kısmını atladıktan sonra ne mi oldu, rapora bakıyorum bakıyorum bakıyorum, oha bu raporu ben yazmadım, bu kalıplar benim değil. Benim yazdığım raporlarda nötrlük hakimdir. You fakin' idiot, asistanlar da hata yapar isimli bölümümüzün sonuna gelelim. Yapmadığınız bir görüşmenin geri bildirimini vermeye çalışmayın, efor kaybı, aday kanıtlarını sunuyor her şey havada kalıyor, sen belalı ben sevdalı.

- En Uygunsuz Çıkış?
+ Sigorta backroundlu bir danışmanlık şirketi kurucusunun fazla sallaması nedeni ile argümanlarını çökerttiğim gün. Böyle satış olmaz, 120 yeni mezunu işe alabileceğini söylüyordu ve yalan söylüyordu. Butik işlere ve minimalizme inanırım, yalancıları sevmem, zamanım değerli.

- En Fantastik İşe Alım Hikayeniz?
+ Finansal pozisyonlardan biri için adayı davet ettik(Bölge Asistanı etti) adayın ikizi görüşmeye geldi onun yerine, bölge müdürü ona aşık oldu ve işe alındı.

- En İllegal Durum?
+ Bölge yöneticisi SGK girişi yapılmayan adayı ofiste çalıştırmaya başlamıştı, bunu görünce genel müdürlüğü arayıp haber vermek istedim beni görüşme odasına tıktı, literally man, çıkmama izin vermedi ve 17:30'a kadar art arda aday gördük. ASdşslkdşaslkfidlfki kimse bana enteresan tiplerle çalışıyorum demesin.
+ Bir tane daha var, GM hıyarı İzmir'deki asistanın çok düzgün bir profil olması nedeni ile kovulmasını talep etti. Eyyorlamam bu kadar.

- En Keyifli Gün?
+ Blog yazılarından birinin yönetici tarafından tüm ekiple paylaşılması, evet evet yazıyı yazanın ben olduğumu bilmiyordu.

-En Şutlandığınız Gün?
+ Projenin sona erdirildiği gün, ilk işim, ibranameyi direktör imzalatıyor, imzamın çok güzel olduğunu söylüyor Cumhurbaşkanı gibi, ben de duramıyorum ve yabışdırıyorum onun için kırmızı dolma kalem vermeniz gerek bir de yaverim olmalı.


Cv'yi güncellemek için ideal bir gün. Kariyerinizdeki en kötü gün henüz yaşanmamış olandır diyorum, iş arkadaşınızın ölmesi ve onun ölüm duyurusunu atma görevi falan anlatmıyorum sonra ağlıyorsunuz.

Kıdemli Uzay Düşünürünüz,

Coco Comet

Yazının fon müziği: Alice Cooper- Hey Stoopid

28 Mayıs 2016 Cumartesi

Ya bi' git

Çevrimdışı günlerden merhaba. 222 kilo oldum ya, tatile ihtiyacım var, dağ evindeyim. Yağmur yağıyor ve kurt uluyor ortam şahane lakin benim gotik elbiseler evde kalmış. Birlik ve beraberlik içerisinde olmamız gereken bu günlerde sizler için Olmak İstemiyorum Listesi hazırladım. Proje bitti de, size içinden bazı kavramları ayıkladım. Buyursunlar; 

Bir lider 
Bir yetenek
Bir izlek
Bir y kuşağı
Bir ik'cı 
Bir heartbraker
Bir yönetici
Bir joker
Bir sorun çözücü
Bir problem çıkarıcı
Bir vizyoner
Bir zeka küpü
Bir uzlaştırıcı
Bir tavus kuşu
Bir zeka çoğaltan
Bir durumsal
Bir her derde deva, hastalara şifa, borçlulara edâ, dertli gönüllere Zeki Müren
Bir pratik
Bir hızlı
Bir mentor
Bir danışman
Bir süper kahraman
Bir gezgin
Bir enerji bombası
Bir vefalı
Bir bilen
Bir çocuk
Bir yetişkin
Bir koç
Bir ağaç
Bir orman
Bir sinerji 
Bir uzman
Bir zeki
Bir dost
Bir sevgili
Bir halt



Bugün bir salyangoz olmak istiyorum. Guyz, ablanız star abiniz regl oldu, çikolata getirin. 

Yazının fon müziği şimşekler eşliğinde gelsin: Yavuz Çetin- Her şey biter