İzlekler için Sosyal Medya

ınspector clouseau

2 Ocak 2013 Çarşamba

içindeki ninjayı serbest bırak

nedir alameti farikanız?
benimkisi takım elbise altına giyilen turuncu nikelar, güneş gözlükleri ve eldiven ve de şapkalar eşliğinde bir tavuskuşu ibi kendimi göstermem, zeki çevik ve ahlaksız olmam.
yine böyle bir kış günü levent'e doğru yollandım, hava güneşliydi, bir danışmanlık firmasındaydı görüşmem.
veri giriş elemanı olarak dönemsel bir proje ile şube dışında bir biriminde olacağım bankanın.
iyi geçiyor ilk görüşmem sonra ikinci görüşmem için yönetici ile tanıştırılıyorum operasyon merkezinde, 1 hafta içerisinde haber geliyor, başlayacağım, oldu da bitti maşallah.
dokümantasyon, evet, ne denir bunun için toz allerjin yoksa ve izole olmayı seviyorsan 1 aylık bir iş, acaip canım sıkkın iyi geldi ama, hani şu fiş toplanan dönemler var ya ondan bahsediyorum o kadar eski bu hikaye.
operasyon merkezleri uhm nasıl desem pek bana göre yerler değilmiş, ben genel müdürlük insanıyım onu anladım. servis var, yemek var daha ne olsun, nerd.

sonra aynı ekip benden memnun kaldı aynı danışmanlık firmasının başka bir projesi için yönlendirildim ama ne yönlendirilme. beni yönlendiren sevgili arkadaş şimdilerde bir denetim şirketinin işe alım yöneticisi. neyse ocak ayı yine gayrettepe tarafında bir banka, görüşme saati için giydim lacilerimi kısa bir yolculuk sonucunda tam yerinde tam zamanındayım, ayakkabılarım bittabi turuncu nikelarım.
resepsiyondaki nemrut kadın aradı yöneticiyi, sonra bana dönüp yek yeaaaa, dedi sizin görüşme yok, sen istiyor duj o zaman başka zaman geleceksin! ohannes, nasıl ya.
çıktım zincirlikuyu'daki üst geçide yürürken aradım bizim teyzeyi, ne iş dedim, danyel beni yanlış yönlendirmiş, o gün değilmiş görüşmem, başka günmüş, saati bile başka günmüş, fak!
neyse beşiktaşa geçip ordan devam ettim, gün içerisinde takım elbiseli halde ne yapar ki bir kız çocuğu. bir sürü özür diledi danyel, olur öyle diyemedim, aslında hiçbir şey demedim.
sonra başka gün geldi başka saatte oradaydım. boğaziçi psikoloji mezunu birim müdürü(eğitim tarafı için konuşuyoruz) ve eğitim yöneticisi ile görüştüm. uzun da sürdü, en son maaş beklentisine falan geldi konu "önemli değil dedim, servis yok, yemek yok, maaş asgari ücret" amaç dünyayı kurtarmak. nolcak yeaa, takılırım 11 ay dedim, nasıl olsa kocaman banka, bana da deneyim lazım.
nasıl bir gaz ise 2 tane araç değiştiriyorum, boğazda aktarma falan yapıp işe gidiyorum her sabah, bazen mesaiye kalıyorum. eğitimler, sınavlar, faturalar, sap girişleri ne kadar ıvır zıvır iş varsa. haftasonu eğitimleri oluyor, otel organizasyonları, eğitimcilerle sohbetler, ürün lansmanları, ikramların organizasyonu, son anda değişen programlar, yetişmeyen notlar, aksaklılar, stress!!!
acaip havalı eğitmenler, eski kurumsal hayattan kopup kendilerini eğitim dünyasının renkli ve bol kazançlı dünyasına atmışlar, şık giyimler, son trendler, eğitimde buzlu badem ve incir kurusu ikram etmeler, amerikada artık böyle oluyor şekerimler, turuncu kafalı eğitimciler, parfüm kokuları.

arada farklı lokasyonlara gidip yemek falan yiyoruz ekiptekilerle, yeni kartın lansmanın da tek başıma beni gönderiyollar, yol bilmem iz bilmem, sokarım böyle işin içine, salona ikramlar gelmemiş, yanaklarım kızarıyor sinirden, daha o zaman olgun bir çinli gibi değilim gülümserim işimi yaparım demiyorum, heyecanlıyım, hata beni acaip geriyor.

4 ay sonra paralel evrende

derken günlerden bir gün bir fısıltı dolanıyor koridor efemde, bir rivayete göre outsource projeler sona eriyormuş. danışmanlık tarafına soruyorum onların da haberi yok, ve bir cuma günü, doum günü kutlaması dışında toplanıyoruz, bize veda ediliyor. 5. katta eğitim direktörü tek tek tüm outsourceları çağırıyor ve ibraname imzalatıyor, sevimli sevimli cümleler kuruyor. "imzanız çok güzel, cumhurbaşkanı imzası gibi" diyor, "cumhurbaşkanı imzası kırmızı kalemle olur" diyorum, teşekkür ediyorum, gülümsüyorum çıkıyorum. ve bir çinli çocuk işçi olarak ik da ilk kovulmamı yaşıyorum, bu noktada ilgili bir yazı için selin yetimoğlu'na bağlanıyoruz. pasta kesiyorlar gittiğimiz için, haklar veriliyor ve de bunun yanında bitmedi hepimize hediyeler alınmış, yine de incelik mevcut, yemek yok, yol yok ama pasta var.


sonra evde bir süre geçiriyorum, derler ki ölüm sonrasında yaşanan en kötü olaylardan biri de işten kovulmakmış, depresyon sebebi imiş.
ben o dönemde sosyal medyaya sadırıyorum, sözlüklere üyelikler, yazarlıklar, iş aramaya devam bittabi, geceleri yarasa gibi ayaktayım, sabah ezan sonrasında uyuyup sabah 9'da uyanıyorum ve internet bağımlılığım olduğuna karar veriyorum, yoo sosyopat değilim, işsizim lan ben.

sabahları esneme hareketlerinden sonra düzensiz uyku sayesinde üniversite zamanı olduğu gibi evde ninja hareketleri ile odadan odaya geçiş, günün soundtracki belli kung fu fighting!




savaş sanatı ile tanışmadığımdan bruce lee ile idare ediyorum ama jackie chan aşırı yorucu geliyor bana.

ve ninja efektleri ile uçan tekme atıyorum sonuç:sakatlanan bir bilek, olsun.

ninja olmak için işten atılmayı beklemene gerek yok,
van damme dansı yapmayan nesle aşina değiliz.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder